Ekstra Bölüm: "İntikam Ateşi"

Start from the beginning
                                    

-Bir değişiklik var mı?" Kalbinin durduğu detayını sarışından gizlerken, başını sağa sola salladı. Onu ağlarken görmekten nefret ediyordu ve sırf bu kızarık yeşiller için bile katili didik didik doğrayabilirdi. Kadınla birlikte Elvinle Acar'ın yanına giderken, yarı yolda durup koluna dokundu Bade. "Savaş... Rüzgarla konuşmamız mümkün mü? Tek tek girsek? Bizi duyacağına inanıyorum, hatta biliyorum." Bunu doktora sorması lazımdı ama yine de yeşilleri kırmamak için kesin bir yanıt verdi.

-Ayarlayabilirim sarışın." Ne olursa olsun ayarlayacaktı. Yanlarına gittikleri Elvin, uzatılan şişedeki suyu dudaklarına götürüp birkaç yudum alırken, gözlerini kapatıp, her iki yudum arasında derin derin nefes almıştı.

Petek, Sarp, Deniz, Ali, Asu... Duyanların çoğu gelmişti, diğerleri de yoldaydı.

Onların varlığı, tesellileriyle avunmaya çalışıyordu ama oğlunun gözleri açılmadan asla düzgün nefes alamayacağını biliyordu Elvin.

Çocuklarının her birinin üzerine ayrı ayrı titreseler de, Rüzgar, Acarla ikisi için hep en dikkat ettikleri olmuştu içlerinde. Fiziksel olarak, onun kaderine yazılan hastalığın etkileri, ikisini hep korkutmuştu çünkü.

Rüzgar, çocuklar arasında her zaman en uysal ve en bilinçli olanlarıydı. Aşırı hareketleri yoktu, fevri davranmazdı, birini kırmaktan çekinirdi, kendisinin ya da başkasının hakkını savunurdu ama zorba değildi. Bir şeye canı sıkıldığında çevresine belli etmezdi, bunu başka bir şeye yönlendirir, kendini o şekilde ifade ederdi. Kan kusup, kızılcık şerbeti içmek, adeta onu özetliyordu.

Bütün bu kusursuz karakterine rağmen, en çok üstüne titrenilen insan olmak her zaman canını sıkmıştı.

Biliyordu Elvin de Acar da. Delikanlı bir şekilde onlara yük olduğunu düşünüyordu. Ve problemlerini bu yüzden hep kendi halletmeye özen göstermişti.

-Acaba kimin problemini hallederken oldu?" Acar'ın boğuk bir sesle söylediği cümle üzerine, herkes gözlerini ona çevirmişti. "Kimin canını kurtarırken, kendi canını yaktı..." Hepsi onun bu cümlelerini acısından söylediği düşüncesiyle sadece üzülürken, Savaş'ın yeşilleri parladı.

Rüzgar... Birini, birilerini kurtarmak için tehlikeye girmiş olmalıydı. Tanıdığı en zeki insandı, kendisinden, Acar'dan kat kat daha üstün bir zekaya sahipti.

Onu alt eden kişi kim olabilirdi ki? Bir tanıdık mı? Aklına Alaz geldi, ama onun Rüzgar'ı vurmayacağını saçma bir şekilde adı gibi biliyordu.

Koridora giren Tutku'ya kaydı gözleri.

Bakışlarını zeminde gezdirirken, koltuklardan birine oturmuş duvarı izlemeye başlamıştı kız.

Kaşlarını çatarak, daha dikkatli baktı yeğenine.

Bir şey gizliyordu.

Evet, Tutku da Kavin kadar ketumdu ve eğer bir şeyi söylememek için diretirse, dilini kestirir yine söylemezdi. Bu yüzden bir plan yapması gerekiyordu.

Çünkü bunu Tutku'dan öğrenemezse, Rüzgar'dan öğrenme ihtimali çok daha düşüktü.

Telefonunu çıkararak Recep'e mesaj attı.

"Rüzgar'ın telefonunu ve bilgisayarını çocuklara ver. En son kimi aramış, kime bakmış, ne araştırmış... Ne varsa öğren."

Yeğeninin iyileşeceğine inanıyordu, aksini düşünmemişti, çünkü düşünürse şimdi bunların hiçbirini yapamazdı.

Sevgiyle Harmanlanmış Bedenler (THB-2)Where stories live. Discover now