18

58 24 18
                                    

Sesimi çıkartmadım.O acı ile kıvrılırken Cizre'de maruz kaldığım özel haraketçilerin hakaretleri gözümün önüne geldi.İki tarafta azgın hayvanlar gibi saldırıyorlardı demek.İki tarafta kendi haklılığını savunmak için yapacakları her türlü haksızlığı haklı buluyordu.Gözleri kan küsmüş iki tarafında.Bu iki azgın ateşin arasında kalan halk her an kül olmayla karşı karşıya.Zaten kül olmamışlar mı? Özgürce hiçbir şey düşünmedikçe,hep bir tarafı memnun etme korkusu ile yaşadıkça, özgürce kendi topraklarında kendi dağlarında,kendi yaylarında gezmedikçe.Bunun adı bana göre zaten kül olmaktı.O ağrıların içinde bunları düşünmekten alıkoyamadım kendimi.Beni döven iki kişi uzaklaştılar.Kendi aralarında Kürtçe konuşuyorlardı birşey anlamadım.Beni karanlık dünyamla baş başa bıraktılar.Öyle korkuyordum ki topuklarım bile titriyordu.Her hücreme yayılmıştı bu titreme.Ne yapmıştım da bunlar beni alıkoydular.Nerden beni biliyorlar bunlar? Bu şehirde iki kişi ile samimice konuşmuştum otel çalışanların dışında.Serhat ile İsa dayı beni ihbar etmiş olamazlar.Etmişte olabilirler bilememki.Ama ben ihbar edilecek bir şey yapmamıştım ki.Yaşanılanları yerinden öğrenmekti amacım sadece.İsa dayı ve ya Serhat beni ihbar etmişlerse o zaman neden burada yaşayan olayları anlatmışlardı.?Neden bu kadar samimi davranmışlar? Onlardan biri beni ihbar etmiş olmasına inanmak istemiyordum.Gene de içimdeki his başka seçenek yok, ikisinden birisi diyordu.
Karanlık dünyamla bunları düşünürken sesler bana doğru geldi.Beni döven iki kişi ile birlikte yanlarında başka bir kişi vardı.O kişi yüzüme feneri tutu direkt Türkçe:
"Kusura bakma sizi böyle alı koyduk.Ama on gündür arkadaşlarımız sizi takip ediyor.Kimsin,nesin,niçin Şırnak'tasin,T.C'nin ajansı değilsen bunların cevaplarını samimi bir şekilde ver ve bizi T.C ajanı olmadığına inandır, sana birşey yapmadan aldığımız yere geri bırakacağız. "
"Şu iki kişiye de anlatığım gibi gazeteciyim.Bağımsız bir gazeteci ,araştırmacı de diyebilirsiniz"dedim ve zar zor doğruldum.Bu halimi gören bu kişi hemen diğer iki kişiye doğrularak kızarak birşeyler söyledi.Sonra bana dönerek:
"Dövdüler mi bunlar sizi?"
"Yok yok dövmediler"
"O zaman bu haliniz ne ?"
"Yorgunum sadece, bir de buraya alışamadım."
"Umarım öyledir" dedi ve sonra "Ben size inandım ama çantanızı ve not defterinizi alıp inceleyeceğim. Dediğiniz gibi gazeteci olduğunuza emin olduktan sonra da sizi serbest bırakacağız.Merak etme kılına bir zarar gelse bu iki kişiyi yaşatmam.Bu gün olmasa da yarın incelemem biter ve sizi serbest bırakacağız."dedi.Sonra diğer iki kişiye yönelerek :"Bu arkadaşa bir fiske atsanız size hiç acımam.Misafirimize iyi bakın.Daha hiç bir suçluluğu tespit edilmeyen birine kötü davranmak yok hereketimizde.Siz suçlu olmayan birine kötü muamele yapsanız T.C askerinden,polisinden ne farkınız kalır?Bunu artık öğrenmeniz gerek.Sizlerde bu hareketin birer parçasısınız.Birer gerilla oldunuz,gerilla gibi davranmanız gerek,gerilla gibi yaşanmamız gerek, gerillanın haksızlığa karşı çıktığını unutmamanız gerek."dedi ve çıktılar.
Onlar çıkınca bir oh çektim.Korkumdan beni dövdüklerini söyleyemedim.Giderlerken birinin feneri o yeni gelen kişiye doğruldu.Şırnak'a gelirken rüyamda gördüğüm gri elbiseli kişilerin tıpa tıpasıydı.İnanamadım o bizi tarayan kötü kişilerden olamaz.Bu kişi ne kadar iyi davrandı bana. Demek ki hala Şırnak merkezde tutuluyorum,bana kötü davranan iki kişide gençlik dedikleri yapı olsa gerek.Çünkü gri elbiseli kişi onlara "artık sizlerde birer gerillasınız"demişti.Bu sözlerden bunların gençlik denen yapının mensupları olduğunu anladım.
Kendi karanlığımda beklemekten başka çarem yoktu.Burası Yusuf'un atıldığı zindandan daha korkunç ve yaşanmaz bir haldeydi.Ustelik çokta soğuktu.Betonun üstünde tir tir titriyorum.Korku ile soğukluk titrenmesi bedenimi iyice sardı.Anemin "Ne var şu Şırnak'ta sözünü hatırladım kendi kendime ' bir kerede olsa büyüklerin dediklerini dinleseydin şimdi bu halde olmazdın' dedim.
Birazdan bir ses bana doğru geldi .Beni döven iki kişiden biri elinde bir battaniye ve bir kapta yemek vardı.Bana uzattı ikisini.Bataniyeyi altıma serdim ve yemeğimi yedin fenerin ışığında.Kurtlar gibi açıkmıştım.Kaç gündür yemek yememiştim onu da bilemem.Çünkü kaç gündür burda tutulduğumu bilemiyorum.Korkumdan soramamıştım.Kendime gelir gelmez beni dövmüşlerdi.Yemek boyunca bana feneri tutan kişi konuşmadı.Yemeği bitirince kapı aldı ve arkana bakmadan gitti.O gittikten yarım saat sonra küçük abdestim geldi.Nasil yapsam acaba!Onlara seslensem korkarım diğer seferden daha çok beter ederleri beni.Git gide sıkışmaya başladım .Bir iki defa öksürdüm bilerek ama kimsenin sesi gelmedi.Sonra kuytu olan bu bodrum katının bir köşesine çekilerek rahatladım.

Bekledim ha benim iyi yürekli gri elbiseli adamım gelecek diye,her an teselli ettim kendimi adamım bir türlü gelmedi.Sanırım iki üç gün geçti.Çünkü beş altı defa önüme yemek koydular.Bir türlü cesaretimi toplayıp iyi yürekli adamını soramadım."Neden beni artık serbest bırakmıyorsunuz" diyemedim.En son "Bu kaç gündür beni burda tutuyorsunuz? Neden beni artık bırakmıyorsunuz "dediğimde.Bana "Bilemiyoruz,biz seni burada tutmakla görevliyiz,haber bekliyoruz.Koçer arkadaşın görev yeri değişti.Yeni haber bekliyoruz senin için,bu altıncı günündür bizimlesin"dediler.
O an cesettim ancak çıkar burdan diye düşünmeye başladım.Belki de bana bu söyledikleri hepsi yalandı.Sadece beni oyalamak içindi.Koçer arkadaş dedikleri gri elbiseli kişi de yalandan öyle konuşmuştu belki de.Bilemem.Bu örgüt için hiç güzel şeyler duymamıştım.Yalandan olmasa neden öyle güzel konuşmuştu o kişi? Yalan olmasaydı neden gelip beni serbest bırakmadı.Bunlar hepsi bahaneydi.Bir kurşun sıkacaklar kafama,cesettimi de diğerleri gibi bir köşeye atıp gidecekler belli.Kapkaranlık dünyamla ölümü düşünmek çok tuhaf geldi bana.Şırnak'a gelirken "ölüme doğru gelemem"demiştim rahmetli Cahfer Abıye.Önce o gitti ,şimdi sıra bendeydi.O trafik kazası sonucu öldü.Ama benim için "o rahat durmadı.Kendisi istedi bunu,kendisi bilerek ölüm kokan topraklara gitti.Sonucu bu olacağı belliydi" diyeceklerdi.Hatta bazıları çok ileri gidip:"Bunun ki kader falan değildi,kendisi bile bile ölümü seçti"diyeceklerdi.Kendi ölüm senaryolarını bıraktım.Anneme ne kadar haksızlık ettiğimi gözyaşlarımla farkettim. Çünkü infazımı kendi kafamda garantileştirmiştim.Ama asıl beni zor duruma sokan annemin şuan çektikleridir.Ben bir defa öleceğim burada ama o her gün ölüyordur şimdi. Belki de babamı alıp getirmiştir,ve şuan beni aramaktadır.Anne yüreği dayanmaz ki her gün telefonla konuştuğum şimdi altı gündür ulaşmamanın açısını çok çekiyordur.Bunları düşünürken gözümden yaşlar akmıştı.Anneme haksızlık ettiğimi düşündükçe yaşlar içime akıp gidiyordu.

Sizce Yasin nasıl kurtulacak oradan?
Ölümü mu sağ mı çıkacak o bodrum katında?
Değerli yorumlarınız çok çok önemli.Yapacağiniz her yorum ve vota için şimdiden çok teşekkür ederim:)))

GÜNEŞ DOĞUDAN DOĞAR; AMA BİZİ ES GEÇER!Where stories live. Discover now