46.Bölüm "Beklemek..."

3.4K 181 126
                                    

Merhabaa ;) Hiiç uzatmıyorum ve hatasının farkında olan bir yazar olarak sizi yeni bölümle buluşturuyorum.


Hatam kusurum eksiğim  varsa affola

Rüyama ortak olun ;)

^^

Banu ve Hülya kütüphane açılışının heyecanıyla merkezdeki okula gitmek için ayarlanan servislere öğrencilerini bindirdi. Hülya ve öğrencilerinin bulunduğu servis hareket ederken Banu'da son kontrollerini yapıp servise bindi. Hülya karlı yollarda ilerleyen servis içinde öğrencilerine kütüphane kurallarından bahsederken arkalarında gelmesi gereken ikinci servisi göremeyince kaşlarını çattı. Karlı yoldan dolayı geç kaldıklarını düşünüp çocuklarla ilgilenmeye devam etti.

Servis merkezdeki okula varınca öğrencilerini dikkatle servisten indirip okula soktu. Naz, Hüseyin Albay, Oğuz ve diğerlerinin okulun önünde olduğunu görünce yanlarına gitti.

"Diğer servis geldi mi Naz?"

"Yok hayır. İlk gelen sizsiniz."

Hülya şüpheyle kaşlarını çatarken servis şoförünün yanına gitti. Diğer servisin şoförünün numarasını alıp onu ararken Naz da bir yandan Banu'yu aradı.

"Yok şoförün telefonu kapalı!"

Hülya endişeyle Naz'a bakarken Naz elindeki telefonun kapatma tuşuna bastı. Söylediği cümleyi tam da ona Banu'yu sormaya gelen Emre duydu.

"Banu'ya da ulaşılamıyor. Kayboldular resmen!"

Emre duyduklarıyla bir ok gibi fırlayarak aracına bindi. Herkes şaşkınlıkla ona bakarken Oğuz hızla Emre'ye yetişip hareket etmesini engelledi.

"Oğlum sakin ol! Nereye hiçbir şey bilmeden?"

"Abi Banu'ya ulaşamıyoruz diyorlar daha ne bileceğim Allah aşkına?! Gelecekleri yolu kontrol edeceğim."

Emre tekrar arabaya binmeye yeltenirken Oğuz kolundan tutup onu durdurdu. Bu sırada emniyet ile irtibat kuran Yiğit, Oğuz ve Emre'nin yanına geldi.

"Herhangi bir saldırı, pusu haberi yok emniyette. Sinyal kontrolü yapıp bize dönecekler. Hüseyin Albay bekleyin dedi."

Emre Oğuz'un elinden kolunu sertçe çekip ateş saçan mavi gözleriyle karşısındaki iki adama baktı.

"Kimse kusura bakmasın! Değil Hüseyin Albay general gelse tutamaz beni!"

Oğuz sıkıntıyla nefes alırken Hilal ve Ersin yanlarına geldi. Hilal Emre'nin haline bakıp iç çekti.

"Ben Hüseyin Albay'dan izin alırım. Bir ekiple birlikte çıkar yol güzargahlarında devriye atarız."

Emre biraz olsun rahatlarken Hilal hızla izin işini halledip bir ekip kurdu. Ekip minibüse binerken Emre'de onlarla birlikte araca yöneldi. Hilal Emre'yi kolundan tutup durdurmaya çalışırken onun konuşmasına fırsat vermeden Emre konuşmaya başladı.

"Sakın Hilal! Sende bana kal deme! İçimdeki ateş beni yakıp kül etmeden Banu'yu sağ salim bulmam lazım benim! Yoksa yaşayamam!"

Hilal hafifçe kafasını sallayıp Emre'nin araca binmesine izin verdi. Emre askeri yeleği giyip silahını kontrol ederken araç harekete geçti. Emre yol boyunca her geçtikleri kilometreyi bir şahin gibi süzdü. Banu'nun ve öğrencilerin bulunduğu servisten bir iz görebilmek için dua etti. Banu'ya bir şey olduğunu düşünmek bile nefesini kesiyordu sanki. Emre nefes almaya çalıştıkça içindeki yangın büyüdü. Aklından geçen tek şey Banu'yu sağ salim bulup kalbinden ne geçiyorsa ona söylemekti.

KALP ZAMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin