6

218 21 13
                                    

"Mike, Mike iyi misin?"

Mike'ın en yakınında oturan Stanley yere gürültüyle düşen arkadaşının yanına çömelmişti, bunu gören diğer ezikler Mike'ın etrafına toplanmakta gecikmediler. Eddie, açılmalarını ve etrafında sadece bir kişinin durması gerektiğini yoksa Mike'ın nefessizlikten öleceğini söylese de kimse geri adım atmadı, aksine daha çok yaklaştılar ve onu ayıltmaya çalıştılar. Mike gözünü araladığında gördüğü ilk yüz Bill'in yüzüydü ve kendini korkuyla geriye atmış, bağırmaya başlamıştı.

"Hayır, hayır! Uzak dur benden! Seni lanet palyaço uzak dur bizden! Geldiğin deliğe geri dön seni p-"

"Mike!"

Beverly'nin sesiyle kendine geldi Mike. Etrafındaki ona bakan meraklı ve sorgulayıcı gözleri görünce fark etti ne yaptığını. Hızlıca doğruldu ve sessizce etrafındaki 6 çocuktan özür diledi. Oturmadan önce Bill'e seslendi ve yanına gelen Bill'e sıkıca sarıldı. Ayrılmadan önce kulağına birkaç sözcük fısıldadı.

"Özür dilerim dostum. Bir an sen olmadığını düşündüm.Böyle davranmak istememiştim Bill, gerçekten özür dilerim. Eğer se-"

Bill onun sözünü kesti ve yerine geçerken cevapladı.

"Ne gördüğün ya da ne düşündüğünün önemi yok Mike. Özür dilemenin anlamı yok. Sen birden yere düşünce hepimiz çok korktuk dostum. Paylaşmak istediğin bir şey olduğunda çekinme, ama sürekli özür dileme, bu hepimizin canını sıkıyor."

Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Richie konuşmaya başladı.

"Bill, inanamıyorum! Çocuklar fark etmediniz mi? Bill hayatı boyunca konuşmadığı kadar uzun konuştu ve hiç kekelemedi. Bu ne demek bi-"

Bunu normal karşılayan Stanley sözünü kesti ve konuşmaya dahil oldu.

"Sadece bugün değil Richie. Artık çok nadir kekeliyor."

Richie sinirle konuşmaya başladı.

"Sözümü kesmesen olmaz mıydı? Beni dinlemeden lafımı bölüyorsun."

Beverly araya girdi.

"Bu kadar yeter çocuklar. Farkında mısınız bilmiyorum ama garip olaylar oluyor. Önce Stanley, sonra Eddie, şimdi de Mike. Yolunda gitmeyen bir şeyler var."

Beverly bunları söylerken sözünün kesileceğini sanmıştı ama aksine herkes susmuş ve onun sözünü bitirmesini beklemişti. Sözünü bitirdikten sonra da konuşan olmamıştı, aralarından kimse konuşmuyordu hatta dondurmacıda bulunan kimse konuşmuyordu.

'Hayır, aslında konuşuyorlar.' diye düşündü Ben. 'Sadece biz duymuyoruz.'

Beverly uzun ve anlamlı bir sessizliğin ardından sürdürdü konuşmasını.

"Aramızda bir kargaşa var, sürekli birbirimizin sözünü kesiyoruz ve sürekli olaylar yaşıyoruz. Çocuklar, 17 yaşındayız ama 12 yaşına geri dönmüş gibi hissediyorum."

Durdu ve herkesin yüzüne sırayla baktı. Her birinin yüzündeki ifadeyi izledi. Nasıl bakıyor olurlarsa olsunlar, ne hissediyorlarsa hissetsinler hepsinin tek bir şeyi düşündüğünü bilen Beverly konuşmasını şu sözlerle bitirdi:

"Hadi çıkalım bu lanet yerden."

...

"Hey, Eds!"

Arkasından seslenen Richie'ye döndü Eddie. Dondurmacıdan en son o çıkmıştı ve en arkadaki de oydu, Eddie onun diğerlerine yetişmesi için durup bekledi. Beverly ve ben önde ilerliyorlardı, kalanlarsa arkadan yavaşça ilerliyorlardı, buna rağmen Richie ve Eddie grubun en gerisinde kalmışlardı ve hızlı yürümelerine rağmen yetişemiyorlardı. Hızlanmaya çalışan Eddie'ye bakarak konuştu Richie.

"Acele etmene gerek yok Eds, onlara yetişiriz. Çok arkada kalırsak bisikletimle gidebiliriz ve merak etme iyi bir sürücüyüm, bunu biliyorsun."

Eddie, gözlerini devirdi.

"Yaa, ne demezsin. O bisikletin tek kişilik olduğunun farkındasındır umarım. Ayrıca bana Eds demeyi kes Richie, bu çok sinirimi bozuyor."

Richie bugün normalden daha fazla ciddiydi, bu Eddie'yi şaşırtmış hatta biraz korkutmuştu. Richie derin bir nefes aldı. Söylemek için can attığı şeyler vardı ama bunları söylediğinde Eddie'nin vereceği tepkiden korkuyordu. Bir süre daha düşüncelerini içinde saklamaya karar verdi. Aldığı nefesi verirken konuşmaya başladı.

"Neden sana Eds demem hoşuna gitmiyor anlamıyorum. Pekala, madem istemiyorsun... O zaman bir daha sana öyle seslenmeyeceğim."

Eddie başını salladı. Bir süre daha diğerlerinin arkasından yürümeye devam ettiler. Sessizliğe dayanamayan Eddie konuşmaya başladı.

"Şey... Richie,"

Richie merakla ona baktı.

"Ben... Aslında senin bana Eds diye seslenmen hoşuma gidiyor, öyle dediğim için özür dilerim."

"Ne dediğin için?"

"Anla işte, bana Eds demeni sevmediğimi söylerken ciddi değildim. Sanırım senin benimle böyle konuşman hoşuma gidiyor."

Richie'nin yüzüne geniş bir gülümseme yerleşti. Dayanamayıp kolunu Eddie'nin omzuna atarak ona sarıldı.

"Ahh, Eds! Ciddi olduğunu sanıp korkmuştum."

Eddie bunun üzerine hafifçe kıkırdadı. Richie hayranlıkla bakıyordu ona.

'Nasıl bu kadar tatlı olmayı başarabiliyor? Eds, şu an seni yemek istiyorum. Lütfen kıkırdamayı kes yoksa pişman olacağım şeyler yapacağım.'

Eddie önden giden ve yarışan arkadaşlarına bakarak konuştu.

"Pekala Tozier, hadi şunlara hız nasıl yapılırmış gösterelim."

Richie'nin bisikletine bindi ve onun da binmesini bekledi. Richie ona şaşkınlıkla bakıyordu. Şaşkınlığını atlatıp bisiklete binmeyi akıl etti ve biner binmez pedallara asıldı. Bisikletini hızlandırabildiği kadar hızlandırdı. Sırtında ona sarılan incecik kolları ve Eddie'nin ona yaslanan başının ağırlığı hissettiğinde yüzü kızardı. Derin bir nefesi içine çekti, Richie'nin sevinç çığlıkları yankılanıyordu Derry'nin boş sokaklarında.

Kelebeğin Uykusu || ReddieWhere stories live. Discover now