9.Bölüm "Vuruldu..."

15.2K 605 48
                                    

Merhabalar sessiz ama güzel okuyucularım :) Duyuruda yarın demiştim ama dayanamadım ve bölümü tamamlayıp atmak istedim,umarım beğenirsiniz...

Oylarınızı ve lütfen yorumlarınızı benden esirgemeyin. İnanın onlar en büyük güç kaynağı bana.. İki hafta boyunca vizelerim olduğu için ders çalışmak zorundayım o yüzden biraz uzak olabilir yeni bölümün tarihi ama bu bölüm baya uzun :)
Sınavlardan önce oy ve yorumlarınızla bana destek olun lütfen ;) Multiye Naz'ın eşlik ettiği marşı bıraktım dinlemenizi tavsiye ederim.

Hatam,eksiğim,kusurum varsa affola...

Rüyama ortak olun.. ;)


^^


"Sende hala eskisi gibi çok güzelsin..."

Duyduğum cümleyle Oğuz'un gözlerine takılıp kalmıştım. Bana eskisi gibi bakarak, eskisi gibi güzel olduğumu söylemişti. Sahi ne kadar eskiden böyle bakıyordu Oğuz bana? Yıllar olmuştu onun toprak rengi gözlerinde gözlerim kaybolmayalı... Yıllar olmuştu onun kalbinin ritmini hissetmeyeli...

Şimdi ise bir sözüyle onun topraklarına düşmüştüm. Kalbim hemen karşısında atan kalbin ritmiyle hızlanmaya başlamıştı. Kalbime söz geçirmeye çalışırken derin bir nefes aldım. Okulda yıllar sonra ilk karşılaştığımız gün gibi ciğerlerime onun kokusu doldu. Engel olmadım kendime, sarılmadan da olsa doya doya içime çektim hasret kaldığım kokusunu. Gözlerimi kapatıp kokusunda kaybolmak,o kokunun sahibine teslim olmak istedim.

Sonra neden bilmem o gün geldi gözlerimin önüne. Beni aldattığını öğrendiğim o lanet gün... Bana postayla gönderilen, Oğuz'un hiç tanımadığım bir kızla çekilmiş samimi fotoğraflarını bir bir hatırladı önce aklım, sonra kalbim. Az önce hissettiğim teslimiyet duygusu yerini acıya bıraktı. Hızla atan, alev alev yanan kalbim bir anda buz tuttu, durdu sanki.

Sinirle açtım gözlerimi ama asıl kızgınlığım kendimeydi. Neredeyse aşka, Oğuz'a yenilecek olan kendime... İçimdeki acıyı, kırgınlığı hatırladıkça daha çok öfkelendim. Sahi ne kadar eskidendi bu güzellik, bu aşk? Düşünmeden içimde ne var ne yoksa döktüm ortaya...

"Hangi eskiden bahsediyorsun sen ha? Ne kadar eski söylesene. Beni kandırıp kendine aşık ettiğin kadar mı eski? Yoksa beni aldatıp gittiğin zaman kadar mı?"
"Naz bak dinle beni..."

"Asıl sen beni dinle Oğuz Teğmen."

Bu ani çıkışım şaşırtmıştı Oğuz'u ama vazgeçmeye, yenilmeye niyetim yoktu. Ondan önce kendimi ikna etmek için aklımdan geçenler bir bir dilime döküldü. Kalbim yapma diye bağırırken onu duymamayı çoktan öğrenmiştim ben... İşaret parmağımı göğsüne vurarak konuşmaya başladım. Benim kalbim nasıl acıyla kıvranıyorsa onunda sol göğsünün altındaki kalbi acı çeksin istiyordum.

"Bu saatten sonra ne güzelliğim, ne aşkımız ne sen ne de ben eskisi gibi olamayız anladın mı beni? Benim için her şey geçmişte kaldı. Aşkın, sana duyduğum sevgi, hatta içimdeki aldatılma acısı ama en çokta seninle olan anılarım hepsi,bizimle ilgili her şey benim için geçmişte kaldı anladın mı? Şimdi sakın karşıma geçip bana geçmişten bahsetme ve sakın sınırlarını aşma, hayatıma karışma."

Oğuz yumruklarını sıkmış bana bakıp bir şeyler söylemek için hazırlanırken ben içeriden gelen seslerle ondan uzaklaşıp salona geri döndüm. Hüseyin amca, kızlar ve Yiğit kahkahalar atarak keyifle sohbet ediyordu. Sanki az önce hiç bir şey olmamış gibi onlara katıldım bende. Bir süre sonra Oğuz da yanımıza geldi. Hala gözlerinde sinir ve hayal kırıklığı kalıntılarını görsem de onu umursamadan sohbete dahil oldum.

KALP ZAMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin