25.BÖLÜM: "Koruyucu Melek?!"

Start from the beginning
                                    

-Mutlu yıllar." Hiç sanmıyorum, dese de içinden başını salladı gelişi güzel.

-Sağ ol, Ella." Yanlarına gelen Selin, önce burnunu kırıştırarak kıza, sonrasında da pek mutlu görünmeyen arkadaşına bakmaya başlamıştı. Sarı, ne olduğunu ısrarla soran bakışlar atınca doğrudan konuya girmek için kızıla dik dik baktı. Fazlalık olduğunu anlaması için...

-Hoşçakal." Sadece Alp'e söylemişti, Selinle birbirilerinden pek haz etmezlerdi, son kez sarıyı süzüp öylece gitti. Onun arkasından göz deviren genç kızın, oflayarak dikkat çektini çekti Alp ve demin kalktığı tabureye yeniden çöktü.

-N'oldu?" Selin'in bir şey söylemek istediğini ama onun ağır bir içki içtiğini görünce kararsız kaldığını yeşil gözlerinden okuyabiliyordu. İnsan okumakta zaten çok iyi olması bir yana, bu kişinin saman alevi öfkesine sahip bir Selin olması, işini kolaylaştırmıştı. "Selin, söylesene!" Sabırsızca çemkirmesine karşın tek seferde söyledi sarışın.

-Tutku yok." Kaşları hafifçe çatılırken, içki bardağını bıraktı ve sakince konuştu.

-Evet, çıkıp gitti." Söyledikten sonra çenesinde bir kasın seğirdiğini fark etti Selin. Eh, Alp'i çoğu kez delirtmiş, bu seğirmeyi görmüş biri olarak diyebilirdi ki Tutku'nun gitmesi hoşuna gitmemişti. "Bunu mu kastettin?" Başını sağa sola salladı kız.

-Hayır. Acar amca aramış ama tuhaf geliyormuş sesi, sonra arama sonlanmış. Mesaj çekse de, Tunalar aradı şimdi nerede diye, ama haber alamadılar." Tabureyi düşürecek şekilde ayaklandı sarı. Ağır tabure, yere gürültüyle düştüğünde etrafına bakındı ama Devranlar ortalıkta görünmüyordu. "Dışarıdalar şimdi." Göğsü öyle hızlı inip kalkıyordu ki, Selin korkudan zannederek ona bir adım atıp göğsüne dokundu ama sarının ateş değmiş gibi geri çekilmesi bir olmuştu.

-Onları oyala. Ben onu bulacağım." Seyrek kaşları çatıldı kızın, çekik yeşilleri arkadaşına söylediği şeyin nasıl yaşanacağını soruyordu adeta ama Alp sesini yükseltti. "HADİ!" Arkasını dönüp gidecekti, büyük ihtimalle arka kapıdan çıkmak için, ama Özgür'e çarptı. Selin'e bağırdığı için kaşları çatılmıştı arkadaşının.

-Alp, kendine gel. Nereye?!" Cevap vermeden geçmek için sağa adım attı ama inatçı herif yine çekilmeyince dişlerini birbirine bastırarak, zehir tükürürmüş gibi bir öfkeyle konuştu.

-Özgür beni değil, onları oyalayın!" Çarparak arkadaşının yanından gittiğinde, Selin endişeyle boynunu sıvazlıyordu. Onun arkasından bakan Özgür'e doğru tereddütlü bir adım attı.

-Sence nerede olduğunu gerçekten biliyor mu? Birinin kaçırdığını mı düşünüyor?" Öyle ya, Selin zeki kızdı, Alp neden böyle bir durumda korkmak yerine sinirlensindi? Eğer Tutku'nun yanındaki kişiyi bilmiyor olsa?

Özgürle sıkıntılı bir şekilde iç çektiler.

-Korkarım öyle, ama dediğini yapalım. Gel hadi." Kızın elinden tutup kendilerine bakan gözlere aldırmadan yürüdüler Alp'in aksine ön kapıya doğru.

Telefonu hala çalsa da açmayan kız ise, gözlerini yavaşça aralamaya başlıyordu. Telefonunun titreşimini duyuyordu sanki ve bu ses az olsa da duyduğu tek şey olduğu için gürültü gibi gelmişti. Boynunda, en son enjektör batırılmış noktayı ovuşturarak doğrulmaya çalıştığında, istemsizce inledi.

-Tutku." Başı saniyesinde ismini söyleyen adama kaydığı zaman, koyu kahveler kocaman açılmıştı. Demirdi. Üzerindeki uyuşukluğu atması bir saniye bile sürmedi. Uzandığı koltuktan hızla kalkıp, bağırdı.

Sevgiyle Harmanlanmış Bedenler (THB-2)Where stories live. Discover now