17.bölüm

43 7 0
                                    

Telefonumu yatağa bırakıp hemen üzerimi giyindim. Kıyafetlerimi giydikten sonra kendime bir göz gezdirdim ve direk Barının yanına gittim. Odasına –her zamanki gibi- bodoslama daldığım için biraz korkmuştu garibim ama hala üzerini giyinmemiş yatakta yatıyordu.

"hadisene Barın ne duruyorsun?" dedim "arın valla hiç temizlik yapasım yok. Kaan ile bizim kafeye gidip biraz laflayacağız."dedi. elinden çekip ayağa kaldırmaya çalıştım "ya barın yapma ya! Şuan olmaz! Bu savaşı bırakmamalısın."

"arın beni bırak sen git kardeşim. Zaten her savaşta ilk tembeller ve şişkolar ölürmüş" dedi ve geri yattı. Ayağımın birini yere vurdum ve işaret parmağımı sallayarak "Barın kalk yoksa seni saçından tutar götürürüm!" bir gözünü açıp bana –saçmalama- bakışı attı.

İnat edip yerimden kıpırdamadım bir süre sonra bana tekrar baktı ve "off tamam daha sonra geliriz" dedi. "eğer gelmezsen..." cümlemin devamını o getirdi "evi tekrar sileriz. Oldu mu ikizim?"

Zafer gülümsemesini yüzüme yerleştirdim ve Barın'ın yanağından bir makas aldım "oldu canım ikizim en gidiyorum görüşürüz." Dedim.

Odadan çıktım merdivenin parmaklıklarından kayarak indim kapının önünde ayakkabımı giyerken annem içeriden seslendi "arın kızım bir gelir misin?"

"geldim." Ayakkabılarımı ve çantamı kenara bırakıp annemin yanına gittiğimde gördüğüm şeyle kalbim sıkışmıştı sanki oh hayır uzun zamandır bu karşıma çıkmıyordu neden şimdi geldi ki!!!!

en nefret ettiğim düşmanım. annemin yanındaydı. o düşmanın ismi annemin ağzından dökülürken tüm neşem kaçmıştı. "kızım. şu bulaşık makinesini dizer misin?"

evet. düşmanım bulaşık makinesiydi. ben ondan o da benden nefret ederdi. karşılıklı bir nefretti bizimkisi.

Bir süre mırın kırın ettim ama baktım bu iş olacak gibi değil geri dizmeye başladım.

15 DAKİKA SONRA

"anne bu bulaşık makinesi bitti. ben araza gidiyorum." Dedim ayakkabımı giyerken annem kapının yanına geçip sırtını yasladı "barın da gelecek mi?" diye sordu

"evet o ilk önce kaanla buluşacakmış. sonra gelecek." Annem anladığını belli eden bir ses çıkardı. "iyi, dikkat edin kendinize. Geç kalmayın." Kafamı salladım onu öptüm ve hızlıca çıktım.

arazın kapısının önünde kapının açılmasını bekliyordum. araz kapıyı açtığında hali çok komikti. ellerinde pembe eldivenler,üzerinde pandalı önlük vardı. kendimi gülmemek için zor tutuyordum.

"hoş geldin. İçeri geçmez misin?" dedi allahım büyük bir pandaya benziyordu. Yanaklarımı ısırıyordum kendimi tutarak "hoş buldum." Dedim. Ayakkabımı dolaba koyup altıma terlik giydim. Holden çıkıp eve girdiğimde gözlerime inanamıştım. Araz çok titiz birisiydi o kötü dediğinde bu kadar kötü olacağını düşünemiyordum.

Şaşkınlıkla "araz bu evin hali ne?" dedim eliyle etrafını gösterdi "ben demiştim kötü diye. Yurt dışındaki eşyalarım geldi her yer fena halde."

"onu görüyorum." Deidm bir süre daha etrafa baktım. "neyse az laf çok iş bu önlüklerin vs nerede?" dedim

"mutfakta kapının girişinde soldaki dolapta hepsi asılı." Onu elimle onayladım. Mutfaktaki dolabı açtığımda bir kere daha şok olmuştum bu önlükler çok tatlıydı. Yüzümdeki gülümsemeyle ördekli önlü ve eldivenleri alıp üzerimi giyinmeye başladım.

ARAZIN DİLİNDEN

arın önlükleri almaya gittikten sonra kapı çaldı. kapıyı açmamla şilanın içeri girmesi bir olmuştu. "ay çok yoruldum ya!" arkasından Arya içeri girdi. Ayakkabısını çıkarırken bana selam verdi.

Şilan ve Arya ayakkabılarını çıkardıktan sonra bana döndüler. "ay çok yorulmuş-" şilanın gözleri bana dönünce cümle yarıda kaldı. Şilan ve Arya bana bakıp gülmeye başladılar.

Bu kızlar niye bana bakınca gülüyorlar? Hiç temizlik yapan erkek görmediler mi hıh!

Arın içeri geldiğinde ikisi daha da çok gülmüşlerdi. arına baktığımda bende gülmüştüm. çok komik olmuştu. arın ilk önce anlamamıştı galiba ama aynadan kendine baktığında o da gülmüştü.

Kızları mutfağa önlük almaya gönderdiğimde arın ile bende temizlik malzemelerini almak için banyoya gittik.

"arın o kutu çok büyük. sen onu bana ver." Bu kız niye sürekli büyük kutuları alıyor ki!

"a ah niye ya. ben bunu taşıyacağım. hem içinde sadece bezler yok mu." Gözümü devirdim.

"varda. yinede önünü göremiyorsun. bak düşersin." Hangi insan boyu kadar kutuyu kendisi alır ya anlayamıyorum.

"bir şeycikler olmaz bana. hadi aşağı inelim. berkgil gelmiştir." Bıkkınlıkla nefes verdim "tamam arın sen bilirsin hadi inelim." Dedim. Bu kız aşağı inerken düşecek kesin.

ben önden iniyordum. tanrım bu kadar bez nasıl çok ağır olur ki. ben tam son basamaktan iniyordum ki...

"araz dikkat et!"

bir anda kendimi yerde bulmuştum. tam kalkacakken arının sırtıma düşmesi ile bir kez daha yüz üstü düşmüştüm.

"gülümseyiiinnn." Ve flash sesi.

"aahhh sırtım." Arın sırtımdan kalkmamıştı ve kulağımın dibinde bağırıyordu şuan

"kızım kalk üstümden. Sırtım mahvoldu ya." Dedim. "aman of kalktık." Bir de atar yapıyor manyak!

Şilan yanımıza geldi. Yerde dağılan bezleri toplarken bize baktı "oyy kıyamam ben size. hadi kalkın bakim. siz ikiniz yatın şurada biz yaparız temizliği." Dedi.

O sırada kapına içeri giren barın "selam gençlik" dedi ve yerden yeni kalkmaya çalışan bizi gördü durdu. Kaan da, barının arkasından geldi ve bizi gördüğünde "ne oldu olum ikinize" dedi.

Yerden kalkarken "sakar ve inatçı bir civciv ile merdivenden yuvarlandık." Sırtımı tuttum ve biraz sağ sol hareket etmeye çalıştım. "iyi misiniz bir sıkıntı var mı?" dedi barın ekine bakarken.

Elimle sırtımı ovalarken "sırtım pert" dedim. Arın beni taklit ederek "sortom port" dedi. Ben de onun taklidini yaptım.

Bu olaydan sonra arın ve ben bir süre dinlendikten sonra diğerlerine katıldık ve o büyük temizliği yapmaya başladık.

EFSANE TAYFA / TamamlandıWhere stories live. Discover now