Suçlu Uzakta Değil

1.5K 43 1
                                    

Suçlu Uzakta Değil
''6 Nisan, soğuk bir sabaha eşlik ederek giydiğim o devasa kabanın içinde kayboluyordum. Saat sabah 5:32, yoğun trafik, endişeli insanlar, koşar adım bir yerlere yetişmek için uğraşan iş adamları, çocuklarının ellerinden tutup okula götüren aileler. Hepsi abartılı, hepsi gereksiz. Sadece bir ofis çalışanıyım. Gün boyu saçma insanlarla dolu bir ofisin çalışanı. Yaşananların tartışma ve gürültülerden ibaret olduğu bir ofisin çalışanı. Karanlık caddelerden sakince geçen, en büyük heyecanı ailesiyle beraber olmak için evine 10 dakika uzaklıkta olan iş yerinden paydos edildiğinde koşar adımlar ile çıkarak evine giden bir çalışanım sadece. Hayatım boyunca hiç lanet okumadım. Hiç kimseye imrenmedim. Çalışıp didinerek ailem ile beraber mutlu ve huzurlu bir hayat için adadım kendimi sadece. 
-
11 Nisan, bu sefer ki mektubumu önemli bir işim olduğu için ofisten yazıyorum. Sabah saatleri, bugün ofisimizde çalışmaya başlayan yeni eleman ile muhabbeti ilerlettim. Ailesi 3 aylık iken onu bir hastanenin önüne bırakmış. Uzun bir süre onu evlatlık edinen ailesi ile yaşadıktan sonra ailesinin yardımı ile okulunu bitirmiş. Sıradan bir insan, ancak benim için değer kazanmış bir insan. Umarım ikimizden birisi üst kademelere çıkmaz, ben onun yanında çalışmaktan mutluyum. 
-
12 Nisan, bu sabah her şey huzur dolu, gördüğüm her insan kadar ben de heyecanlıyım. Rahat bir tavır var üzerimde, bulutlar parçalanıp savrulmuş, yuvalarından çıkıp insanlara selam dercesine öten kuşları dinlerken bacaklarım kontrolümden çıkmışcasına ilerliyor. Ailemle yarın için izin alıp pikniğe gitmek istiyorum. Uzun zamandır bu tür faaliyetlerde bulunmuyoruz.
-
13 Nisan, bugün yeni gelen elemanın doğum günü. Kıl müdürümüzün yaptığı incelik beni şaşırttı. Doğum gününü ailesi ile geçirmesi için ona izin vermiş. Tüm çalışanlar olarak onu kutlamaya gideceğiz. Saat henüz 10:42. Sabırsız hissediyorum...
-
Akşam saatleri. Ailem ile yemek yeyip televizyon izledik, gitmek için hazırlanıyoruz. 
-
23:32, saat geç olduğu için kalktık ve eve doğru arabaya binip yola çıktık. Nasıl davranmalıyım bilmiyorum. Bu kısa bir mektup olacak, az sonra ifadem alınacak. Arabadan inip içecek almak için markete girdim. Geri döndüğümde karım bayılmış, kızım ise darp edilerek öldürülmüştü. Tanrım, bunları nasıl görmezden gelebilirim, onlarsız nasıl yaşarım!
Şimdi gitmeliyim.
-
15 Nisan, bu gün serbest bırakıldım, bayılıp bilincini kaybeden bir eşim ve darp edilerek öldürülen bir kızım olduğu için yeteri kadar şüpheliydim. Polisler çantamda taşıdığım şeyin ne olduğunu merak etmişti. Yazdıklarımı okuduktan sonra masumiyetimi onlar da anlamış olsa gerek. Karım ise bilincini kaybetmiş idi, kızımı kimin öldürdüğünü bulmak için her şeyi yapacağım, ve bulduğum zaman, yemin olsun ki onu öldüreceğim!
-
11 Mayıs, uzun bir ara verdikten sonra tekrar yazıyorum, ofise yeni gelen çalışan ile rahatsız edici bir konuşma yaptık. Ailemin sorumluluğunu almamı istiyordu, neden bu işin peşinden bıraktığımı soruyordu... 
Oysa ki asla bırakmadım, her gece yürüyerek o lanet olası içecekleri aldığım yere gidiyorum. Pazartesi geceleri hariç, kızım pazartesilerden nefret ederdi. Hala hiç bir b*k yok bu iğrenç yerde, hala bir şüpheli yok buralarda. Tanrım, bana bir işaret gönder!
-
13 Mayıs, bugün kızımın ölümünden sonra beni en çok etkileyen günlerden biri. Eleman evinde kendini asmış. Ne yaşadığını bilmiyorum, neden bana anlatmadığını da bilmiyorum. Ancak bana bir mesaj bırakmış:
''Suçluyu uzakta aramamalı, düşüncelerin her zaman doğru olmak zorunda değil.''
Neydi bu, ne mesaj çıkarmalıyım bilemiyordum. 
-
19 Mayıs, yeni bir şey hakkında kafa patlatıyorum. Ya olanlar aslında benim aklımdaki gibi yaşanmadıysa, ya ölen aslında ben isem ve bu sadece diğer tüm insanlar ölüp, mahşer günü gelene kadar hapis edildiğim bir evren ise? Peki ya acı olan iddiam gerçek ise, ya kızımı ben öldürdüysem? İnsanlar bana korku ile bakıyor, insanlar benden kaçıyor. Bir kaç kişi beni şizofren sanıyor, umarım onlar haklıdır, tüm bunlar benim hayallerimden ibarettir. Gerçek hayatta kızımın ölmesini istemiyorum.
-
25 Haziran, katil benim. Her şey benim elimin altından çıktı. Tüm yaşanılanlar gerçekti. Aslında karımı sert bir tahta ile vurup bayıltmış, kızımı ise taş ile ezerek öldürmüştüm. İçecek almak üzere ailece arabadan çıkmış ve benzinliğe yakın bir arsada yaşanmıştı tüm bunlar. Tüm mektuplarımı yazan kişi kafamın içinde verdiğim savaştaki şizofren ''Ben'' idi. Kendimi şoktan, bir şekilde masum olduğuma inandırarak kurtarmıştım. Şimdi ise verdiğim sözü tutmalıyım. Tüm iş arkadaşlarım, komşularım (şizofren olduğumu söyleyenler için özel teşekkürler), farkına varmamı sağlayan daha her kim var ise hepsine teşekkür ederim. Elveda bu mektubu okuyan kişi.''

Sene 2003, bu mektuplar aslında gerçekten şizofreni hastası biri tarafından yazıldı. Ancak olan olaylara bakalım:
Aslında karısı ve kızının öldürülmeye çalışıldığını düşünen bu yazar, çevre baskısı ve kızına olan üzüntüsünden dolayı şizofreniye ilk adımları atıyor. Ona şizofren olduğunu söyleyen komşuları yüzünden iyice gerildiği için kendisini kurtulamayacağı bir dünyaya sokuyor. Karısı, kocasından nefret ettiği için kızını ve kocasını yakıyor. İkisinin de öldüğünü düşünen karısı aslında yanılıyor, çünkü aslında kocası ağır hasar alarak kurtuluyor, hastanede ise yukarıda yer alan mektubu kendi dünyasında yaşananları anlatmak için yazıyor. Tüm bu olaylardan sonra ilk önce vicdan azabından karısı, daha sonra ise mektupta anlattığı gibi yazar kendini suçlu sanarak taburcu olduğu zaman intihar ediyor. İnsanları anlamak zordur, şizofreniyi anlamak daha zor...

Alıntıdır.

Creepy PastaWhere stories live. Discover now