"Buradayım. İyi misin?" diye sorduğumda başını sallayarak doğruldu. "Ne oldu?"

"Yarın ilk iş olarak gücünü kontrol etmeyi öğrenmek için sana eğitim verecek birini bulacağım." Ona sıkıca sarıldım. Bir anlığına onu da kaybedeceğimi sanmıştım.

Kapıyı açarak diğerlerinin içeriye girmesine izin verdim. Tilda'nın gücü kendini belli ediyordu. Ancak Andriel'da hiçbir gariplik sezmiyordum.

Sabah annem yanıma uğramış ve Tilda ile kendisi ilgileneceğini söylemişti. İstemeyerek kabul etmiştim. Annem onun için en doğru kararı verirdi. Guernsey kasabasına gönderdiğim gözcü dönmüştü. Ve anlaşılan Herbert'ın söyledikleri doğruydu. Carlo'yu orada görmüştü. Kurtların evine giderek haberin doğru olduğunu söyledim.

Oliver, Henry ve ikiz kardeşleri yanına alarak bu gece Guernsey kasabasına gideceğini belirtti. Bende onlarla gidecektim. Riley ve Nerissa'yı, Tilda ve Andriel'a dikkat etmeleri hususunda uyardım. Babama Guernsey kasabasına gideceğimi söyleyerek Mestra'dan ayrıldım. Başta buna karşı çıkmıştı. Ancak yardıma ihtiyaçları olabilirdi. Bunu o da biliyordu. Bu yüzden cezamı kaldırmıştı.

Üstüme giydiğim deri ceketi düzeltirken boş sokağa göz attım. Henry beni alacaktı. Dakikalar yavaşça geçerken elimde evirip çevirdiğim fırlatma bıçağını koluma sıkıştırdım. Dikkat çekmemek adına pelerinimin yerine deri ceketimi giymiştim. Koruyucu olduğumu kasabada belli etmek istememiştim.

Siyah iki araba art arda sokağa girdi. Yaslandığım duvardan doğruldum. Yanımda duran arabanın arka kapısını açarak koltuğa oturdum. Sırtımdaki ikili kılıcı alırken "Geç kaldın." diye mırıldandım.

Henry gözlerini devirerek arabayı çalıştırdı. Kılıçlarımı yanımdaki boşluğa bıraktım. Oliver, yolcu koltuğunda oturuyordu. Kafasını arkaya çevirdi. "Bizimle geldiğinden Elrod'un haberi var değil mi Aria?"

Başımı aşağı yukarı salladım. Elbette vardı. Neden ondan gizli şekilde hareket edecektim ki? Ares'i bulmayı o da istiyordu. Sadece emirleri doğrultusunda hareket etmemi istiyordu, bu kadar. Bazen küçük anlaşmazlıklar yaşadığımız için ondan bazı şeyleri saklamak zorunda kalıyordum.

Mnestra'nın çıkışına ulaştığımızda kafamı geriye çevirip baktım. Arkamızdan gelen siyah arabada Drake ve Flair'ın olduğunu gördüm. Neil ortalıkta görünmüyordu. Evet, onu da yanımda götürmeye karar vermiştim. Bana yetişeceğini söylemişti ancak hâlâ gelmemişti.

"Birisini mi arıyorsun?" diyen Henry ile önüme dönerek omuz silktim. "Hayır."

Neil'ın geleceğini söyleme gereği duymadım. Karanlık gökyüzüne bakarak iki saati geçirdim. Bulutlar yüzünden ay görünmüyordu. Yaz mevsiminin ortalarındaydık. Hava o kadar dengesizdi ki bir anda kış soğuğuna dönebiliyordu. Bu yüzden ceketimi giymek zorunda kalmıştım. Geceleri hava daha bir soğuk oluyordu.

Guernsey kasabası karşımızda belirdiğinde nefesimi tuttum. Kasabanın üzerine bir sis bulutu inmişti. Ve bazı bölgelerden dumanlar yükseliyordu. Kasabadaki çoğu ev ya yıkılmıştı ya da yanmıştı. Yıkılmış evlerin yerine belirli yerlere çadırlar koyulmuştu. "Burası ne hâle gelmiş böyle?"

Şaşkın sesimi duyan Oliver iç çekerek Henry'e arabayı durdurmasını işaret etti. "Carlo sandığımızdan çok daha güçlü. Ve giderek daha da güçleniyor. Bir süre sonra yenilmez duruma gelecek. İçimden bir ses bunun uzun sürmeyeceğini söylüyor."

Arabadan indim ve gözlerimi kısarak kasabayı gözlemledim. Carlo aptal değildi. Burayı bulacağımızı tahmin ederek etrafa bir gözcü koymuş olmalıydı. Drake ve Flair yanımıza geldiğinde Henry yolun aşağısında kalan yıkılmış evleri gösterdi. "Sanırım en güvenli yol burası."

Avery: Koruyucu Where stories live. Discover now