0.1Brithday

1K 69 27
                                    

15 Haziran 2014-pazar

Saat 08:30 da alarmımın korkutucu sesiyle uyandım. Bu sabah beni yataktan kaldırmak için bir spatula gerekiyordu. Birkaç dakika daha uyursam sorun olmaz diye düşünürken annemin odaya dalması ve iğrenç bir şarkı eşliğinde ben kaldırmaya çalışması bir oldu. Bir süre yataktan kalkmamaya direndikten sonra krep yaptığını soyleyerek benim gözlerimin açılmasına sebep oldu. Sonuçta krepler benim zayıf noktamdı.

Çok geçmeden annem odamdan çıktı ve bende yatağımdan kalkıp odamın kapısına ilerledim. Odamdan çıktım ve kısa koridoru geçip mutfağa girdim. Mis gibi krep, reçel ve meyve çayı kokuyordu. Büyülenmiş bir şekilde sağa sola sallanırken kendimi yumuşak yeşil minderli sandalyeye attım. Bugün 16 yaşıma giriyordum fakat hala çocuk gibi davranıyordum. Yaşıtlarıma göre pekte olgun olduğum soylenemezdi. Aslında pekte arkadaşım yoktu ama bu bambaşka bir mesele...

Tabağıma birkaç tane krep aldıktan sonra bir aslanın yakaladığı tavşanı vahşice yediği gibi gömüldüm kahvaltıma. Ben krepleri nefes bile almadan ağzıma tıkarken annem karşımda oturmuş hem güzel kokulu meyve çayını yudumluyor hemde birşeyler geveliyordu.

".....ve buyüzden bende düşündümki seni Los Angeles'a, babanın yanına göndere bilirim"

işte bu kelimeler ağzımın içerisindeki leziz kreplerin beni boğarcasına boğazımda kalmasına neden olmuştu.

Meyve çayımdan koskoca bir yudum aldım ve yutkunarak boğazımdaki kreplerin kolayca mideme inmesine izin verdim. Bir iki yarım nefes aldıktan sonra konuşmaya başladım.

"Sen ciddi misin anne?" diyebildim sadece. Aklıma o an soyleyebileceğim hiç bir şey gelmemişti.

"Beni duydun." Annemin sesindeki kararlılık karşısında dona kalmıştım. Konuşamıyordum. Ağzım açık annemin bana birşeyler söylemesini bekliyordum. "Çok uzun zamandır istediğin birşeydi, babanın yanına gitmek. Bende biraz düşündüm ve neden olmasın dedim. Ve elbette elimizdeki paranın büyük bir kısmını buna feda edeceğim fakat değer diye düşündüm. Bütün yıl çok çalıştın en azından sana bu doğum günü hediyesini vereyim" diyerek sözlerine devam ettiğinde şaşkınlıktan olan ağzımın açıklığı koskocaman bir gülümsemeye dönüşmüştü.

O kadar mutlu ve heyecanlıydım ki "Ge-gerçekten mi anneciğiiiiiiimm???" dedim koskaca gülümsememi bozmadan.

"Kesinlikle!. Şimdi kreplerini ölmeden bitir ve odana gidip hazırlan. Çünkü alışverişe çıkacağız. Seni böyle çirkin bir şekilde oralara gönderemem. Fakir bunlar derler sonra" dedi ve bardağında kırmızı ruj lekesi bırakarak koskocaman bir yudum aldı.

Hemen yumuşak yeşil minderli sandalyemden fırlayıp odama koştum. Alışveriş için hazırlanmalıydım. Yaz mevsiminde olduğumuza göre belinde kalın bir fiyonklu kemer olan pembe elbisemi denedim. Elbise yarım kollu fakat sırtı ve göğus kısmı biraz açıktı ve terletmezdi. Elbisenin rengi çingene pembesi gibiyken belindeki fiyonklu kemer sarı, mavi ve beyaz iri çiçekler içeren bir kumaştandı.

Elbiseyi giydikten sonra büyük boy aynamda eteğinin pilesini düzelttim. Olmuş gibiydi. Dolabımdaki diğer kyafetlere bir göz attım fakat bu üstümdekinde karar kılmıştım. Uzun, açık kumral saçlarımı ıslattım ve tarıyarak kuruttum. Dudağıma saydam bir parlatıcı, gözlerime ise ince bir eyeliner ve güzel bir maskara uyguladıktan sonra tekrar boy aynamın karşısında geçtim. Karşımdaki görüntü hoşuma gitmişti. Parfümümü sıktım ve siyah uzun askılı çantamın içini doldurdum. Boş olmasına rağmen bir cüzdan, iphone'um ve dudak parlatıcım... Siyah yarım bilekli converselerimide elime aldım ve mutfağın kapısının önünde anneme kocaman gülücükler atarak dikilmeye başladım.

Annem okuduğu gazeteyi katlayıp masanın üzerine koydu ve ayağa kalkıp bana doğru yöneldi. Daha sonra mutfak kapısının karşısındaki dış kapının onunde ayakkabılarımızı giydik ve küçük dairemizden çıktık.

Asansore bindiğimizde annem aynaya bakarak bütün makyajını kontrol etti ve başıyla kendini onayladı. Kırmızı askılı tişörtü ve beyaz kot kaprisinin altına güzel kırmızı stilettolar giymişti. Kırmızı bir ruj ve ihtişamlı fakat günlük bir göz makyajı vardı. Kusursuzdu ve bunun farkındaydı. Ben annemi hayranlıkla izlerken annem asansörden çıkmış ve bana, ona yetişmem için el işaretleri yapıyordu.

♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥

Alışverişimiz çok uzun sürmüştü. Denediğim kıyafetlerin çoğunluğunu satın almıştık. Sanırım bir kızın en büyük hayallerinden biride, bir mağazada beğendiği herşeyi satın alabilme gücü olmalı. Ya da sadece ben öyle hissediyorum. Emin değilim...

Herneyse alışverişimiz bitmiş ve eve dönmüştük. Gelir gelmez yatağa yatıp uykuya dalmıştım.

16 Haziran 2014-pazartesi

Ertesi gün tamamen valiz hazırlamakla geçmişti.Bilirsiniz sıkıcı işler. Salı günü uçağım kalkıyordu ve bugün pazartesiydi. İki koskoca valizim, bir sırt çantam ve bir adet seyehat makyaj çantam vardı. Umarım havalimanına indiğimde babam beni almaya gelirdi yoksa hiçbirini taşıyamazdım. Ayrıca valizlerim o kadar büyüktüki eğer babam beni almaya gelmeyi unutursa bir tanesinin içini boşaltıp cenin pozisyonunda içinde uyuyabilirdim.

Bütün günüm sıkıcı işlerle geçtikten sonra bu akşam erken yatmaya karar verdim ve saat 8.50 de yatağa girdim. Heyecandan uyuyabilmiyim diye düşünürken zaten uyuya kaldığımı fark ettim.

Merhaba. ^-^ Bu benim ilk hikayem ve biraz karmaşık gelebilir. Bu arada olay Türkiye' de geçiyor. Kızın adını diğer bölümlerde yazacaktım fakat söyliyim dedim. Kahramanımızın adı Arya. Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin. Fikir ve görüşleriniz benim için çok hemde çok önemli. Şimdiden teşekkürler. Oy vermeyi unutmayın ^-^

Los Angeles H.S. #auHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin