23. Bölüm: Hummalı Gizler

2K 92 133
                                    

Playlist: Eylem Aktaş - Söyleyemedim

Sana ben hayaller, düşler büyüttüm.

 Sana ben gözümde yaşlar büyüttüm.

 Sana ben hummalı aşklar büyüttüm.

Söyleyemedim.



Fatoş'un yanından ayrıldığından beri Neco'nun içi içine sığmıyordu. Sonunda beklediği olmuş ve Fatoş duvarlarını tamamen yıkarak Neco'yu hayatına almıştı. Daha çok bekleyeceğini düşünürken Fatoş'u iten etkenler sayesinde şimdi bu kadar mutluydu. Birkaç saat önce yaşadıklarının hepsi bir rüya kadar güzel ama oldukça gerçekti. Düşündükçe aklını kaçıracak gibi oluyordu. O tokattan sonra her şeyi mahvettiğini düşünürken birden tam tersine dönmesi inanılır gibi değildi. İşte tam da sevdiği kadına yakışan bir davranıştı. Öperken bile tehditler savurması, istediği şey için her şeyi göze alması; Fatoş tam da böyle biriydi. Zaten onun o dik başlılığı, gözü karalığı çekmemiş miydi dikkatini? Korkarak, susarak nereye kadar dayanabilirdi ki? Bir gün o duvarları aşacağını biliyordu. Şimdi de hem ailesini hem de o işe yaramaz herifi aşıp yanına gelecekti.

"Ben seni arayacağım," demişti gitmeden önce. "Benden haber bekle ve sakın bir şey yapayım deme Neco." Neco'nun ağzının sıkılığına pek güvenmediği için son kısmı ekleme gereği duymuştu.

Aslında herkes Fatoş'un kendisine aşık olduğunu bilsin istiyordu ama onun da zamanı gelecekti. O yüzden ağzına hayali bir fermuar çekip, "Sen ne dersen o karıcığım," demişti.

Eve geldiğinde kapının açılmasını beklerken bile zaman geçmiyor gibiydi. Ayağıyla yerde tempo tutarken Meliha kapıyı açmıştı nihayet. "N'aber Meliha?" dedi kadının koluna dokunup yanından geçerken. "İyi gördüm ama seni. İyisin, iyi." Kadının şaşkın bakışları arasında salona doğru yürüyüp gitti. Orada da ablası oturuyordu.

Neco'nun yüzündeki mutluluğu son günlerde pek göremeyen Sibel, sevinmekle beraber şaşırmıştı da. "Neco?" dedi elindeki kitabı koltuğa bırakıp kalkarken. "Hayırdır? Ne bu neşe?"

"Ablaların bir tanesi!" Neco Sibel'e yaklaşıp onu yanağından öptükten sonra bir de makas aldı. "Dün akşam eve gelmedin ama dua et, şu an bunu soracak havamda değilim." Gösterişli bir edayla koltuğa oturup bacak bacak üstüne attı. "O yüzden onu daha sonra konuşacağız. Eee, ne içiyoruz?" Sibel'in boş kahve fincanına baktıktan sonra ayakta bekleyen Meliha'ya döndü. "Ben de bir keyif kahveni alırım."

Kadın salondan ayrılırken Sibel sırıtarak bakıyordu kardeşine. "Fatoş'la mı görüştün sen?"

Neco'nun suratında sahte bir şaşkınlık belirirken, "O kadar belli ediyor muyum ya?" diye sordu. Fatoş'a bunun için söz vermediğini hatırlayarak saldı kendini. Koltuğun başlığına kollarını koyarak kafasını da arkaya yaslayıp gözlerini kapadı. Şu anda dünyanın en sakin sahilinde uzanıyor gibi huzurluydu.

Fatoş için de durum pek farklı değildi. Birkaç günlüğüne de olsa Neco'dan ayrılmak çok zor geliyordu ama bundan sonra ne pahasına olursa olsun ondan ayrılmayacağı günleri düşününce içini bir heyecan kaplıyordu. Daha doğrusu o heyecan onu hiç terk etmemişti şu son saatlerde. Kendine saklamaktan yorulduğu hislerini ona belli etmişti nihayet. Daha önce de istemeden de olsa belli etmişliği vardı ama bugün kaçmadan, korkmadan adım atmıştı ona. Yalan söylediğini düşündüğü için boşanma kararıyla gittiği adamın yanından ağzı kulaklarında dönüyordu şimdi. Yengesi haklıydı, onda kesinlikle şeytan tüyü vardı. Evden çıkarken içinde bulunduğu ruh halinin aksine şimdi aşırı mutluydu. Bu mutluluğu da dışarıya aptal bir sırıtma olarak yansıyordu. Sadece o olsa yine iyi; yanakları ısınıyor, kalbi yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu. Göğsünün tam ortasında bir boşluk açılmış da orada bir titreme hissediyor gibiydi.

GELECEĞİN BURADA | NECFATOnde histórias criam vida. Descubra agora