31.BÖLÜM: "Sırların Kirli Perdesi"

Почніть із самого початку
                                    

-Nasıl yanlış anlaşıldın?" Rüzgar'ın güzelim çekik kahverengi gözlerinden kaçmak istemiyordu ama bu sorunun cevabını ona açıklamak da zordu doğrusu. Yine de derin bir nefes aldı.

Sonuçta anlatacaklarını Rüzgar'ın çoktan bildiğine emindi. Ağabeyi ona Alp'in sırrını hala anlatmasa da, onun bildiğini hastaneden önce, Alp silahı doğrulttuğunda bile anlamıştı.

-Biri beni takip ediyordu." Diye mırıldandı. Genç adamın kaşlarının çatılmasına aldırmadan, daha çok çatılacağını bilerek, devam etti. "Ben de onu takip ettim ve bir villaya kadar gittim." Rüzgar, inanamaz gözlerle bakıyordu kardeşine. Tutku akıllı bir kızdı ama ilk defa cesareti bu kadar aptalca görünüyordu.

-Amcamın ne dediğini hatırlamadın mı? Tuzaklarla ilgili." Başını salladı kız, elbette hatırlamıştı. Ama sadece... Tutku ilk defa bir şeyin peşinden sorgulamadan gidecek kadar meraklanmıştı. İlk defa bir şeyi öğrenme arzusuyla yanıp tutuşuyordu.

-Hatırladım. Ama işin doğrusu umrumda değildi. Sadece peşinden gitmek istedim." Sesindeki üzgün ve solgun tını, bu merakın iyi sonuçlanmadığının en somut kanıtıydı. "Bir yere indim ve... Onun peşinden gidecekken Demir'e rastladım." Rüzgar'ın gözlerinde bir şey aradı, onu tanıdığına dair sinyal ama o kadar sabitti ki ifadesi orada bir duygu aramak okyanusta milimlik bir inci bulmak kadar zordu.

Rüzgar Devran, dünyadaki en poker suratlı o kıl herif olabilirdi.

-O kim? Güvendiğin biri mi?" Tutku'nun düşünceli gözleri ıslak çimlerde gezindi.

-Şu ara kime güveneceğimi hiç bilmiyorum ama.. Bizi o anda kurtarabilecek bir şey yaptı." Gözlerini çimlerden kaldırmadı çünkü anlatırken birazcık utanıyordu. "Beni öptü." Rüzgar sormamasına rağmen ekledi. "Uyum sağladım."

-Alp'in bunu görüp üzülmesini de umursuyorsun ÇÜNKÜ?" Devamını da tahmin etmişti, onun üzüldüğü kısım da dahil... Onun göğsünden kalkarak tamamen vücudunu ona çevirdi ve elleriyle oynarken Rüzgar'ın cevabını bildiği soruyu cevapladı.

-Çünkü bir şeyler hissediyorum ve hayatımdan hızla çıkmasına hazır değilim..." derin bir nefes alırken gökyüzüne çevirdi kahvelerini ve konuşmaya devam etti. "Üstelik başkasını gözümün önünde öptüğü için hala ona çok kızgınım. Ama bunu yapmak istemediğini söyledi ve asıl nedenini söylemiyor. Bu olayın üstüne onun böyle bir şeye rastlamasına engel olamadığım gibi, açıklamama izin vermemesine de engel olamadım çünkü beni arabasından kovdu." Öfkeyle cümleleri art arda sıralarken, Rüzgar'ın tebessümüne rastlayınca kaşlarını çatma sırası ona gelmişti. "Ne?"

-İlk defa bu kadar uzun süre öfkeli konuştun." Tutku'nun çatılı kaşları yavaşça düzleşirken gülümseyerek ekledi. "Ve hislerin olduğunu itiraf ettin." Utançla başını ağabeyinin dizine yatırdı ve tıslar gibi bir nefes aldı dudakları arasından.

-Off keşke kalbim olmasaydı. Hiçbir hissim olmasaydı." Yanağını okşayan uzun işaret parmağının sahibi mırıldandı.

-Öyle deme. Hissetmek güzeldir Tutku'm." Tüm düşünceleri arasından yavaşça sıyrılıp o ana döndü ve başını yavaşça Rüzgar'a çevirdi. Gözünden akan bir damla yaş şakağından aşağı ağabeyi için süzüldü.

-Bu dünyadaki en güzel hisler senin yaşadıkların." Dedi bütün içtenliğiyle. Rüzgar'ın işaret parmağı kızın iz bırakan yaş teninde gezerken çalan telefon ikisini de içinde bulunduğu acı tecrübelerden uzaklaştırmıştı.

Ekrana baktığında gördüğü "DEMİR" ismi, göğsüne çöken ağırlıkla baş başa kalmasına neden oldu. Rüzgar kalkmak ister gibi olsa da başını kucağından kaldırmayarak buna engel oldu ve aramayı yanıtladı.

Sevgiyle Harmanlanmış Bedenler (THB-2)Where stories live. Discover now