1- Sakın, sakın bir daha dokunma bana.

1K 192 283
                                    

Jimin sürdüğü dudak parlatıcısını tazelerken aniden beline dolanan bir çift kol ve boynunda hissettiği sıcak nefes ile ürkmüş, elinde ki parlatıcısını masaya düşürerek arkasına dönmüştü. Arkasında ki bedeni görmesiyle korku ile titredi.

Tekrardan o gelmişti, eşi Kim Namjoon.

Hephaistos.

Jimin'in bedeninin titremesiyle Namjoon sevdiği erkeğin boyun girintisine daha da sokuldu ve sıcak nefeslerinin kollarında ki çocuğun ensesine düşmesine izin verdi.

"Korkuttuğum için özür dilerim, seni özledim Jimin."

Yüzü Jimin'in boyun girintisinde olduğu için sesi boğuk çıkmıştı.

Jimin, koynunda ki adamın ona hitap şekli ile sinirlenmiş belinde bulunan ve ona iğrenç gelen Hephaistos'un kollarını belinden hızla ayırmıştı. Daha sonra ise Namjoon'a dönerek kaşlarını çatıp konuşmaya başladı.

"Bana asla ismimle seslenmemeni söylemiştim Hephaistos. Ben senin kocan veya herhangi bir şeyin değilim ve asla olmayacağım da."

Jimin'in hareketleri ve söyledikleriyle Namjoon'un sinirden istemsizce çenesi kasılmıştı. Bir yandan sakin olmaya çalışmış bir yandan da ellerini güzelinin saçlarına çıkarmış, saçlarının ucunda ki dalgalarıyla oynamaya başlamıştı.

"Niçin çok zorsun Afrodit? Niçin beni sevmeyi denemiyorsun?"

Namjoon'un sesi korkutucu derecede sert çıkmış, sesi Jimin'in bedenini daha da titretmişti.

Hephaistos, hiç yorulmadan Afrodit'in sevgisini kazanmaya çalışıyor fakat herhangi bir karşılık alamayınca sinirden deliye dönüyordu.

Namjoon, karşısında ki çocuğun o çok sevdiği saçlarının, dalgalarını avucuna alarak saçlarını çekti ve çocuğun kafasının geriye düşmesine izin verdi.

"Oysa benim sana neler verebileceğimi bilmiyor musun Afrodit?"

Jimin acıyla inlerken, Namjoon sırıttı.

"Seni ne kadar sevdiğimi göremiyor musun?"

Namjoon Jimin'in gözlerinden yavaş yavaş süzülen yaşlar ile çektiği saçlarını bıraktı ve ellerini, güzelinin yüzüne çıkarıp göz yaşlarını başparmağı ile sildi, sildiği göz altlarını ve gözlerini usulca okşadı.

"Her şeyinle benim olmanı, artık sana dokunmayı istiyorum Jimin. Bunu ne kadar istediğimi göremiyor musun?"

Jimin geri çekilerek gözlerinden düşen yaşlarla hızla başını sağa sola salladı. Namjoon'un çektiği saç tutamlarının kökleri acıyordu ve şuan çığlık çığlığa ağlamamak için zor dayanıyordu.

Güzel olduğu kadar masum ve narindi Afrodit, en ufak sevgi harici dokunuşta canı yanar, en ufak kötü kelimelerle kalbi kırılırdı.

Gözlerini, önündeki nefret ettiği adama çıkardı ve içinden Tanrı'ya lanetler okuyarak kekeleyerek konuştu.

"S-seni istemiyorum Hephaistos, seni sevmiyorum."

Namjoon Jimin'i kendine çekerek sarıldı ve, sanki sevdiği adamın biraz önce o çok beğendiği gri saçlarını çekmemiş gibi o saçları okşadı ve minik öpücükler kondurdu.

"Afrodit beni sevmeyi, beni istemeyi biraz olsun deneyemez misin güzelim?"

Jimin saçlarında gezinen eller ile kenidini geriye çekti ve titreyen çenesine inat burnunu çekerek konuşmaya devam etti.

"Benimle zorla evlendin Hephaistos. Seni istemediğimi, sevmediğimi bile bile evlendin. Bir de benden sevgimi mi istiyorsun?"

Gözlerini Namjoon'un gözlerine sabitleyerek korkusuzca konuşmuştu. Namjoon'sa titrek bir nefes almış ellerini cebine atarak Jimin için bir kaç aydır atölyesinde uğraştığı elmas gerdanlığı çıkarmıştı.

Okyanusun Kalbi'ni.

Jimin gördüğü dehşet verici güzellikteki, tanıdık gerdanlık ile şaşkınlıkla Namjoon'a bakarken Namjoon gülümseyerek Jimin'i arkasına döndürüp sandalyesine oturttu.

"Yaptıklarım için özür dilerim Afrodit. Belki senin güzelliğinin yanında hiç bir şey bu gerdanlık, belki beğenmeyeceksin ama eminim ki safir mavi tonu teninin beyazlığı ile çok güzel uyum sağlayacak. Benim güzel kocama çok yakışacak."

Namjoon, Jimin'in boynuna kolyeyi takmak için eğildi ve önce elbisesinin düşük askısı ile açılmış pürüzsüz omzuna, sonra boynunda ki mest edici kokusunun daveti ile bembeyaz boynuna öpücük kondurdu.

Jimin aldığı narin öpücükler ile yavaşça göz kapaklarını titretti. Normalde iğreneceği öpücüklerdi fakat görüp görebileceği en güzel gerdanlık büyülemişti onu. Ve şuan gerdanlık dışında hiçbir şey düşünemiyordu.

Namjoon yavaşça kolyeyi sevdiği adamın boynuna takarak gülümsedi.

"Güzelliğin karşısında bu gerdanlık öyle bir sönük kaldı ki, tekrardan özür dilerim sevgilim daha güzelini yapamadığım için."

Jimin ellerini gerdanlığa götürerek gerdanlığı inceledi. Açıkçası pek de Namjoon'u dinlediği söylenemezdi. Bu gerdanlık adeta büyülemişti Jimin'i.

"Ağırmış."

Jimin kendi kendine mırıldanırken Namjoon gülümsemesini genişleterek Jimin'in parlak saçlarına çenesini koydu ve aynadan sevdiği adamın gözlerinin içine bakarak konuştu.

"Beğendin mi Afrodit?"

Jimin yavaşça başını sallayarak gözlerini Namjoon'a çıkardı.

Afrodit belki de deneyebilirdi Hephaistos'u sevmeyi, bir Tanrı onun için bu kadar uğraş verirken Namjoon'u sevmemek tüm Tanrı'lara haksızlık olurdu.

"Bu elmas sınırlı sayıda, sadece üç okyanus perisinde ve Tanrıça Okeanos'ta var. Sen nerden buldun Hephaistos bunu? Ateş Tanrısı olarak gidip isteyeme-"

Namjoon Jimin konuşurken gözlerini onun dolgun dudaklarında gezindirmiş, dudağının hareketleri ile derince yutkunmuştu ve en son dayanamamış Jimin konuşmasını bitirmeden sözünü dudakları ile kesmişti.

Namjoon karşısında ki dolgun dudakları açıklıkla öperken Jimin ne yapacağını bilememiş, ilk öpücüğü olduğunu aklına gelmesiyle, gözlerinde yaşlar birikirken sertçe itmişti önünde ki bedeni.

"S-sakın, sakın bir daha d-dokunma b-bana. Çık odamdan!"

O an Jimin Namjoon'u hızla odasının kapısına iteklerken kendinden nefret etti, nasıl düşünebilmişti bu kadar çirkin bir adamı sevmeyi. Kendi kalbinin masumluğu karşısında, kalbi sadakatsizlik ile dolup taşan bir adamı gerçekten sevmeyi deneyecek miydi?

Her gün onlarca kadınla birlikte olan adam ne hakla Jimin'in güzel kalbinin onun için atmasını isteyebilirdi ki?

Park Jimin o an kendine söz verdi.

Asla sadakatsiz bir Tanrı'ya kalbini açmayacaktı.

Afrodit yalnızca güzel bir kişi için atan bir kalp istiyor, bir erkeğe bağlanmayı ve bir erkeğin ona bağlanmasını istiyordu.

Fakat Hephaistos çok çirkindi ona, Afrodit'e; her kadına, her erkeğe dokunduğu gibi dokunabilecek kadar çirkin.

°°°°
Bu arada birbirleri ile sadece evlilik gibi güçlü bağ bulunan Tanrılar, Tanrıça adı dışında gerçek adlarını kullanabiliyor. Onun için de Jimin Namjoon'un ona Jimin demesini istemiyor.
-
°°°°
İlk bölümü bile bu kadar kötü yazdıysam ilerki bölümleri düşünemiyorum. Pek duygu barındırmayan sahnelerde âdeta puta dönüyorum ellerim ve beynim işlevini yitiriyor resmen.
-
Her neyse bir mucize olur bölümü beğenirseniz falan oylarsanız sevinirim :" 🧚🏻‍♂️🥺

kings of war and fire, jikookWhere stories live. Discover now