11

159 13 5
                                    

Eddie'nin arkasından yavaşça kapandı dondurmacının kapısı. İçerisi yine kalabalıktı, tüm masalar doluydu ve orada bulunan herkes ellerinde rengarenk dondurmaları yalarken yanındakine gülümsüyordu. Bir kişi hariç herkes... En arkada, köşedeki iki kişilik bir masanın karşısında tek başına oturmuş ve endişeyle elleriyle oynuyordu Richie. Eddie gözleri onun masasına takılana kadar etrafa bakındı, tanıdık gözlüklerin arkasındaki kederli gözler Eddie'yi fark ettiğinde o çoktan Richie'nin karşısına oturmuştu.

"Oh, hey.. Selam yakışıklı."

Eddie beklemediği bu sözlerin ardından kafasını önüne eğdi, kucağındaki ellerini incelemeye başladı. Tabii yüzünün ne halde olduğundan haberi yoktu.

"Yoksa Bay Tozier utanmış mı?"

Söylediği sözlerin ardından çapkınca güldü Richie. Bu sözler Eddie'nin zaten kırmızı olan yüzünü domatese çevirdi. Huysuzca söylendi karşısındaki çocuğa.

"Kapa çeneni Kaspbrak! Benim dondurmam karamelli olsun."

Richie ışıldayarak bakan gözlerinden birini kırptı ve koşarak ayağa kalkmadan önce heyecanla bağırdı.

"Tamamdır Kaspbrak!"

'Aptal çocuk,' diye düşündü Eddie. 'Adamı buraya çağırıp isteseydin ya!'
Düşüncelerinin üstüne kıkırdadı. Richie'ydi işte. Her zamanki Richie... Benim Kaspbrak'ım...

"Neye aptal aptal gülümsüyorsun öyle?"

Sırıtarak Eddie'nin karşısına oturan Beverly'e baktı Eddie. Ardından onun yanına oturan Ben'i izledi, Mike Eddie'nin yanına geçti, Bill ve Stanley Eddie'nin sağındaki sandalyelere yerleştiler. Eddie daha 'Ne oluyor?' diyemeden Mike konuşmaya başladı.

"Demek buradaydınız, ikiniz... Başbaşa?"

Lafı yüzündeki kocaman bir sırıtmayla Eddie'ye bakan Beverly devraldı.

"Hadi ama, itiraf et! Kimse sizi yargılamayacak Eddie."

Kelimeleri ağzının içinde yayarak söyledikten sonra arkasına yaslandı ve kolunu yanındaki şişman denilemeyecek zayıflıktaki çocuğun omzuna attı.

"H-hadi ama Stanley ver şunu bana geri!"

Bill hala Stanley'in elindeki ve Eddie'nin ne olduğunu anlayamadığı şeyi almaya çalışıyordu. Mike sesli bir kahkaha patlattı Eddie'nin utançtan kızarmış yüzüne bakarak, ona cesaret vermek için hafifçe fısıldayarak Bill ve Stanley'i işaret etti yanındaki çocuğa.

"Şunları görüyor musun Eddie? Gerçekten tatlı bir çiftler, henüz kendilerine itiraf edemediler ama bunu birbirlerine açtıklarında üzerlerindeki yükü atacaklar ve eminim bu lanet kasabaya inat mutlu bir çift olacaklar."

Ben'le sarmaş dolaş oturan Beverly'nin arkasından elinde iki külah dondurmayla gelen Richie'yi göstererek devam etti konuşmasına.

"Bugün burda olmanıza ve bize haber vermemenize bakacak olursak, siz çoktan bu aşamayı geçtiniz. Dostum, bu çocuk seni gerçekten çok seviyor! Gözlerinin ışıltısından bu anlaşılabiliyor."

Stanley'in elinden binbir uğraşla geri alabildiği şeyi kimseye göstermeden cebine tıkan Bill, kekelememeye gayret ederek söze girdi.

"Belki de o sadece g-gözlüğüne vuran güneşin ışıltısıdır, ne dersin Ben?"

Beverly'nin yanağına öpücükler kondurmakla meşgul olan Ben, onu duymadı bile. Richie gelip Mike'ın yanına oturduğunda herkes Richie'nin yüzüne anlamlı bakışlar atarak ve yan gözle Eddie'yi işaret ederek baktığında Ben onların arasına dahil olma amacıyla ayrılmıştı sevgilisinin kollarından. Richie'nin ne olduğunu anlama çabalarına dayanamayan Beverly sessizliği -Tam olarak sessizlik sayılmazdı, herkesin gözlerindeki ima ve suratlarındaki ifade ortamda konuşmaya ihtiyaç kalmayacak şekilde anlamlıydı.- bozdu.

"Yani Rich... Siz şimdi sevgilisiziniz o zaman?"

Sözlerinin ardından ani tepki veren ve utançtan kıpkırmızı olan Eddie'nin suratına bakarak sırıttı Beverly. Fakat Richie'nin cevabı gülüşünü suratında dondurmuştu.

"Aslında hayır."

Masa başındaki her çocuk şaşkınlıkla suratına bakakaldılar. Stanley geldiklerinden beri ilk defa konuşmak için ağzını açtı.

"Ciddi olamazsın Richie!"

Aslında bıkkınlıkla söylediği bu sözler, sesinin tonunun yüksek çıkmasından dolayı Richie'nin onu yanlış anlamasına sebep olmuştu. Şakayla karışık bir şekilde de olsa sinirle bağırdı.

"Haber vermeden gelip masamıza konmasaydınız bugünki teklifimin üzerine olabilirdik!"

Mike'ın elini omzunda hissetmesiyle kesti sözlerini Richie. Yavaşça kendisine eğilerek fısıldadığını duydu.

"Sakin ol dostum! Şimdi de söyleyebilirsin."

Gözlerini devirdi ve karşınında hala işin dalgasında olan ezikleri gösterdi Richie. Mike'ın, onun 'Bu aptallar burdayken nasıl söylememi planlıyorsun Mikey?' demek istediğini anlaması için Richie'nin böyle söylemesine gerek yoktu. Mike kafasını hafifçe sağa yatırarak göz kırptı. Bunun anlamı 'Sen o işi bana bırak.' demekti. "Harika!" diye düşündü Richie. "Batırmak üzere başladığı bir iş daha."

"Hadi çocuklar!" diyerek ayağa kalktı Mike. "Şu dondurmalara bir bakalım."

"A-ama..-" diye itiraz edecek oldu Bill, Stanley onun sözünü kesmeseydi kekelemeden lafını tamamlayacağına emindi.

"Garsonu buraya çağırsak ya?!"

Gözleriyle Eddie'yi işaret etmeye çalıştı Mike. Eğer ilk anlayan Bev olmasaydı, herkes ne demek istediğini sorgular ve büyük ihtimal küçük çaplı bir kargaşa çıkartırlardı. Herkesi organize edip masadan kaldıran kurtarıcısına hayranlık dolu bakışlar gönderdi Richie. Eddie'nin durumundan habersiz çocuklarının gidişini izlerken aklına onların masadan neden kalktıkları geldi, ani bir hareketle Eddie'ye döndü. Onu oturduğu yerden kalkmış ve Richie'nin suratına bakmadan beklediğini gördü. Göz teması kurmaya çalıştı Richie, çocuk hiçbir şekilde ona bakmıyordu! Eddie, çocuğun onun amacını anlaması için bir süre daha bekledi fakat daha fazla dayanamadı, kolundan çektiği gibi Richie'yi dükkandan çıkardı. Kendisine garip bakışlar atan Richie'ye bakmadan kısaca özetledi durumu.

"Onların önünde daha fazla bu halde duramazdım."

Richie yüzünde büyük bir sırıyışla ilerlemekte olan Eddie'nin önüne geçti. Çocuğun şaşkınlığından faydalanarak kafasını onun suratına iyice yaklaştırdı ve sordu.

"Ne varmış halinde Eds?"

Hızla arkasını döndü Eddie, onun suratına bakmaya devam ederse domatesten farkı olmayacağını biliyordu. Onu gördüğü zamanlar yüzü kızarıyordu ve inanılmaz bir sıcak basıyordu, açıklayamayacağı bir heyecanla saçmalıyor ve bir an önce oradan uzaklaşmak istiyordu. Bu onu sevmediği in değildi, tam aksine onu öylesine seviyordu ki yüzüne bakmak onu heyecandan çılgına döndürüyordu. Önceki günü anımsadı, neydi o öyle? 'Keşke hep böyle cesaretli olsam.' diye düşündü, Richie araya girmeseydi daha birçok düşüncesini sıralayabilirdi.

"Hadi Eds, gidelim buradan. Sana göstermek istediğim bir şey var."

Çocuğun ince bileğinden tuttuğu gibi onu çekiştirdi. Ne olduğunu anlayamadan kendini Richie'nin bisikletinin yanında buldu Eddie.

"A-ama, benim bisikleti-"

Sözünü tamamlamasına izin vermedi Richie.

"Mızmız olma Eds! Şimdi, bin şu lanet şeye ve tutun bana."

Çekinerek bindi bisiklete Eddie, selenin arka kısmına önündeki çocuğun alanına işgal etmemeye özen göstererek oturdu. Yavaşça ellerini Richie'nin sırtına koydu.

"Hadi ama, öyle düşeceğini biliyorsun!"

Yavaşça çocuğun narin ellerini kendi avuçları arasına aldı Richie. İki eli çekiştirerek onlara bağlı kolların kendi beline sarılmasını sağladı. Kolların kendi beline sıkıca kenetlendiğinden emin olduktan sonra yüzünde koca bir sırıtışla bastı pedallara.


Kelebeğin Uykusu || ReddieTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang