Bölüm 91; bugün kimseye merhamet yok!!

Start from the beginning
                                    

Yume'nin gelişi onu rahatladı. Rüzgar tersine dönmüştü. Biraz daha, biraz daha koşabilirse yetişecekti. Sis Taşı Gargrimm'in elinden fırladığı için bir nebze güvende sayılırlardı. Ama şimdi yüzleşmeleri gereken koca bir ordu vardı. Hemen yeni bir plan üretmeliydi. Sis Taşı birazdan onların eline geçeceği için onu bir tehdit ögesi olarak kullanabilirlerdi ama Gargrimm bu blöfü yemeyebilir, onu içlerinden birisini feda ederek kullanmayacaklarını anlayabilirdi. Böyle olursa okçular onlara saldırmaya devam edecek ve zor durumda kalacaklardı. Gargrimm'i bir şekilde öldürmeyi başarırsa başsız kalan ordunun belki de pes edebileceğini düşündü Evan ama bu kadar askerin içinden onu öldürmek de zor olacaktı.

Bu esnada yaşanan bir olayla yerine çivilendi. Yume'nin Sis Taşı'na tekmeyi vurmasıydı onu hareketsiz kılan şey. Zihnindeki her şey tuzla buz olmuş, kurduğu onlarca plan dağılıp gitmişti. Ellerini dizlerine koyup bir kahkaha patlattı ve arkasını döndü. Sonradan koşmaya başlasa da Manik ve Chester'ı geçip kendisine bir hayli yaklaşmayı başarmış kardeşini gördü ve "Lulu!" diye bağırdı. Nefes nefese kalmış küçük kız yerden toz kaldırarak durdu ve soluklandı. Abisinin yeni planını dinleyecek, Evan'ı takip etmeyi bırakarak diğerleriyle birlikte Sis Taşı'nı almaya gidecekti.

Evan kardeşiyle bu küçük konuşmayı yapıp tekrar koşmaya başladı. Sonunda Gargrimm ve diğerlerini kendi gözleriyle görebilmiş, olaylara dahil olma fırsatını ele geçirmişti. "Yume! Jakaranda!" diye bağırdı. "Okçuları halledin! Gargrimm'i bana bırakın!"

Gri kalkan büyüsü içinden yeşil parıltılar saçarak ayrılan iki Dişsiz Kurt okçuların öbekleştikleri yerlere ışınlanıyor ve işlerini bitiriyorlardı. Işınlandığı ilk yere içine patlama büyüsü koyduğu bir siyah büyü taşı bıraktı ve tekrar ışınlandı Jakaranda. Gittiği yerde okçuların arasına kılıcını saplayıp tekrar kaybolmuştu. Üçüncü noktada duran iki okçudan birinin göğsüne bir tekme atmış, diğerine doğru uçurduğu adamla birlikte ikisini de uçurumdan aşağıya atmıştı. Bu esnada kılıcını bıraktığı yerden gelen çığlıklar duyuldu. Işınlamadan önce içine koyduğu yıldırım büyüsü serbest kalmış ve oradaki beş okçuyu da pişirmişti. Göz açıp kapayıncaya kadar üç noktadaki okçuların tamamını yok eden Jakaranda kılıcını almaya tekrar geldiğinde Yume'nin de sağa sola ateş topu atmakla meşgul olduğunu gördü. Kurbağalar da var güçleriyle savaşıyorlar, okçulara ulaşmaları zaman alsa da bir oraya bir buraya zıplayarak zaman kazanıyorlardı. Durup dinlenecek vakit yoktu, bir yere daha ışınlandı ve okçuları kılıçtan geçirdi Jakaranda. Bu esnada kendine nişan alan okçuları fark etti. Üzerine gelen bir ok dalgasından ışınlanarak kurtuldu ve patlama büyüsü yüklü siyah küreler bırakarak yer değiştirmeye devam etti. Bu işi ne kadar çabuk bitirirlerse o kadar iyi olacaktı. Bir yeşil büyü taşı daha kullandı ama istemsizce Yume ile aynı noktaya gelmişlerdi. Yüz yüze geldiler ve Yume gülümseyerek "Burası benim prenscik!" dedi ve gözleri turuncuya döndü. İki elinden püskürdüğü ateşlerle kendi etrafında dönerek Jakaranda dahil herkesi yakmaya çalışmıştı. Neyse ki ona yaklaşıp sırtına sırtını vererek dönen prens kendini kurtarmayı başladı. Büyüsü biter bitmez onu duvara doğru ittirip vücudundaki tüm siyah büyü taşlarını kullandı ve dikdörtgen bir kalkan oluşturdu. Yume ona ne yaptığını soracaktı ki kalkana saplanan yirmiden fazla ok nefesini kesti. Siyah büyünün camsı yapısı arkasından, Jakaranda onu ittirmese kendi bedenine saplanacak olan oklara baktı. "Yaratıklara karşı savaşmıyoruz Yume!" dedi Jakaranda.

"Ne yapmaya çalıştığımızı biliyorlar! Işınlandığımız yere odaklanıyorlar! Girdiğimiz yerden hemen geri çıkmalıyız! Bir yerde fazla beklersek hedef oluruz!"

"Anladım dostum! Bu arada yarışa var mısın?"

"Yume!! Biraz ciddi olacak mısın?"

DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)Where stories live. Discover now