-26- The Black One

10.8K 1.6K 1.7K
                                    

⚠️26. Bölüm⚠️


▶️ Bu arada Jimin'in doğum sahnesinde
"oha rahmi mi var, açıklık mı nası yani ya.s" tarzı bolca bi mindfuck yaşanmış, diğer ficlerde ya da alemlerde bu nasıldır tam olrak bilemiyorum lakin benim omegaverse kurgusal evrenimde elbetteki ki bir omega erkek, erkeklik organına sahip olduğu gibi mpreglik yani hamilelik yaşayabilmesi ve mantıken bir bebeği karnında büyütecek hazneye sahip olabilmesi için bir rahme sahip olmalı gençler. Yani bu böyledir.
OMEGA ERKEKLERİN OLAYI BU ZATEN.

Evet açıklama bittiyse bölümü salıyorum, keyifle okuyunuz efenim...

+ oylayın beni hadi öptüm bb


***

"Tüm bu didişmeyi bir süreliğine bırakmaya, yani savaşmaktansa... Uyanan kurdumu dindirecek başka şeylere ihtiyacım var önce..."

Yoon, bakışlarını aşağılara doğru indirip diliyle ıslattığı dudakları ardından,
"Asıl sen... Sen buna ne dersin doktor?" Diye fısıldamıştı.

Tek kaşı havalanan Seokjin, böbürlenen bir ifadeyle alfanın neyin peşinde olduğunu anlamaya çalıştığında, kontrolü elden bırakmak istemiyordu ancak bakışları sadece bir an için istemsizce onun islattığı o nemli dudaklarına düşmüş ve tekrardan keskin hatlarla şekilli gözlerine yükseltmişti irislerini ağır ağır.

"Bir hayvanla sevişeceğimi sana düşündüren o fikri acilen terk etmelisin Alfa..."

Yoongi bulduğu ilk boşlukta araya girmiş ve "Aslına bakarsan doktor... sevişme kelimesini kullanmamıştım bile, ama sen..." diyip dudaklarına takındığı belirsiz bir sırıtışın ardından, "Söylesene... Gerçekten de bu hissi deneyimlemenin nasıl olacağını hiç mi hayal etmedin? Oysa dudaklarından süzülen ılık nefes ve tam da şu an 90'nın üstüne çıkan nabzın... Beni bu yalanın gerçekliği konusunda düşündürüyor."

İlk kez suskunluğunu koruyordu Seokjin. Bir an bu kurt-adamın onunla ne kadar da iyi uğraştığını ve yüksek tesirli bir auraya sahip olduğunu idrak etmişti. Min, bir kez daha girdi söze.

"Ohh.. Yoksa korkuyor musun uff olmaktan?? Isırmam merak etme... Ah ya da bilemedim bak bu konuda söz veremeyebilirim çünkü az önce şu masanın önünde arkanı dönmüş bir şeylerle uğraşırken kalçaların oldukça iştah açıcı görünüyordu ve bir şeyin hesaplamasını yaptırmak zorunda kaldırttı bana..."

Hala değen bedenleri ile ayaktaki ikili öylece dikilmeye devam ederken, Jin uzaklaşmadığı yetmezmiş gibi şimdi bir de sorguluyordu onu.

"Neyi hesaplamış olabilirsin k-"

"İçindeki varlığıma maximum kaç dakika dayanabileceğini." Dedi Min tek bir nefeste onun sözünü bıçak gibi keserken.

Gözleri Seokjin'in çehresinde şöyle bir gezmiş ve kulaklarındaki sivri alıcılar, doktorun yutkunan gırtlağından geçen sıvının bile sesini duyduğunda tatminkâr bir tonda devam etmişti hemen.

"En fazla 3 dakika veriyorum dayanma sürene, o da eğer cesaretin varsa tabi..."

Geri çekilip gitmekle kalmak arasında adeta asılı kalan Seokjin, sinirlendiği her halinden belli olan soluklarını hızlandırmış görünüyordu bu düelloya davet ile... Korkmak ve Seokjin? Bu iki sözcük aynı cümlenin kefesinde dahi olamazdı asla, hem o kimdi ki yapamayacağını söylüyordu?! Hele ki onunla bu şekilde oynamak kimsenin haddi değildi.

Internity を Taekook ✓Where stories live. Discover now