(12) Ruhumdaki Mühür.

En başından başla
                                    

Hacer kiminle sevişiyor?

Hızlanan kan akışı, nabızdaki çarpıntı, aşırı adrenalin ve alından süzülen birkaç ter damlacığı. "Hafız?" Bu kokuda Hafız'a aitti. Ah, hayır, Hacer'in kulübesinden gelmiyor bu koku. Aksine akademinin arka bahçesinden geliyordu. Büyük ihtimalle orada sabah sporu gibi bir şey yapıyordu.

Tüm konsantrasyonum akademiye yönelmişken sağ tarafımda hızlanan bir solukla hiç hareket etmedim. Öylece akademiye bakarken birinin beni izlediğini hissedebiliyorum. Ruhundaki ölümü içime çekerken açlığımı daha fazla dizginleyemiyorum. Hayır, şu anda bana yakın olmamalıydı, ayağımda ayakkabılarım yokken bu iyi bir fikir değildi. Gözlerimi yavaşça kapatıp kokuyla aramdaki mesafeyi hesaplamaya çalıştım. En fazla yirmi sekiz adım ve takipçim bir kadın değildi. Meliz olamazdı.

Aldığı derin nefesle göğsünü şişirmesi, gerilen kasları ve biranda gevşeyen vücudunu soludum. Havayı delerek hızla bana yaklaşan tehlikenin uğultusunu duyumsadım. Gözlerimi açtığım gibi ona doğru döndüm. Yaklaşan tehlikeyi hissedince başımı sağ omuzuma doğru eğerek tehlikeyi savuşturdum. Bir şeylerin vızıltısı kulağımın çok yakınında geçmişti. Elimi korkuyla kalbime bastırarak kendime gelmeye çalıştım.

Arkamı dönünce kulübemin duvarına saplanan oku gördüm. Az kalsın çığlık atacaktım. Bu okun hedefinde ben vardım. Eğer tam zamanında başımı eğmeseydim okun hedefi olacaktım. Okun gelişini hissetmiştim. Bu yüzden arkama döndüğüm gibi başımı eğmiştim. Biri beni öldürmeye çalışmıştı.

Okun geldiği yöne baktım ama kimseyi göremedim. Onu göremiyorum ama koşarak benden uzaklaştığını hissedebiliyorum. "Bu delilik." Az önce bir suikastta uğramıştım. Ayağımda ayakkabılarım olsaydı okun gelişini hissetmeyecektim. Dün gece ve az önce olanlardan sonra artık birilerinin beni öldürmek istediğine eminim.

Bu insanların benimle sorunu ne?

Hemen yerdeki terlikleri aceleyle giydim. Bu uzaklıkta açlığımı kontrol edebiliyorum ama nehir kıyısında olduğu gibi biri çok yakınımda olunca bu o kadar kolay olmuyordu. Terlikleri giyince rahatladım çünkü yoğun kokular kesilmişti. Duvara saplı oku alarak ikiye böldükten sonra çöp yığınının içine fırlattım onu. "Er veya geç senin de kim olduğunu öğrenirim elbet!"

Birileri peşimdeydi.

***

"Elzem, kalk! Olamaz saat dokuz!" Dokuz mu? Hayır ama ya. Gözlerimi hemen açıp tepemden dikilen Doğa'yı kenara çekerek kanepeden atladım. "Doğa, koş çok geç kaldık!" Elif cadısına gün doğdu bu sefer beni yaşatmaz.

İkimizde ellerimizde pelerinlerimizle kulübeden fırlayarak koşmaya başlamıştık. "Hacer! Çabuk uyan saat dokuz!" Onun kulübesinin önünde geçerken ceza almasın diye ona da bağırdım.

Biz Doğa ile koşarken, "Hayır, hayır, hayır ya!" diyen Hacer'in sesini duyunca güldüm. Elbisesini düzeltmeye çalışarak koştuğunu görünce, "Daha hızlı, Hacer," dedim eğlenen bir sesle. Sabaha kadar neden uykusuz kaldığını iyi biliyorum.

Bize yetiştiğinde nihayet elbisesini giyen kız pelerinini takmaya çalıştı. "Rana! Mizgin! Uyanın çabuk!" diye bir kulübenin önünde geçerken bağırdı. Çok geçmeden iki kardeş kulübeden fırlayarak dışarı çıkmıştı. "Çok geç kaldık, çok!" Rana bir ayakkabısını giymiş diğerini sekerek giymeye çalışıyordu. Mizgin ise uykulu gözlerle pelerininin tokasıyla uğraşıyordu. Dün çamaşır yıkamaktan helak olduğumuz için bu sabah hiçbirimiz uyanamadık.

Yanımıza geldiklerinde her birine sırasıyla baktım. "Tamam mıyız? Hayır, bir kişi eksik! Bülbül'ün kulübesi hangisi?" Hacer boş ver onu dercesine gözlerini devirdi. "Bırak o ucube ne hali varsa görsün, Elzem." Tabii ki de böyle bir şey yapmayacağım. Sırf asosyal diye herkes gibi onu dışlamayacağım.

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin