2

337 24 14
                                    

Ben, Beverly'nin süprizine çok şaşırmıştı. Sonunda birinin doğum gününü hatırlaması ve o kişinin Beverly olması onu çok mutlu etmişti, uzun zamandır bu kadar mutlu olduğunu hatırlamıyordu. Hoşlandığı kız -Hoşlandığı demek yeterli değildi, sevdiği kız ya da aşık olduğu kız demek daha doğru olurdu.- aşağı inmek için merdivenleri kullanmayı gerek görmedi, aşağı atladı ve içerisi biraz sarsıldı. Bu duruma Eddie çok sinirlendi ve bağırmaya başladı. "Ne yaptığını sanıyorsun Bev? Hepimizi öldürmeye mi çalışıyorsun?!" Ben'in doğum günü olduğunu daha yeni hatırlamıştı ve Beverly'nin yaptığı şey ona bunu hemen unutturmuştu. Richie Eddie'ye bir adım yaklaştı ve kolunu Eddie'nin omzuna attı. "Sakin ol Eds. Bi-" Richie'nin konuşmasını Eddie böldü. "Bana bu şekilde seslenmeyi kes!" diye bağırdıktan sonra birkaç kere öksürdü. "Hadi ama Eds, sana böyle seslenmemi sevdiğini biliyorum. İna-" Richie'nin sözünü bu sefer Bill kesti. "D-d-doğum günün k-kutlu o-olsun Ben. B-bugün o-olduğunu t-ta-tamamen unutmuşuz."

Richie sözünün kesilmesinden hoşlanmadığını belirtecekti ki Beverly Ben'e elindeki hediyeyi uzattı ve şöyle dedi: "Bu hediye sana hepimizin hediyesi. Doğum günün kutlu olsun yeni çocuk." Richie söze girecekti ki bu sefer onun sözünü Mike böldü. "Mutlu yıllar Ben! Kaç yaşına girdin?" Ben cevap verecekti ki Stanley onun konuşmasını beklemeden söze girdi "Az kalsın unutuyordum. Bu da benim hediyem." Arka cebinden küçük bir paket çıkartıp Ben'e uzattı. "Yani, bizim hediyemiz. Senin için. İşte, iyi ki doğdun!" Ben teşekkür etmeye fırsat bulamadan Richie konuşmaya başladı "Hepini-"

Bu sefer sözünü büyük bir uğultu kesmişti. Bir yandan Beverly ve Mike Ben'e hediyesini açmasını söylüyorlar, bir yandan Eddie kuvvetli bir şekilde öksürüyor, bir yandan da Ben, herkese teşekkür etmeye çalışıyordu. Richie yanında öksürmekten kıpkırmızı olmuş ve nefessiz kalmış Eddie'yi fark ettiğinde Eddie yere düşmüştü, Richie hemen onun bel çantasının içinde her zaman bulundurduğu astım ilacını aramaya başladı. Eddie'nin öksürükleri kesilmişti fakat nefes alamıyordu. Bayılacak gibi olmuştu, o an öleceğini düşündü. 'Öleceğim ve bu dünyada bir daha hiç hatırlanmayacağım.' Tüm derdi bu muydu? Bir daha hatırlanamamak. Cebindeki astım ilacına ulaşmak için kendini zorladı. Richie bel çantasının sapını koparmıştı ve içindeki her şeyi yere dökmüştü. Etrafa saçılan hapların sesi -Haplar yere düşünce o kadar ses çıkarmazlar ama yere düşen 1-2 tane değil, büyük bir ilaç kutusunun içindeki sayısı 100 e yakın ilaçtı.- diğerlerinin onlara dönmesini sağlamıştı. Bir anda uğultu kesilmişti ve sadece Richie'nin sesi duyuluyordu. "Nerde bu lanet ilaç?"

Ben ve Bill hemen sırtını duvara yasalmış şekilde yerde oturan Eddie'nin yanına koştular. Eddie'nin üzerindeki şortun ceplerini yokladılar, sağ cep boştu.

'Astım ilacını evde unutmuş olabilir mi? Hayır, hayır. Bu olamaz. İmkansız. Eddie mutlaka yanına almıştır.' Düşündüğü bu kötü fikirleri hemen beyninden uzaklaştırdı Richie. Tabii ki yanındaydı, sol cebindeydi ve Ben hemen alıp onu kullanarak Eddie'nin nefesini düzene sokacaktı. Peki ya orda değilse?

Ben'in sesiyle kendine geldi. "Burda işte!" Eddie'nin şortunun dar cebincen zor da olsa astım ilacını çıkardı ve Bill'in elleriyle büzüştürerek araladığı Eddie'nin ağzına yerleştirdi. "Hadi oyalanma Ben sık şunu ağzına!" Ben, Richie'nin bağırması üzerine ilacın üzerinden kuvvetli bir şekilde bastırdı. Eddie birden bire derin bir nefes aldı ama tam anlamıyla kendine gelemedi. Nefesi tekrar kesildi, yüzünün rengi bu sefer mora yakın bir renk almıştı. Richie Eddie'nin önüne geçti, iki eliyle çenesini kavradı ve bağırmaya başladı. Ne dediğini bilmiyordu, ne yaptığını da bilmiyordu. Sadece Eddie'yi düşünüyordu. Eddie için her şeyini verirdi, canı da dahil. Hayır, Eddie ölmemeliydi, ölmeyecekti. "Bir elinle burnunu tıka ve derin nefes al, sonra nefesi onun ağzına kuvvetli bir şekilde üfle!"

Stanley'in söylediklerini zor da olsa anladığında hemen uygulamaya geçti. Burnunu sıktı, derin bir nefes aldı, daha önce almadığı kadar derin bir nefes... Ciğerlerinin acıdığını hissetti. 'Eddie için.' diye düşündü. Kendini zorladı ve daha çok hava çekti ciğerlerine. Eddie'nin aralanmış ağzına üfledi ciğerlerindeki bütün havayı. Kendisi nefessizlikten ölse bile Eddie yaşamalıydı. Kendini ondan ayırdı ve bir kez daha yaptı aynı şeyi. "Daha kuvvetli üflemelisin Richie, hava ciğerlerine gitmeli!" diye bağırıyordu Stan. 'Daha kuvvetli!'

Eddie derin bir nefes çekti ciğerlerine. Birkaç kez öksürdü, yüzünün rengi geri gelmeye başlamıştı. Nefes alış verişi gittikçe derinleşiyordu. Kendine gelmesi zaman almıştı. Herkes merakla ona bakıyordu. Onu daraltmamak için uzakta duruyorlar, oldukları yerden iyi olup olmadığını öğrenmeye çalışıyorlardı. Eddie nefesini düzene sokunca ayağa kalktı, etrafına bakındı. Sağ kolunu kafasının altına almış, yerde yatarak tavanı izleyen Richie'yi görünce yüzü hüzünlü bir hâla aldı. Yanına gitti ve yere, dizlerinin üzerine oturdu. Richie'nin yanaklarına koydu ellerini, sevimli burnunun yanından süzülen damlaların bıraktığı ıslaklığı sildi işaret parmağıyla.

'Ağlama Richie. Niye ağlıyorsun? Ağlama, üzme kendini ne olur.' diye geçirdi içinden. Bunları sesli bir şekilde söylemek istedi. Soru sormak istedi, ne olduğunu merak ediyordu, nefessiz kaldığı birkaç dakikadan sonrasını hatırlamıyordu, hatırlamak ister miydi? Sadece Richie'nin üzülmesini istemiyordu, bunu söylemek istedi. Onu ne kadar sevdiğini anlatmak istedi.

Ağzını açtığında boğazından çıkan tek ses hıçkırık sesi oldu. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Bunu gören Richie hafifçe doğruldu, Eddie'yi kendine çekti. Eddie kafasını onun göğsüne yasladı, salya sümük ağlıyordu. Richie kollarını Eddie'ye sımsıkı sardı. Hiç bırakmayacakmış gibi. Yavaşça yaklaştı Beverly onlara doğru. Eddie'nin yanına geçti ve ona sarıldı, Ben, Bill ve Mike da onu izlediler. Sadece Stanley arkada kaldı. Yerinden hiç kıpırdamadı. Ve Bill gelip ona da sarılana kadar öyle kaldı.

Kelebeğin Uykusu || ReddieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin