Beni Alın

488 26 2
                                    

"Hemen gitmeliyiz... çabuk! NE BEKLIYORSUNUZ BURAYA GELECEKLER! ISIMDE TABU VAR!" Diye bağırdı Ron. Hermione hemen çantasını almıştı ama Harry ikisine de şaşkınlıkla bakıyordu.
"Ron ne -"
"Harry insanları öyle buluyorlar. Hadi gidelim buradan! Hemen!" Dedi Ron. Oldukça telaşlı görünüyordu. Üçü de ayağa kalkmıştı ki dışarıda bir patlama duyuldu. Hermione Harry'ye endişe ile baktı.
"Özür dilerim Harry..." Beyaz bir ışık Harry'yi vurduğunda acıyla iki büklüm oldu. Bu sırada heyecanlı ayak sesleri geldi ve onları apar topar dışarı çıkardı. Üçünü de yere sertçe attılar. Harry dehşetle karşısındaki adama baktı. Fenrir Greyback... Vahşi ve kana susamış bir kurt adam.. 
"Çadırı arayın hemen!" Diye emir verdi Greyback. Iki kişi koşarak çadıra girdi.
"Bir bakalım.... adın ne senin?" Diye tısladı Greyback Harry'ye bakarak.
"Dudley... Vernon Dudley.." dedi Harry aklına gelen ilk ismi söyleyerek.
"Sana ne oldu böyle?" Dedi Greyback tiksinmiş bir edayla.
"Sokuldum... bir şey soktu..." dedi Harry nefes nefese.
"Sanırım doğru söylüyor Fenrir.." dedi ikinci adam.

"Ya sen?"
"Bardy... Weasley..." dedi Ron tıkanır bir sesle.
"Bir Weasley ha? Kanı bozuk pislik!" Diye Ron'a tekmeyi geçirdi Greyback.
"Ya şu güzellik?" Dedi Greyback. Harry içinde tarifsiz bir nefret hissetti.
"Penelope Clearwater.." dedi Hermione gergin bir sesle.
"İsimleri kontrol ettin mi?" Diye sordu Greyback yanındaki adama.
"Evet, hiç biri aranmıyor..." dedi adam.
"İlginç...bir bakalım, binan ne Vernon?"
"Slytherin." Dedi Harry bir an bile düşünmeden.
"Peki neredeymiş bu ortak salon?" Diye küçümsedi ölüm yiyen.
"Zindanlarda.. duvardan giriyorsun, kafataslarıyla falan dolu, gölün altında..."
"Bak bak.. kendimize gerçek bir slytherin bulmuşuz... Eh, hakkında hayırlı olur.." dedi Greyback ama inanmış gibi durmuyordu.
"Harry sen mısın?" Diye sordu biri.
"Dean?" Dedi Hermione şaşkınlıkla. Yanlarında iki tutsak daha vardı. Dean ve bir cincüce...

"Fenrir içeride ne bulduk inanamazsın!" Dedi bir ölüm yiyen.
"Bunlar onlar! Fenrir bunlar onlar! Bulduk onları!" Diye bağırıyordu diğer ölüm yiyen. Greyback kocaman vahşice gülümsedi.
"Demek öyle... Potter. Ne büyük şeref.." dedi Greyback.
"Bu da bulanık arkadaşın... Ama bu kim?" Diye sordu soğukça.
"Ne yapacağız Fenrir?"
"Malfoy Malikanesine gidiyoruz..." dedi Greyback ağzını yaya yaya. Hepsi bir anda buharlaştı... Harry gözlerini açtığında devasa büyüklükte bir malikanenin önünde duruyorlardı. Daha o ne olduğunu anlamadan bir sürü ayak sesi etrafı donattı. Şimdi bir sürü kol onu eve sürüklüyordu. Üçü hızla ortaya atıldı. Dean ve cincüce ortalarda yoktu.
"Potter... Potter bu! Onu bulduk!" Dedi Greyback.
"Çekil bakayım! Alnında sanki bir şey var..." dedi Lucius Malfoy. Harry yavaş yavaş sokma büyüsünün geçtiğini hissediyordu.
"Peki neden bu halde?" Dedi Narcissa Malfoy asıl bir ses tonuyla.
"Biz yapmadık!" Dedi Greyback kendini savunarak .
"Sokma büyüsü gibi duruyor..." dedi Bellatrix.

"Pekala şunları gönder!" Diye tısladı Lucius yanındaki iki adama. Greyback itiraz edemeden kapı dışarı edilmişlerdi bile..
" oh tabiki, Bana Draco'yu çağırın!" Dedi Bellatrix. Harry karnının bir anda kasıldığını hissetti. Yanında Ron da rahatsızca kıpırdanmıştı.  Acı dolu bir kaç dakika sonra odaya üç kişi girdi. Harry destek  olmak için sırtını sırtına vermiş olan Hermione'nin elini sıkıca tuttu.
"Draco bu Potter mı?" Dedi Lucius Malfoy heyecanla. Draco temkinli adımlar ile onlara yaklaştı.
"Ben... bilmiyorum..."
"Kim onları iyi tanır...? Ginny! Buraya gel!" Kızıl şaçlı biri yavaş adımlar ile Draco'nun yanına geldi. Harry bütün cesaretini toplayarak bakışlarını Ginny'ye dikti. Şimdi belli olacaktı işte.. Ginny tehdit mi edilmişti? Yoksa tamamen kendisi mi istemişti? Çünkü Ginny onları her şartta tanırdı ..

Arkasında Ron'un kıpır kıpır uğraştığını hissediyordu.
"Bunlar... bunlar... bilmiyorum yüzü çok şiş.." dedi Ginny tereddütle.
"Ama şu bulanık! Yüzünü iyi biliyoruz... ve şu da senin işe yaramaz kardeşin.." dedi Bellatrix. Ginny yavaşça başını salladı.
"Kılkuyruk! Şu ikisini bağla hemen!" Diye tısladı Bellatrix. Bu sırada salona koşarak Pansy girmişti. Ginny'le bakıştılar ve başlarını hafifçe eğdiler. Harry buna bir anlam veremedi.
"Lordu çağırarak önce eğlenelim biraz..." dedi Bellatrix. Harry ve Ron ayrı sandalyelere sıkıca bağlandı. Hermione'yi ise Belkatrix'in ayaklarının dibine fırlattılar.
" HAYIR ONA DOKUNMAYIN! BENI ALIN!" Diye bağırdı Harry. Lucius Malfoy soğukça güldü. Hermione acıyla Harry'ye baktı. Ginny ve Pansy köşeye sinmiş başka bir şeyler ile uğraşmaya çalışıyorlardı. Draco babasının  yanında dimdik duruyordu. Ama gözleri bir türlü Hermione'ye bakmıyordu.

"Cruio.." Hermione'nin acı çığlıkları bütün salonu doldurdu.
"ONA DOKUNMAYIN! BENI ALIN ONA DOKUNMAYIN! HERMIONE!" Harry ve Hermione'nin sesleri birbirine karışıyordu. Bellatrix neşeyle Hermione'ye baktı.
"Sana daha neler yapsam acaba bulanık? İşkenceye devam edelim... cruio.." acı dolu çığlıklar kesildiğinde Hermione'den derin iniltiler gelmeye başlamıştı.
"HERMIONE! ONDAN NE ISTIYORSUNUZ? ISTEDIĞINIZ BENIM BENI ALIN!" Harry bütün gücü ile haykırıyordu.
"Bütün gün seni dinleyemem Potter! Silencio.." Harry bağırmaya çalışsa da bir türlü sesini çıkaramıyordu. Bellatrix Hermione'nin yanına eğildi ve asasını Hermione'nin bacağına doğrulttu. Hermione'den çıkan çığlık dehşet vericiydi... Harry çaresizce yerinde debelenmeye başladı.

Dakikalarca Hermione'nin çığlıklarını dinlediler çaresizce...
"Sana daha ne yapsam acaba? Buldum!" Dedi Bellatrix sinir bozucu bir kahkaha ile. Sonra minik bir hançer çıkardı. Harry ileri geri sandalyesini kırmaya çalışıyordu. Yapabildiği tek şey, ipin bileklerini kesmesiydi... Bellatrix hançeri Hermione'nin koluna sürmeye başladığında, salonu acı dolu çığlıklar doldurdu... Hermione'nin gözünden göz yaşları dökülmeye başlamıştı. Bellatrix'in işi bittiğinde Hermione'nin kolunda bir yazı vardı : bulanık..... Harry'nin gözünden bir damla yaş yavaş yavaş süzülmeye başladı.
"Canın acıdı mı Potter?" Dedi Bellatrix asasını sallayarak.
"Seni öldüreceğim..."
"Elbette, tabiki..." dedi Bellatrix ve sol kolunu sıvayıp karanlık işarete dokundu. Harry alnında keskin bir acı hissetti. Salonda birden bir şak sesi duyuldu.
"Dobby?" Diye sordu Ron bitmiş bir sesle.

"Dobby sizi kurtarmaya geldi efendi Harry Potter..."
"Seni pis elf! Derhal bize itaat et!" Diye bağırdı Lucius Malfoy.
"Dobby özgür bir ev cini... Dobby istediğini yapar.." elini şaklatması ile Harry ve Ron iplerden kurtuldu.
"Dobby! Dean ve cincüceyi de kurtar!" Diye bağırdı Harry. Dobby bir şak sesi ile yok oldu. Harry hızla Narcissa Malfoy'un asasını kaptı. Kadın az önce yaşadıklarından şoka girmiş gibiydi...
"Confringo!" Diye bağırdı tavana doğru ve tavandaki avize gürültü ile yere düşmeye başladı. Bu sırada Hermione'yi çoktan yanlarına çekmişlerdi bile.. Harry asasını Draco'ya çevirdi. Ron'a aşa lazımdı.
"Expalliarmus!" Draco'nun asası dönerek Harry'ye gelince, Harry elindeki asayı Ron'a fırlattı.
"Kılkuyruk yakala onları!" Diye bağırdı Lucius Malfoy. Kılkuyruk hızla onlara doğru koştu ve gümüş eli Harry'nin boğazını kavradı.
"Ben... Ben senin hayatını kurtardım..." dedi Harry nefes nefese. Yüzü gittikçe morarmaya başlamıştı. Sonra birden gümüş el gevşedi ve kendi boğazına yapıştı. Salondaki herkes dehşetle izliyordu olanları..  Bir - iki dakika içinde kılkuyruk' un bedeni yere düştü...

"Expalliarmus!" Harry bu boşluktan yararlanarak Bellatrix'i silahsızlandırdı . Bu sırada Dobby yeniden gelmişti.
"Aptal Elf! Efendilerine nasıl karşı gelirsin?" Diye bağırdı Bellatrix.
"Dobby özgür... Dobby Harry Potter'ı kurtaracak!" Hepsi cisimlenmeden önce Harry'nin son gördüğü şey, onlara hızla gelen gümüş hançerdi....

Bir Serçenin Gözyaşı Kadar...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin