2. kitap 9. bölüm

12 3 0
                                    

"ya Çağrı verir misin artık şu defterimi yazı yazacağım!" of bu kadın niye beni bunun yanına oturttu ki ya? Bir haftadır benimle uğraşıyor ve ben ders dinleyemiyordum.

"dur bir daha bitmedi." Allahım!! "ya ne yapabilirsin ki bir deftere! Ver artık şunu!"

Barın arkasını dönüp Çağrı'nın elinden defteri çekti. Çağrı eğilip yine defteri almaya çalıştığında Barın tekrar çekti defteri. "Bana bak, hoca değiştirdi diye ses çıkarmıyorum. Birlikte oturuyorsunuz madem, atışma kardeşime." Çağrı gözlerini kapatıp bekledi.

Gözlerini açtı. "barın." Dedi. "bir daha benim ve Arın arasındaki meselelere karışma kardeşim."

Ama niye bunu dedin ki? Barın konuşmadan hemen araya atlayıp defterimi aldım. "tamam defter bende!" sonra çağrıya dönüp "Ayrıca Barın ben izin verdiğim müddetçe istediği şeye karışabilir Çağrı." Dedim.

Barın –gördün mü?- bakışı atıp önüne döndü. Defteri önüme koydum. Sayfaya baktığımda köşesine zambak çizilmişti. Benim çizime baktığımı görünce yanıma eğildi. "zambak Osmanlı zamanlarında kızınıza talibim demekmiş. Hem de saflığı ve yeniden doğuşu işaret edermiş. Şu zaman annene veremiyorum ama olsun. Onu da vereceğim günler gelir elbet." Dedi.

Eeee... düşmemem lazım. Düşmemem lazım! Offf! Düştüm! Nutkum tutuldu resmen. Nereden geldi aklına da sen çizdin bunu yaa.

"çok kızardın." Dediğinde kendime geldim. Gözlerimi kırpıştırıp kendine baktım. "beklemiyordun değil mi?"

Boğazımı temizledim. "Önüne dön Çağrı, ben ders dinleyeceğim." Çağrı gülerek arkasına yaslandı. Bu çocuğa düşüyorum ama düşmemem lazım benim!

***

Çantamı sırtıma attım. Barın hala çantasını topluyordu, ona dışarıda bekleyeceğimi söyleyip kapıdan çıktım. Kapıdan çıkmamla biri yanıma geldi. "heh! Ben de diyordum Çağrı nerede acaba diye." Çağrı kahkaha atıp saçlarımı karıştırdı. "ne yapacaksın çıkınca?"

Saçımdaki eline vurup saçımı düzelttim. "halay çekeceğim. Katılmak ister misin?" kafasını hevesli bir şekilde salladı. "salak ya" diyip yürümeye başladım. daha ikinci adımımda elimi tutup kendi cebine koydu. Elimi çekmek istesem de izin vermedi. "Çağrı ne yapıyorsun?"

Kaşlarını çatıp "ellerin buz gibi olmuş. Üşüyorsun madem niye böyle ince giyiniyorsun?" dedi. "çağrı bak biri gelip yanlış anlayacak lütfen." Birkaç saniye bekledikten sonra çağrı elimi bırakıp hiçbir şey demeden gitti. Ben de arkasında baka kalmıştım.

Odamın kapısı tıklatıldığında gözümü açıp içeri gelmesini seslendim. Barın yanıma geldiğinde yattığım yerden kalkıp sırtımı yatağın başlığına yasladım. "Arın şunu bir izlesene." Elindeki telefonu bana uzattı.

Ne olduğunu sorduğumda "ya al şunu" diyip telefonu elime tutuşturdu. Ekrana baktığımda Çağrıyı gördüm. Canlı yayın açmıştı yanında Efe de vardı. Ama ikisi de zor ayakta duruyordu. Barına baktığımda Barın iç çekip "ikisi de içmiş. Az önce çağrı hıçkırarak ağlıyordu –ben onu üzmek istemedim abi. Yüzüme bakmıyor vicdansız- diye."

Oh iyi olmuş ona. Oh!

Parmağıyla efeyi de işaret ederek "bu da sürekli peri kızı uçtu abi diyip duruyor." Dedi. Peri kızı? E bu daha yeni Şilan'ı sordu. Ne ara buldu başkasını şerefsiz! Eh arkadaşını anlat sana kim olduğunu söyleyeyim değil mi?!

Çağrı konuşmaya başlayınca ikimiz de ekrana eğildik. Sokakta şarkı söyleyen birine eşlik ediyordu. Cümlelerin arasına da kendi yorumlarını katıyordu.

EFSANE TAYFA / TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin