|GİRİŞ|

2.5K 114 40
                                    

Bölüm Şarkısı;
Natasha Blume - Journey

×××

Eric Brunella, hayatı boyunca elde etmek istediği her şeyi bir şekilde avuçlarının içine almış biriydi. Bu hep böyle olmuştu. Öyle ki gençliğinde bile aklına koyduğu bir şeyi yapmadan huzur bulamazdı; Kalbinde delice yanan azmi ve gözlerindeki cesaret parıltıları ile, henüz on yedisindeyken babasının karşısına kararlı adımlarla dikildiğinde dahi korkup kaçmamıştı.

Fransa'da büyük bir gurur örneği haline gelmiş görkemli ve ihtişamlı Brunella ailesinin tek evladı olarak hayatı boyunca babasının istekleri doğrultusunda yaşamıştı. Fakat on yedisine bastığı o gün, içinde bir şeyler yerinden oynamış ve kendisine biçilmiş bu hayattan daha fazlasını istediğini fark etmesini sağlamıştı. Dünyayı gezmek istiyordu. Üzerinde yaşadığı fakat tek bir köşesini dahi görmediği bu koca dünyanın her karışını gezmek, öğrenmek, tatmak, duymak istiyordu. Babasına bu konu hakkında açıldığında ise başı her zamanki gibi dik, keskin mavi gözleri cesurdu.

"Benim istediğim bu." demişti babasına, meydan okuyan gözlerini kaçırmadan. "Ve ailemizin geleceği bana bağlı ise, isteklerime kulak vermelisin baba."

Fakat Eric Brunella'nın sahip olduğu bu bir çift cüretkar göz babasında da vardı. Ve Eric o gün babasından cevap olarak sadece kuvvetli bir tokat ve öfke dolu aşağılamalar almıştı. Bunun izi ise kalbindeki ateşi daha da alevlendirmişti. Her şeyini toplayarak, cebinde tek bir kuruş parası dahi olmadan evini terk etmiş ve kendi yolunu kendi çizmeye karar vermişti. Böylece Eric, ailesi ile arasındaki bütün bağları da o gün koparmıştı.

Gördüğü şeyler karşısında genç oğlanın düşünceleri de şekillenmeye başlamıştı; her duyduğunu not alıyor, her şahit olduğundan ders çıkarıyordu. İnsanların hataları yüzünden düştükleri çukurları ve attıkları iradeli adımlarla yükseldikleri yerleri gördü. Günahkarlar ve aziz denecek kadar masum olanlarla tanıştı. En rezil yollardan da geçti, duvarları altın kaplı sarayları da seyretti hayranlıkla. O zamanlar fark etmese dahi, ileride dönüşeceği insanın ilk adımlarını çıktığı bu yolculukta atıyordu aslında. Zenginlik dolu bir hayatın içinde doğmuş olmasına rağmen bu uzun yolculuğunda tatmıştı asıl hayatın nasıl bir şey olduğunu. Kimi geceler üzerindeki kirlenmiş paltosunu yastık olarak kullanarak uyuyor, kimi günler midesine sadece bayat bir dilim ekmek atıyordu. Oğlanı ayakta tutan şey ise, her gittiği yerden kaptığı tecrübeleriydi. Geçirdiği zorlu günleri de birer ders olarak kazıdı aklına; sefaletin ve fakirliğin nasıl bir şey olduğunu tadıyordu. Ve bu ders, onu ileride yaşayacağı en büyük kederin içine sürükleyecek ilk şeydi. Bitmek bilmez azmi, yaşadığı bu sefalet dolu günler yüzünden yeşermişti. Her daim en tepede olma arzusunu tam da bu günlerde hissetmeye başlamıştı. Çünkü eğer en tepede olmazsa, düşeceği yer böyle olacaktı. Bir dilim ekmeğe muhtaç bir şekilde, gece yatacak sıcak bir yatağın hayali ile pis sokaklarda dolanıyor olmak istemiyordu. Asla da olmayacaktı.

Yolu nihayet Avrupa'da "Güneşin hiç batmadığı topraklar" lakabıyla anılan İngiltere'ye düştüğünde, aklına dahi gelmeyen bir şey oldu ve genç Eric Brunella'nın kalbi daha önce asla hissetmediği bir şey hissetti. Öğrendiği şeylerden biri de, aşktı.

İngiltere'nin güneyindeki küçük köylerden birinde tesadüfen gördüğü sarı saçlı, mavi gözlü bir kız tamamen aklını başından almıştı. Öyle ki orada bulunduğu süre boyunca ondan başka bir şey düşünemez hale gelmişti. Kızı daha yakından tanıyabilmek ve narin yüzünü her gün görebilmek uğruna köydeki çiftliklerden birinde çalışmaya dahi başlamıştı. Yaptığı iş umurunda bile değildi; Her gün hayvan dışkısı temizlemek, beline keskin ağrılar girene kadar içi yün dolu çuvallar taşımak veya çürümüş sebzeleri temizlemek bile oğlanın zerre kadar umurunda olmuyordu. Çünkü hepsinin sonunda, eline geçen azıcık parayı kenara koyuyor ve sevdiği kız ile kuracağı hayatın hayallerine dalıyordu.

Tacın BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin