1. BÖLÜM - ALYA

5K 381 69
                                    

Tüm bu yaşadıklarımızın bir rüya olmasını o kadar çok isterdim ki... Birazdan uyansam ve o odunlukta yere çakılsam, Dağhan'sa beni tutmak yerine kahkahalarla gülse... Ne yazık ki asla böyle bir şey olmayacaktı. Samet Dayı ölmüştü ve biz, Dağhan ve ben, onun bedenini o cehennemden çıkartmıştık. Şimdiyse bu mezarlıkta onun defnedilişini izliyorduk.

Daha önce, sadece macera olsun diye geldiğim ve her seferinde macera bulamadan bir mezarın başına oturup, hiç tanımadığım insanlar için dua ettiğim bu mezarlığa geliş amacım bu kez farklıydı. Tanıdığım ve sevdiğim bir insan ölmüştü. Yeni bir göz yaşı aktı yanağıma. Köyden ayrıldığımızdan beri de durmamıştı gerçi. Derya Teyze'nin feryadı, babaannemin baygınlık geçirmesi ve hastaneye kaldırılması herkesi iyiden iyiye yıpratmıştı. Dağhan zaten o andan beri kendinde değildi. Bir ruh gibi dolaşıyordu etrafta, yeşil gözlerindeyse hiç gitmeyen bir pus vardı.

Mezarlıkta sadece sürü üyeleri vardı ve tabi kurtları bilen kişiler. Bu yüzden Samet Dayı'nın defin işleminde kimse sorun çıkartmamıştı.

Dağhan, eline aldığı küreği toprakla doldurdu. Kürekteki toprağı mezardaki tahtaların üzerine attı. Mezar yavaşça kapanırken hüzün arttı. Defin işlemi tamamlandığında koluna girmiş olduğum babaanneme döndüm. Son bir ay içerisinde hem babasını hem de kardeşini kaybetmişti.

"Hadi anne, eve gidelim," diyerek yanımıza geldi babam. Babaannemin diğer koluna girdi o da. Babaannem hüzünlü bakışlarını ona çevirdi.

"Baban nerede?" diye sordu çatallı çıkan sesiyle. Dün gece geçirdiği baygınlığın izlerini üzerinde taşıyordu.

"Derya Teyze'nin ve Dağhan'ın yanında. Gelecek birazdan."

Babaannem usulca başını salladı. Babamın koluna tutundu. Herkese korkuyla bakıyordu artık. Sanki her an birimizi kaybedecekmiş gibi hissediyordu tahminimce.

"Hala?" diyerek yanımıza geldi Dağhan. "Daha iyi misin?"

Derya Teyze ve dedem de onunla birlikte yanımıza gelmişti. Ali ve Simge, küçük Asena'yla ilgilenmek için çiftlikte kalmıştı. Sıla ve Baran ise evde, bizimle birlikte gelen çocuklara bakıyordu. Zira aralarında iki yaşında olan bir kız çocuğu bile vardı.

Babaannem usulca başını salladı. "İyiyim." Sesi, neredeyse bir fısıltıyı andırmıştı. İyi olduğunu söylüyordu ama aslında değildi. Yorgundu, kırgın ve yıpranmıştı. Zamana ihtiyacı vardı.

Derya Teyze'nin de ondan pek bir farkı yoktu. İkisi de oğullarına tutunmuştu ve onlardan destek alıyorlardı.

"Eve gidiyoruz. Annemin biraz dinlenmesi gerekiyor," dedi babam. Annesi için fazlasıyla endişeleniyordu. Dün gece bu endişeyi gözlerinde görmüştüm.

"Tamam gidelim." Dedemin sözleri üzerine Dağhan ve Derya Teyze'yle vedalaştık ama bu veda Dağhan'ın itirazını tetikledi.

"Pera, sen de mi gideceksin?"

"Evet," dedim tereddütle. Aynı köydeydik ve birbirimize ulaşmamız kolaydı. Babamlar dururken Dağhan'la kalamazdım.

"Gitmesen, bizimle kalsan..." Sesi öyle kırgın, öyle üzgün geliyordu ki kalbimde bir sızı hissettim. Küçük bir çocuktan farkı yoktu şu an. Dağhan'a cevap vermek için ağzımı açmıştım ki babam benden önce davrandı.

"Kızım benimle geliyor. Sonra yine görüşürsünüz."

Dağhan usulca başını eğdi. Sonra bakışlarını babama odaklayıp, "Dedem öldü, babam öldü ve ben bir kişiyi daha kaybedemem. Pera'yı gözümün önünden ayırmak gibi bir niyetim yok," dedi.

DOLUNAY ||DÜZENLENİYOR||Where stories live. Discover now