2.23. Dert ve Derman

1K 74 194
                                    

1416 Senesi - Güz Mevsimi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1416 Senesi - Güz Mevsimi

ASPARGON HANLIĞI

Altınova Şehri - Hanedanlık Sarayı

Korkut Han

Zihnim darmadağın, kalbim sökülüp alınmış, ruhum paramparça. Boş bir hayale kapılmanın bedeli işte buydu. Aklımın sesi öyle cılız kalmıştı ki kalbimin sesine kulak vermek işime gelmişti. Kalbim ağır bir darbe almama sebep olmuştu. Aklım şimdi kenarda kıs kıs gülüyordu.

Her şey ortadaydı aslında. Görmek istememiştim. İki sene önce gözü hiçbir şey görmeden kaçıp gitmişti Gökben. İki sene sonra ne için dönebilirdi ki? Benim için olmayacağı kesindi. O gün bile belliydi belki ama ben görmek istememiştim. Onsuz geçen günlerim öyle susuz bırakmıştı ki karşımda gördüğüm an tekrar onsuz kalmak istememiştim.

Herkese her şeye rağmen yanıma almıştım onu. Her şeye göğüs gereriz sanmıştım. Ne çocukça bir hayalmiş. Ben onun için herkesten vazgeçmeye hazırken o kalbinden iki ismi söküp atamamıştı. Aylarca zihnimden uzaklaştırmaya çalışmıştım bu düşünceyi. Fakat tek geceyle kalmamıştı. Dudaklarından o isimlerin döküldüğü her an yeni bir darbe vurmuştu kalbime.

Belki başkasıdır diye düşünmüştüm. Sonuçta benim de tek ilişkim olmamıştı. O da başkalarıyla görüşmüş olabilirdi. Fakat sonra Balamir'e olan düşkünlüğü dikkatimi çekmişti. Kalbinin temizliğine yormak istemiştim. Ama zihnimde bir köşede çakan şimşekler başka ihtimallere yönlendirmişti beni.

Ve dün o ihtimalin gerçekliğini ve gerçekliğin ötesinde her şeyin intikam uğruna olduğunu öğrenmek beni mahvetmişti. İçinden çıkmakta zorlandığım bir çukura düşmüştüm. Keşke başka sevgilisi olsaydı demeden edemiyordum. Bunu kabullenmek o adamla her daim mutlu olduğunu, bir aile kuracak kadar birbirlerine bağlı olduklarını kabullenmekten daha kolaydı. Bu düşünce bencilceydi belki. Ama kendime engel olamıyordum.

Öfkeyle soluyarak kalktım yatağımdan. "Gününüz aydın ve ferah olsun Han'ım."dedi yatağımdaki hatun. Cevap vermeden üstüme bir şeyler geçirdim ve hamamın yolunu tuttum. Su beni sakinleştirirdi.

Odama döndüğümde hatun gitmişti. Masama geçtim. Kahvaltım odama getirildi. Hiçbir şey yemek istemiyordum. Odamın kapısı çalındı. Bilgiç Ağa içeri girdi. Başıyla selamladı beni. "Gününüz aydın ve ferah olsun Han'ım. Hanzen Gökben sizi görmek istiyor." Onun ismini duymak bile sinirlerimi alt üst etmeye yetiyordu.

"Onu görmek istemediğimi ve bir daha gelirse kendini Düşmüş Saray'da bulacağını söyle!"dedim öfkeyle. Bilgiç Ağa'nın kaşları çatıldı.

"Han'ım, Hanzen Gökben canınızı sıkacak bir şey mi yaptı?"diye sordu.

"Ne diyorsam onu de ve bana bir şey sorma! Onu bu koridorda görmek istemiyorum!" Başıyla onayladı ve çıktı. Öfkeyle soluduğumu fark ettiğimde avucum masadaki hançeri sımsıkı bir şekilde kavramıştı. Metal kemiklerimi acıtıyordu. Elimin gevşemeye niyeti yoktu. Keskin yerini tuttum ve kapıya fırlattım. Sertçe tahta kapıya saplandı hançer.

Aynadaki KanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin