Bölüm 8

804 66 59
                                    

Bölüm şarkısı:
Ali Atay - Yalan

🌸

Kalbime yumruk atsaydı, sanırım canım bu kadar çok acımazdı. Ne olduğunu bile bilmediğim bilgileri almakla, hırsızlıkla suçluyordu beni gözlerini gözlerimden bir an olsun çekmemiş, vereceğim tepkiyi ölçmek ister gibi bir hali vardı. Az önce beni korkuttuğunu düşünüp özür dileyen, Yiğit gitmiş yerine başka biri gelmişti sanki. Koyu kahverengi gözlerinde gördüğüm tek şey öfke... Bu öfkesi sadece ona değil bana da zarar veriyor. Bazen bir iyilik meleği bazen ise bir canavara dönüşüyor. Bu durumla başa çıkmak o kadar çok zor ki... Yiğit'i bir renkle ifade edebilme şansım olsaydı eğer hiç düşünmeden gri derdim. Ne siyah, ne beyaz. Hiçbir zaman net değil.

"Ne saçmalıyorsun?"

Sesim beklediğimin aksine sert çıkmıştı olması gerekende buydu zaten. Karşısında aciz kalmak istemiyordum.

"Ne saçmaladığımı gayet iyi biliyorsun?" dedi gözlerimin içine bakmaya devam ederken.

Güldüm.

Sadece güldüm.

Neşeli bir gülüş değildi bu şu an sadece sinirden gülüyordum... Sadece sinirden.

"Evet ben çaldım," diye dalgaya vurup, hâlâ gülmeye devam ediyordum. "Ne olduğunu bile bilmediğim bilgileri."

Derin bir iç çekip, "Aldığın bilgileri ver bu konu burada kapansın," dediğinde hiç beklemeden, "Bilgiler falan ben de yok." dedim.

"O şerefsize mi verdin?" dedi gözlerini bir kaç saniye kapatıp açarak. "Yani Serkan'a?"

"Hayır," dedim kendimden emin bir ses tonuyla. "Bilgileri alıp hiç kimseye vermedim!"

"Erva," diye yüksek sesle konuşunca korkuyla yerimde sıçradım. "Bana yalan söyleme!"

"S-sana yalan söylemiyorum!"

"Seni o bilgilerin olduğu kapının önünde gördüm sen olsan sen de aynı şeyleri düşünürdün," dedi sakin bir ses tonuyla. "Hayır," diye itiraz ettim anında "Aynı şeyleri düşünmezdim."

"Düşünürdün!" dedi dişlerini sıkarak.

"Anlamadan, dinlemeden kimseyi suçlamazdım. Kendi gözlerinle gördün mü bilgileri çaldığımı söylesene gördün mü?" dedim üstüne giderek.

Cevap vermedi.

"Söylesene gördün mü? diye sordum bir kez daha.

"O kapının önünde ne işin vardı o zaman?"

Allah kahretsin ki odaları karıştırmıştım her yer birbirine o kadar çok benziyordu ki nereye gideceğimi bilememiştim. Keşke o odadan hiç çıkmasaydım. Bu işin içinden nasıl çıkacaktım? Öyle bir hâle gelmiştim ki en büyük zararı ben kendime veriyordum. Düşünmeden yaptığım her hatanın bedelini ağır bir şekilde ödüyordum.

"Yanlışlıkla oldu, odanın kapısını bile açmadım," dedim gözlerinin içine bakarak. Gözlerini kaçırdı anında.

Gözlerine dikkatle bakmam yeterliymiş, gözlerini gözlerimden kaçırması için.

"Güzel yalanmış," dedi alayla. Sonra başını hafifçe sağa sola oynatıp ruhsuz bir şekilde gülümsedi.

"Yalan değil!" diye konuştum sertçe. Bana inanmaması neden kalbimi acıtıyordu ki?

Bana İnanması için elimden geleni yapardım, hatta daha fazlasını.

Yapmadığım hatanın bedelini ağır bir şekilde ödeyecektim. Zaten en başından beri yapmadığın hataların bedelini ödemiyor musun diye sordum kendime. Evet, en başından beri babamın yaptığı hatanın bedelini ben ödüyordum. Şimdi de hiç tanımadığım insanın yaptığı hatanın bedelini ben ödeyecektim. Eh, biraz da benim hatam var tabii o odadan çıkmamalıydım.

YARALI SERÇE Where stories live. Discover now