|17|

865 70 215
                                    

Bölüm Şarkısı;K

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm Şarkısı;
K. Flay - High Enough

×××

On Yedinci Bölüm × First Prey

...

Aceline'ın soğuk, gri cesedi ve kucağında taşıdığı kanlı bebek, Maria'yı kabuslarında asla terk etmemişti.

Beş yıl boyunca hemen hemen her gece gördüğü o kabus, son zamanlarda yine musallat olmaya başlamıştı ruhuna. Aynı sahneleri tekrar tekrar yaşıyor; aynı figürleri ve gölgeleri tekrar tekrar görüyordu. Bu kabusları ise daima bir kilisede başlıyordu.

İçinde tek bir hayat belirtisi bile olmayan, fakat bir şekilde soğuk nefesler ve çığlıklarla dolup taşan kocaman, görkemli bir kilisedeydi. Hem orada olduklarını bildiği, hem de aslında orada olmayan siyah yas elbiseli şeffaf gölgelerin arasından geçiyor, ağlayışlarını ve yakarışlarını dinlerken başı dik bir şekilde kilisenin en sonuna kadar ağır ağır yürüyordu.

Neden ağlıyorlar diye soruyordu kendine. Arkasından ağlanmayı hak etmeyen bir kadın için neden bunca kişi yas tutuyor, bir türlü anlam veremiyordu. O kadın benim hayatımı, sizin giydiğiniz yas elbiselerinden bile daha derin bir karanlığa boğdu diye haykırmak istiyordu, gördüğü her belirsiz gölgenin yüzüne. Onları sarsmak ve sallamak istiyordu. Fakat anlam veremediği bir güç onu geride tutuyor, kollarını bağlıyor ve sadece yürümeye devam etmesini fısıldıyordu. Maria da öyle yapıyordu. Yürüyor, yürüyor ve yürüyor; taa ki göklere kadar ulaşıyormuş gibi görünen renkli camın önüne gelene kadar da durmuyordu. Derken gözlerini saniyelik kırpmasıyla bambaşka bir yere çekiliyordu bedeni.

Başını çevirip baktığında hiç de yabancı olmadığı bir odanın içine girdiğini görüyordu. Yıllarca evim dediği sarayın içindeydi. Her gecesini dua ederek harcadığı, doğurganlığına belki bir yararı olur düşüncesiyle tadı zehirden beter çayları içtiği, tek başına uykuya dalıp, tek başına uyandığı o yatak odasının dört duvarına bakıyordu. Bir daha asla göremeyeceğini umduğu odasıydı burası. Ancak rüyalarında ziyaret edebiliyordu. O rüyaları ise her seferinde en korkutucu kabusuna bürünüyordu.

Tıpkı gittiği gün arkasında bıraktığı gibi görünen boş odanın içinde biraz dolandıktan sonra, yanından hızla geçip giden beyaz bir gölgeyi hissetmesiyle anlıyordu kabusunun gerçekten başladığını. Tek bir damla kan görmemiş odanın, varlığı boyunca görebileceği en kanlı geceye adım atıyordu. Ve aniden bütün oda aydınlanarak hayata dönüyordu. İçinde iki hayatın son bulacağını bile bile üstelik. Hemen ardından Maria'nın gözleri korkuyla kapıdan giren figürlere kayıyordu. Cerrahlar, zehir ustaları, nedimeler, ebe... Edward da oradaydı. Yaptıklarının bedelini ödeyen, herkesten üstün tuttuğu ve uğruna karısına iftira attığı kişinin ölümünü saniyesi saniyesine izliyordu. Hak ediyorsun diyordu Maria, adamın yüzüne doğru sertçe bakarken. Senin bana yaşattığın acının bedelini böyle ödüyorsun diyordu. Onun arkasından ise başka bir ses cevap veriyordu kadına. "Peki sen yaptıklarının bedelini nasıl ödeyeceksin?"

Tacın BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin