and forget in the morning

145 15 85
                                    

Chapter 10: The One Where Michael Literally Says "How did we end up here?"

En çok sevdiğim şeylerden biri sabah tam olarak uyanmadan önce bilincimin açıldığı kısımdı. Sanki bu dünyaya yeni gelmişim gibi bir his verirdi bana. Her şey başlamadan önceki bir rahatlık, beni rüyalarımdan alan şey gibiydi.

Ama şu an bundan nefret ediyordum çünkü tüm vücudumla beraber beynimin de zonkladığını hissediyordum.

Homurdanarak yattığım yerde sola doğru yuvarlandım. Bu kaslarımı daha da ağrıtmıştı ama bir şeye çarptığım için bunu önemseyememiştim. Birer araba ağırlığındaki göz kapaklarımı aralayıp çarptığım şeye baktım. O şeyin de güneşle beraber daha da elalaşan gözleriyle bana baktığını görünce refleksle bağırdım. Hemen elleriyle kulaklarını kapatıp başını yastığıma gömdüğünde kanımın donduğunu hissettim.

Buraya nasıl gelmiştik ki?

12 saat önce

Maeve'i kolundan tutup barın diğer ucundaki oturduğumuz yere götürmeye başladım. Elindeki margaritasını dökmemeye çalışarak bana ayak uydurması o kadar tatlıydı ki. Sorusunu sorarken de öyle. "Michael, sakin ol. Zaten yanınıza geliyordum."

"Evet ama seni tanıştırmak istediğim kişi sonunda geldi ve ben sabırsızlanıyorum." Hem çakırkeyifliğimden hem de heyecanımdan yüksek çıkan sesimle güldüğünü işittim. Bu benim de aptal gibi gülümsememe neden oldu. Bir saat önce buraya geldiğimizden beridir salak gibi sırıtıp duruyordum zaten. Aslında tek yaptığımız ilk yarım saati biralarla ve muhabbetle geçirmek olmuştu. Sonra kızlar dans etmeye gitmiş, erkekler de beni Maeve'e çıkma teklif etmem için zorlamışlardı. Elbette ikna olmamıştım. Benim aklımdaki gibi gidiyordu her şey. Bir anda gaza basmayacaktım.

Sonunda masamıza geldiğimizde hızlıca yeni geldiği belli olan Andy'i dürttüm. Bana döndüğünde heyecanla onları tanıştırdım. "Maeve Cromwell, Andy Samberg, mükemmel insan eğik çizgi dahi. Ve Andy, bu da Maeve. Yine mükemmel bir insan eğik çizgi senarist." Dediğimle Andy kahkaha attı. Maeve'e baktığımda ise gülümsediğini ve gözlerinin parladığını gördüm. Bana onları tanıştırmamı hiç söylememişti ama onu çok sevdiğini biliyordum, Andy'i herkes severdi.

"Sonunda tanıştığımıza sevindim." Andy gülümseyerek elini sıktı, Maeve de aynısını söyleyip elini sıktı. Onu biraz tanımaya başlamıştım artık. Şu an sakin ve havalıydı, yalnız kaldığı bir an ise yerinde zıplayıp "Andy Samberg'ün elini sıktım" diyecekti.

Yerlerimize oturup konuşmaya devam ettik. Halimden memnundum, çok fazla. Maeve ile çok iyi gidiyorduk. İki hafta önce sahilde yürüdüğümüz o akşamdan beridir daha da konuşur olmuştuk. O gece bana söylediklerinde kendimi görmüş gibi hissetmiştim. Bir insan daha dünyaya benim baktığım gibi bakıyordu, bu eşsiz bir duyguydu.

O gün onu Andy ile tanıştırma niyetindeydim ama Andy geldiği gibi dönmek zorunda kalmıştı. Çocuğu çok hastalanmıştı, gitmesi gerekiyordu ama bugün aramızdaydı. O yüzden ekstra mutluydum.

"Çok yaşlı hissetmeye başladım," Andy ortadaki çerezlere uzanırken konuştu. Tam cevap verecektim ki muzip gözlerini üstümüzde gezdirdi. Aklına bir fikir geldiği barizdi. "Hadi 'daha önce hiç yaptım mı?' oynayalım. Sırayla herkes yaptığı bir şeyi söyleyecek ve yapmış olanlar shot atacak." Bir iki kişi sızlandığında Andy üstelemeye devam etti. "Lütfeeeen, genç hissetmek istiyorum." Tatlı bakışlarını takındığında herkes pes etmişti. Mutlulukla garsona bir el işareti yaptı ve kırk adet shot istedi. Pekala sekiz kişi olabilirdik ama o kadarını içeceğimiz meçhuldü.

lose me in the sight of you || cliffordTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang