|2|

1.2K 107 95
                                    

Bölüm Şarkısı;
Valley of Wolves - Lions Inside

×××

İkinci Bölüm × An Invitation

...

"Kızım adına dün akşam için bin kere özür dilesem de azdır, majesteleri." dedi Eric, başını saygıyla öne eğerken. "Anna hâlâ toy, onun için özel bir akşam yemeği tertip etmenizin ne denli büyük bir jest olduğunu göremeyecek kadar da genç."

"Lütfen daha fazla özür dilemeyin, daha önce de dediğim gibi Leydi Anna'nın bir kabahati yok." derken gülümsüyordu Edward. "Uzun bir yolculuktan sonra yorgun olabileceğini benim düşünmem gerekirdi."

"Çok naziksiniz majesteleri, teşekkür ederiz. En kısa zamanda bunu telafi etmek isteriz."

"Telafi edilecek bir kusur yok ortada. Hem, kızınız daha yeni geldi. Onunla tanışmayı ben de çok istiyorum ve inanıyorum ki bunun için yeterince zamanımız olacak." dedikten sonra ayağa kalktı ve ne zaman düşünceli olsa yaptığı gibi pencerenin önüne geçti. "Francis bana, Bay Goldenbird'in raporları incelemek adına teslim aldığını bildirdi. Batı'daki köylerin durumuna en kısa sürede bir çare bulunmalı, bu konuda size güveniyorum."

"Elbette majesteleri, toprak sahipleri ile en kısa sürede konuşacağım."

"İskoçya'dan gelen belgelerin de toparlanıp düzene konulmasını istiyorum."

"Arşive eklemek için mi?" diye sordu Eric kaşlarını kaldırarak.

Ama Edward yüzünü adama dönüp başını iki yana salladı. "Hayır, arşive eklenmeyecek. O konu hakkında kararım hâlâ kesin. Sadece düzene konulmasını ve dosyalanmasını istiyorum."

"Majesteleri affedin fakat, İskoçya ile ilgili kararınız son derece riskli. İskoçların, topraklarından ve bağımsızlıklarından kolay kolay vazgeçeceğini hiç sanmıyorum. Savaşmadan pes etmeyeceklerdir."

Ama Edward kararlıydı. "Dediğim gibi, savaşacak güçleri yok. Ve bunun bilincindeler. İrlanda ve İngiltere Kralı olarak, en kısa sürede İskoçya'yı da ellerimin altına almak istiyorum. Elbette en zararsız yollarla."

"Yine de, iki krallığı birleştirecek başka bir çözüm yolu bulmayı öneriyorum."

"Eric, lütfen." diyerek susturdu adamı Edward, nazikçe. "Endişeni anlıyorum fakat ne yaptığımı bilecek yaştayım. Danışmanım olarak düşüncelerini dile getirmeni daima takdir edecek ve fikirlerini dinleyeceğim lakin son karar, Kral olarak, bana ait."

Eric yaşlı gözleri ile genç adama baktı bir süre, ardından pes eder gibi başını salladı. Edward büyümüştü sahiden. Artık yıllar önceki, aniden devraldığı tacın altında ezilen toy kral değildi. Herkes bunun farkındaydı. Ve her ne kadar Eric onu avuçlarının içinde oynatmayı çok önce bırakmış dahi olsa, bir parçası bazı anlar eski haline dönüyor ve her şeyi kontrol etme dürtüsünü tetikliyordu. "Siz nasıl uygun görürseniz, majesteleri." dedi belini bükerken. İçinden ise, kralın planının geri tepmemesi için Tanrı'ya dua ediyordu.

...

Anna elinde tuttuğu anahtarı avucunun içinde döndürüyor ve küçük, demirden anahtarın üstündeki detayları düşünceli gözlerle inceliyordu. Ablasından ayrı geçirdiği yılların acısı bir türlü sönmüyordu, şimdi bile ilk günkü gibi yakıcı ve acı vericiydi. Fransa'ya giderken tek istediği buradan ve bütün bu yaşananlardan kaçmaktı. Ablasının ölümünün getirdiği şeylerden kaçmak ve geride bıraktığı her şeye sırtını dönmek istemişti. Babasının yüzünü görmekten kaçmıştı. Abisini teselli etmekten kaçmıştı. Bin bir şey söyleyen insanlardan kaçmıştı; ablasının ölümü hakkında 'hak etmiş' diyen insanlardan olabildiğince uzaklaşmak, uzaklara gitmek istemişti. Ve belki de en ağırı, sevdiği kişiden kaçmak olmuştu. Joseph... Asla aklından çıkmamıştı. Her gün ona mektup yazma dürtüsü ile savaşmış fakat yazdığı her mektubu bir bir yakmıştı. Ona veda bile edememişti, böylesinin daha iyisi olduğuna emindi. Kalbindeki derin acıyla baş etmek için tek başına kalması gerekiyordu. Anna asla dertlerini kolayca dile getiren biri olmamıştı. Ve yıllar önce, her zaman yaptığı gibi, acısıyla kendi başa çıkmaya çalışmıştı. Saraya girip Kraliçe ile tanışana kadar da böyle devam etmiş, ne annesine ne de büyük ablasına açmıştı aklından ve kalbinden geçenleri. Saraya girdikten sonrası ise malumdu. Buradaydı işte. Geride bıraktıkları ile mi yüzleşmeliydi, yoksa görevine mi odaklanmalıydı bir türlü karar veremiyordu.

Tacın BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin