12

139 13 6
                                    

"Öpüşme köprüsünde ne işimiz olduğunu sorabilir miyim?"

Bunu sitemle söylemiş olsa bile bu, yaramaz kelebeklerin köprünün ismiyle Eddie'nin karnında dans etmelerine engel değildi.

"Bir şey göstermek istiyorum."

Eddie, sözlerinin ardından yavaşlayarak yürümeye devam eden Richie'yi takip etti usulca. Bir şey söylemeye çekiniyordu, hiç konuşmadan etrafına bakındı. Görünürde kimse yoktu, tabii köprünün üstüne kazınmış yüzlerce ismi saymazsak. Her isim, sanki insan hallerine bürünmüş, onları izliyordu. Yavaşça arkasına dönüp baktı Eddie. Köprünün başında korkuluklara yasladıkları bisiklet pek sağlam durmuyordu, üstüne kelebek konsa düşecek durumdaydı.

"Eddie.."

Kendisine seslenen çocukla arasındaki mesafenin açılmış olduğunu fark edip ona doğru yürüdü Eddie. Richie'nin lafını bitirmesini bekledi, göstermek istediği şeyi gerçekten merak ediyordu.

"Ben... Nasıl söyleyeceğimi gerçekten bilmiyorum Eds."

Eddie'nin bakışları altında yutkundu ve bir eliyle gözlüğünü düzeltti.

"İşte, göstermek istediğim burda."

Eddie kafasını hafifçe sağa ve aşağı çevirdi. Gördüğü iki harfi anlamlandıramadı bir süre. Köprünün tahta korkuluklarına kazınmış kalbin iki yanına yazılmış iki harf. Aklına herhangi bir isim gelmiyordu, ayrıca Richie ona neden göstermek istemişti ki bunu ona? "Ne ima ediyor yani, ne anlamalıyım?"

"R ve E... Bunu 13 yaşındayken yazmıştım Eds."

"R ve E mi?" diye düşündü Eddie. "Ama-"

"Seni ne zaman olduğunu hatırlamadığım kadar uzun bir süredir seviyorum. Senin her hareketini, her düşünceli davranışını, yüzünün her ayrıntısını, nefes alıp verişini, doğum kontrol haplarını her gün itinayla ve düzenle almanı-"

Sözünü kesen şey Eddie'nin aniden ve fark etmeden düşüncelerini bağırarak dile getirmesiydi.

"Şimdi anladım! Göstermek istediğin buydu, yani 'R+E'. Tanrım, ne kadar yanlış anlamışım!"

Bir eliyle Richie'nin her şeyden çok sevdiği ve onsuz bir hayatı düşleyemediği kişinin baş harfinin yanına yazılmış büyük bir R harfini, diğer eliyle de çok derin olmayan bir şekilde ve çarpık çizgilerle kazınmış 'N♡L' yazısını gösteriyordu. Başta Richie'nin göstermek istediği şeyin Nicholas ve Lily'nin isimleri baş harfleri olduğunu sanması -isimleri daha sonra Richie ona söyleyince öğrenecekti- Richie'yi kahkahalara boğmaya yetmişti. Gülmeyi kesemeyen çocuk Eddie'nin utançtan kıpkırmızı olmasını sağlamıştı, bu onu daha çok güldürmek için yetmişti. Susması için küçük bir sinirle hafifçe onun omzuna vurdu Eddie. Bu Richie'nin gülmelerini kesmese de biraz olsun sakinleşmesine yetmişti.

"Özür dilerim," diye başladı lafa Eddie. "Bir şey söylüyordun ve sanırım senin için önemliydi. Sözünü kestiğim için özür dilerim, gerçekten!"

Richie konuşmaya başladığında kahkahaları tamamıyla kesilmişti. Mutlu bir gülümseme kalmıştı suratında.

"Ne söylediğimi hatırlamıyorum ki! Ama her ne söylediysem senden önemli değil Eds..."

Cümlenin sonuna yaklaştıkça kısılan sesi, gözleri Eddie'nin gözlerinde kaybolduğunda tamamen kesilmişti. Bir süre sadece bakıştılar, sonra Richie yavaşça eğildi karşısındaki narin oğlana. Bir ceylanı ürkütmemeye çalışmanın savaşını veriyordu Eddie'nin karşısında. Güzelliği onu büyülüyor ve kendisine çekiyordu, aralarındaki mesafe kapanana kadar yaklaştı ona. Dudaklarını Richie'nin dudakları arasında bulan Eddie bir an ne yapacağını şaşırdı, o saniyeye kadar heyecandan bir şey düşünemeyen beyni tıkır tıkır işlemeye başladı.

"Ya bir gören olursa?"

Bu düşünce Eddie'nin beyninde o kadar hızlı yayılmıştı ki hiç düşünmeden yavaşça itti Richie'yi. Onu üzmemek ve yanlış anlamasını önlemek için birkaç kelime söylemeyi de unutmadı.

"Bip bip Richie!"

~

Köprünün korkuluklarına sırtlarını vermiş yaslanıyorlardı, muhabbet muhabbeti açmıştı ve ne kadar süredir orada olduklarını bilmeseler de ikisi de bundan memnundu.

"Gerçekten de öyleymiş, inanabiliyor musun?"

Ufak bir kahkahası duyuldu Richie'nin, duyduklarından çok Eddie'nin cümleyi söylerken yüzünde oluşan mimiklere gülüyordu, onu mutlu eden şey doğruluğunu öğrendiği bir bilgi değil, bunu Eddie'den duymaktı. Ona resmen tapıyordu ve anlaşılan bu böyle sürüp gidecekti.

"Hey, şuna bir baksana!"

Eddie'nin parmağının ucuyla işaret ettiği şeyi görmeye çalıştı Richie. 'Lanet gözlükler,' diye düşündü. 'Yine kirlenmiş camları.'

"Vay canına! Bu şey gerçekten çok güzel görünüyor."

Eddie'nin merakla kalkıp yanına kadar gittiği şeyi merak eden Richie, elindeki gözlüğü tişörtüne silmeye çabalarken ayaklanınca gözlüğü neredeyse düşürüp kıracaktı. Sıkıca kavradı saplarından ve gözüne yerleştirdi çirkin şeyi, Eddie'nin yanına ilerlemeye başladı. Yürüdükçe yerde bir şeyin parladığını fark etti, merakı iyice artan çocuk hemen yere çöktü ve yerdeki metali incelemeye başladı.

"B-bu..."

Eddie onun için tamamladı cümleyi.

"Çok pis değil mi? Bu şey bu kadar kire rağmen nasıl hala parlayabiliyor?"

Telaşla soğuk metal parçayı bir eline aldı Richie, diğer eli cebinin içinde sabah bulduğu bir diğer metali arıyordu. Hissettiği soğuklukla cebinden çekti çıkardı gümüş zinciri, diğer elinde tuttuğu taşlı parçaya çevirdi kafasını tedirginlikle. Zincire geçirdi parlak metal parçanın arkasından çıkan çengeli, ortaya çıkan güzelliğe ve parıltıya korkuyla baktı. Onu çılgın bir telaşla dürten Eddie'ye uzattı kolyeyi.

"Yoksa bu..."

Kafasını hafifçe sallayarak onayladı Eddie'yi.

"Liam'ın kolyesi."

Kelebeğin Uykusu || ReddieWhere stories live. Discover now