11. BÖLÜM - GİDENLER VE KALANLAR

38.7K 2.5K 527
                                    

Hatırlıyorum da bundan iki ay kadar önce ne kadar farklı bir hayatım vardı. Tüm asaletim ve asiliğimle İzmir gecelerini birbirine katardım. Bu uğurdaki yoldaşım Cesur'du. Elbette onun arkadaşlarını da yabana atmamak gerekiyordu çünkü ondan aşağı kalır yanları yoktu. Nitekim onlara uymak da benim için büyük bir eğlence kaynağıydı. Elbette bir başka faydası da yok değildi. Aileme karşı tutunduğum o daldı tüm bunlar.

Şimdiyse o dal hunharca kırılmıştı, hem de benim yüzümden. Karşımdaki adamın sarıya dönmüş gözlerine bakarken düşündüğüm tek şey buydu. Acaba hiç bulaşmasaydım ona hayatım nasıl olurdu? Gözlerimden düşen yaşlar bu denli çok mu olurdu yoksa göz pınarlarım kurur muydu? Cevabını veremediğim sorulara bir yenisini ekleyen kişi Samet Dayı olmuştu.

"Dağhan... Pera'yı dönüşmeye zorluyor."

Samet Dayı'nın sözleri bomba etkisi yaratmıştı. O an Dağhan'daki dikkatim Samet Bey'e kaydı. Şokla açılmış gözlerimden bir kaç damla yaş daha firar ederken zihnimdeki sorulara yenileri ekleniyordu.

Neden bahsediyordu? Dağhan'ın benim üzerimde böyle bir etkisinin olması ne demekti? Bundan kurtulmayacak mıydım? Neden sürekli hayatın acımasız tokadını yemek zorunda kalıyordum?

Beynim sorular silsilesinin istilası altındaydı. Bunun yanında bedenim kontrolüm dışındaydı. Ne yapacağımı, bu etkiden nasıl kurtulacağımı düşünmeye kalmadan sağ bacağımdan yükselen kırılma sesi yeniden korkuya kapılmama yetti ve ben acıyla yere çöktüm. Eğer Samet Dayı'nın söylediği doğruysa bir kaç dakika içinde bir kurda dönüşmüş olacaktım! Artık bu gerçeği tam manasıyla kabullenmiştim. Her şey ortadayken reddetmenin bir manası yoktu neticede. Elbette ki dün gece gördüklerim de yeterliydi kabul etmem için ama insan da hep umutla yaşardı. Bir şeylerin olmasını veya olmamasını umut ederek sürdürürdü hayatını. Benimse umudum; belki benim başıma gelmez, belki yanılırlardı. Nitekim yanılmamışlardı ve ben bir kurt olduğum gerçeğiyle yüzleşmek durumunda kalmıştım.

"Bir şey yapın!" diye bağırdı annem. Korkusu sesine yansımıştı. Beni bu şekilde görmek istemediği aşikardı. Ben de yaşamak istemiyordum bunu ama elden de bir şey gelmezdi.

Diğer bacağımın da kırılmasıyla dehşet içinde Dağhan'a döndüm.

"Lütfen dur!"

Adeta yalvarırcasına söylediğim sözler Dağhan'ın üzerinde bir etki yaratmadı. Beni duyduğundan bile şüpheliydim. Transa girmiş gibiydi ve ne beni ne de diğerlerini umursamıyordu. Sonrasında kollarım kırıldı birer birer ve ben acı bir feryat kopardım. Annemin de benimle birlikte çığlık attığını duymuştum ama onu umursayamayacak kadar canım yanıyordu. Derya Teyze'nin hızla yanımdan geçtiğini fark ettim bir an. Samet Dayı'nın Dağhan'ı durdurmaya çalıştığını işittim ama işe yaramadığını anlamıştım. Zira ortadan ikiye kırılan belimle dönüşümün tamamlandığını belirten o rahatlama hissi sardı bedenimi.

Nefes nefese bir biçimde yere çöktüm. Bedenime değen toprağı umursayamayacak kadar korkmuştum. Canım da bir hayli yanmıştı.

Boğazımdan yükselen hırıltıyla bir gözyaşı daha düştü sol gözümden. Ve ben bir kez daha isyan ettim.

Neden benim başıma gelmişti tüm bunlar?

Oysa cevap çok açıktı. Kendim kaşınmıştım. Neler olduğunu öğrenmeye o kadar takmıştım ki kafayı en sonunda merak ettiğim olayların göbeğinde bulmuştum kendimi ama ben de her insan gibiydim. İsyan etmek, başkalarını suçlamak doğamda vardı. Hep bir günah keçisi arardı insan hatalarını örtbas etmek için. Bense günah keçisi olarak Dağhan'ı belirlemiştim.

DOLUNAY ||DÜZENLENİYOR||Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu