Bölüm 13

800 48 63
                                    

Islak toprak kokusu, en sevdiğim şeylerden biriydi. Yağmurdan sonra gelen ıslak toprağın kokusu bana yaşadığımı hissettirirdi. Bugün yaşadığımı hissedemiyordum. Kimin günahını almıştım da bu duruma düşmüştüm. Kurtulduğumu düşünüyordum ama sevinemiyordum içimdeki huzursuzluğun sebebini şimdi anlıyordum. Hissetmiştim kötü şeyler olacağını ama anlam verememiştim.

Hayat acımasızlığını sadece bana gösteriyordu sanki. Acımasızdı, fazla acımasız.

Ben bu olanları kaldıramayacak kadar güçsüz biriydim. Kaldıramayacağımı şimdiden hissediyordum, sonumun ne olacağı hakkında bir fikre sahip değildim.

Hayatım ellerimden, acımasızca alınmıştı.

Alınmaya devam ediyordu.

Bu olanların bir kâbus olmasını isterdim. Uyandığımda her şey geçsin, sakin hayatıma geri dönmüş olayım isterdim.

İmkansızdı.

Çünkü yaşadıklarım kâbus değildi.

Gerçekti...

Oturduğum yerde hafifçe kıpırdanıp dizlerimi kendime biraz daha çektim. Odaya göz gezdirdiğimde derin bir nefes aldım. Zeynep ablanın evine gelen adamlar, bizi kendi mekânına getirmişlerdi. İtiraz edememiştik, edemezdik. Zeynep abla aynanın karşısına geçmiş makyaj yapıyor, ara ara bana bakıyordu. İyi olmadığımı görüyordu ama elinden bir şey gelmiyordu. Biliyordum, buradan kurtulamazdım.

"Keşke elimden bir şey gelse." Bakışlarımı yerden çekip, Zeynep ablaya sabitledim. "Seni korumam gerekirken en büyük zararı ben sana verdim." Onun suçu yoktu ki böyle düşünmesini istemezdim. Başımı hızlıca iki yana salladım, görmemişti. "Kendini suçlama," dedim kısık çıkan sesimle. "Böyle olacağını bilemezdin."

"Tahmin etmeliydim ama," derken önünü bana dönmüştü. "Başımda bir bela olduğunu biliyordum. Seni başka bir yere götürmeliydik."

"Bilmiyorum," dedim yüzümü yere eğerek. Yanıma gelip önümde diz çöktü. "Seni kurtarmak için elimden geleni yapacağım." Ruhsuzca gülümsedim. O buna inanıyor, ama ben inanmıyordum. Umutlarım boşa çıkacaktı.

"Yapma abla," dedim, sesim ağlamaklı çıkıyordu. "Kurtulacağıma olan inancım yok."

"Öyle deme," diye azarladı beni yumuşak bir sesle. "Allahtan ümit kesilmez."

"Kurtuldum derken, bu sefer başka bir yerdeyim. Üstelik burası kurtulduğum yerden daha kötü. Ben, ben nasıl..." devamını getiremeden Zeynep abla bana sarılınca ağlamaya başladım.

Biri bana sarılınca ağlayasım geliyordu.

İçim çıkana kadar ağlamak istedim. Yapamadım, yapamazdım.

Kendimi geri çekip, gözyaşlarımı hemen sildim. Burnumu çektim. "Ne olacak bana?" Başını yere eğip, sessiz kaldı. "Kurtulabilecek miyim?"

"Kurtulursun elbet," dedi başını yerden kaldırmazken. "Ben inanıyorum."

Mırıldandım. "Ben inanmıyorum."

Kapı açıldı, içeri Zeynep ablanın evine gelen adam girince yüzüne tiksinircesine baktım. Kel kafa diye geçirdim içimden. Sesli bir şekilde dile getirirsem, emindim ki canıma okurdu.

Zeynep abla ayağa kalkıp, adamın karşısında durdu. "Hazırlanmadın mı seni bekliyoruz." dedi adam Zeynep ablaya gülümseyerek bakarken.

YARALI SERÇE Where stories live. Discover now