2. Bölüm: Benzer Korkular

2.9K 147 75
                                    


O gece söylediği gibi eve geç gelen Neco, yatak odasına girdiğinde Fatoş'un koltukta uyuya kaldığını gördü ve gözlerini devirme isteğine engel olamadı. Kafasını iki yana sallarken suratında alaycı bir gülümseme belirmişti. Kapıyı sessiz olmasına dikkat etmeden kapatıp üzerindeki ceketi çıkardı önce. Acaba Fatoş şu an gerçekten uyuyor muydu yoksa numara mı yapıyordu, kendisiyle uğraşmamak için? Ceketini askıya astıktan sonra pantolonunu çıkarmadan arkasındaki Fatoş'a dönüp bakmayı ihmal etmemişti. Hala aynı vaziyette uyuduğunu görünce kendi kendine güldü ve pantolonundan da kurtulup eşofman altını giydi. Üstüne bir şey giymeden her zamanki rahatlığıyla yatağına girip uzandı. Yorulmuştu bu akşam ama eğlenceden gelen yorgunluğa her türlü razıydı.

Gözlerini, karşısındaki yatakta uyuyan Neco'ya açan Fatoş, onun hangi ara geldiğini hatırlamıyordu. Demek ki uykusuz geçen önceki gecenin acısını çıkararak derin uyumuştu bu gece. O gelmeden önce kapıyı kilitlemeyi akıl ettiyse de Neco anahtarı sakladığı için planı suya düşmüştü. Hoş, kilitlese de kapıdan değil bacadan yine girer ve "Boroso bonom odom Fotoş," diye dayılanırdı. Onun bu bencil halleri gözlerini devirmesine neden oluyordu. Katlanamıyordu b u pislik herife.

Neco, geç uyusa da alışkın olduğu saatte uyandığında yatağın içinde hafifçe kıpırdandı ve aklına ilk Fatoş'un gelmesiyle koltuğa baktı. Fatoş'un kendisini izlediğini görünce sırıtarak yatakta doğruldu. Fatoş, onun hareketiyle irkilerek kendine geldiğinde gözlerini kaçırarak toparlandı.

Neco, "Dün gece beni beklerken koltukta uyuya kaldıktan sonra şimdi de dikizliyor musun?" diye sorarken baştan aşağı alay kokuyordu.

"Saçmalama Neco, hadi." Onu izlemiyordu. Onu izlemediğine emindi ama o tarafa dalmıştı, sanki odada başka bakacak nokta yok gibi. Oturduğu koltuktan kalktı ve dolabı açarak bir kat kıyafet seçti, temizinden. Kapıya yöneldiğinde aklına gelen şeyle arkasındaki uyuz adama döndü. "Aç şu kapıyı."

Neco kollarını başının arkasına alırken, "Kendin aç," diye söylendi umursamaz.

"Neco..." dedi Fatoş, sabırsız. "Bak beni dellendirme sabah sabah, aç şu kapıyı!"

"Ne bağırıyorsun be sabah sabah? Kilitli değil kapı." Fatoş çoktan uyuduğu için dün gece kilitleme gereği duymamıştı kapıyı.

Karşısındaki adamın yarı çıplak vücuduna bakmamaya özen göstererek onu odada bırakıp dışarıya çıktı ve üzerini değiştirmek için banyoya girdi. Çoktan birkaç günü geçirmişti bu evde ama nasıl geçirmek? Aklı Boz'daydı, evindeydi, annesindeydi. Üstelik bunların yanında bonus olarak gevşek bir de baş belası vardı, aynı odayı paylaştığı. İşler hangi ara bu hale gelmişti de onca şeyin altında kalan kendisi olmuştu? Üzerini değiştirdikten sonra yüzünü de yıkayıp odaya geri döndü.

Neco da çoktan kalkmış, odayı boşaltmıştı. Tekrar karşılaşmak zorunda kalmadıkları için ilk kez ona minnettar olarak telefonunu alıp koltuğuna oturdu. Kahvaltı saati olduğu için kimseyi aramayacaktı ama bir şeyler izleyerek vakit geçirmeyi deneyecekti. Yoksa burada tıkılı kalıp bir de düşün düşün kafayı yemek istemiyordu.

O günü Fatoş odasından çıkmadan geçirirken, Neco sabah ablasıyla ayaküstü görüşmüş, sonra dedesine Halef'le yaptıkları işi anlatmıştı. Boşboğaz biri değildi ama arkadan iş çevirmeyi pek tercih etmiyordu. Bir iş yapılacaksa dedesinin de bunu bilmesi gerekiyordu. Günün geri kalanında bir ara dışarıya çıkmış, arkadaşı Mert'le görüşmüştü. Akşam eve geldiğinde yemek masasında karısını görmeyişi onu yine şaşırtmamıştı.

"Fatoş yemek yedi mi?" diye sordu annesine bakarak.

Neslihan çatalını ağzına götürürken, "Yemedi," diye cevapladı. Açıkçası o kızın yemek yiyip yememesi de zerre umurunda değildi.

GELECEĞİN BURADA | NECFATWhere stories live. Discover now