2.0

502K 14.3K 10.6K
                                    


Yazar notu: Selam!

Kendime not; bu bölümü 1 Ağustos 2020 tarihinde, saat 20.15'te paylaştım. Sizler de okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazabilirsiniz.


*


BÖLÜM 20


Enes gibi oyun sırasında içtiğim tekilalarla dolan mesanemi boşaltmak için banyoya yöneldim. Biraz sarsak adımlarla banyodan içeri girdiğimde bir süre ışığın yerini aradım. Normalde kolayca basabildiğim düğme nereye gitmişti hiçbir fikrim yoktu fakat nihayet odam aydınlandığında gözlerimi kırpıştırarak ışığa alışmaya çalıştım.

Klozete oturup mesanemi rahatlattıktan ve sifonu çektikten sonra aynanın karşısına geçtiğimde bozulan dağınık topuzumu tekrardan yapmak için çözdüm. Saçlarımı başımın üzerinde çevirerek topuz haline getirdiğimde tokamı aramaya başladım. Nereye kaybolduğu hakkında hiçbir fikrim olmasa da bir süre ara ara görüşüm bulanıklaşırken daha aramaya devam ettim. Başarısızlıkla sonuçlanan bir arama faslının sonunda tokadan umudumu kesmiştim ki tokayı bileğimde gördüğümde istemsizce sesli güldüm.

"Buradaymış ya!" Saçlarımı topladım ve suyu açtıktan sonra avucumu dolduran ılık suyla yüzümü şöyle bir yıkadım. Yine de az öncesiyle kıyaslandığında pek bir değişim göremiyordum kendimde.

Hafiften sarhoş oldum ben galiba, diye geçirdim içimden. Alkolden çok fazla etkilenmezdim genelde fakat tüm bu içki oyunu sırasında ne kadar içtiğimin farkında değildim.

Yüzümü havluyla kuruladıktan sonra banyodan çıkıp ışığı kapamamla Sarp'ın koridorun başında belirmesi bir oldu. "Uyudu mu?" diye sordu, Enes'i kastederek.

Başımı evet dercesine salladım. "Giray ve Kubi?" diye sorduğumda hareketimi tekrarladı.

"Hazır seni yalnız yakalamışken, sana ilk ve son kez bir uyarıda bulunacağım, güzelim," diye söze başladı. "Bu aralar Enes'in üç lafından ikisinde sen varsın. Yok Alya şöyle, yok Alya böyle... Aranızda neler oluyor bilmiyorum, ilgilenmiyorum da. Ama onunla oynama," diye uyardı, sesi ciddi ve tehditkârdı.

"Enes'le aramızda bir şey olduğu yok, biz sadece arkadaşız," diye açıkladım. "Kaldı ki olmasaydık bile sana hesap verecek değilim," diye ekledim. "Her neyse... Seninle konuşmak güzel demek isterdim ama değildi."

Sırtımı dönüp gitmek için hamle yaptığımda kolumdan kavrayıp beni durdurdu.

"Söz konusu Enes ise vereceksin," diye karşı çıktı. "Enes saftır, insanlara kolay inanır, güvenir... Ben öyle değilim."

"Bir kez daha söylüyorum, Enes'le ben sadece arkadaşız," dedim vurgulayarak. "Şimdi bırak kolumu."

"Enes'in bu konuşmadan haberi olmasın."

"O benim bileceğim iş," dedim kolumu çekiştirerek. "Kolumu bırakman için beş saniyen var, Kunter," deyip içimden saymaya başladım.

1... 2... 3...

Küçümser bir ses tonuyla, "Peki, beş saniye içinde bırakmazsam?" derken tutuşunu sıkılaştırdı. "O zaman ne yaparsın?"

4... 5!

"Bunu," diyerek kolumu ağız hizama doğru kaldırdım ve dişlerimi eline geçirdim. Kolumu bıraktığında dizimle bacak arasını hedef aldım ama hedefe ulaşamadan Sarp bacağımı havada yakaladı ve göz açıp kapama gibi gelen bir sürede sırtımı duvara yasladı, eş zamanlı olarak kolunu dirseğinden kırarak yatay şekilde göğüs kafesime bastırarak duvara yaslı kaldığımdan emin oldu.

TENİMDEKİ İMZA (İMZA SERİSİ #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin