17

65 21 19
                                    

Odama çıkınca yarın İsa dayı ile görüşmek için meydana gidip gitmemek arasında tereddütler oluştu bende.Taner abının söylediklerini düşündükçe korkularım bin kat artıyordu.Bu şehirde ne işim var sorusunu kendime sormadan edemedim.Tamam halkın yaşadıkları eziyetleri ve zorlukları noktasına noktasına şahit olmuştum.Her iki tarafta halka yapmadığını bırakmamış.Halada yapmaya devam ediyorlar bu eziyetleri.Ama diğer tarafta başıma gelebilecekleri düşündüğümde "Benim bu şehirde ne işim var?"sorusunu tekrarlamadan edemedim.Kendimi geçtim,ama bana bir şey olursa ailemin neler çekeceğini düşünmek bile istemem.Televizyonlarda görüyoruz PKK tarafından kacırılanların aileri neler çektiğini.Çalmaıkları kapı bırakmamalarına rağmen kimsenin el uzatmadıklarını,kendi imkanlarıyla çocuklarını aradıklarını,vatan millet naralarını atanların nasıl bir umursamazlık içinde olduklarını...Bunun gibi haklı sebepler bir an önce bu kenti terkedip evime dönmeye yönlendiriyordü.Diğer tarafta nasıl olsa yarın tek kalmış sonra İstanbul'a dönecektim.Yarın İsa dayı ile görüşüp Hacı Lokman BİRLİK'in hikayesini de dinleyeceltim.Ondan sonra belki bir iki gün bu şehirde kalıp sonra evime dönme rahatlığını düşünerek uykuya daldım o gece.
Sabah uyandığımda Cudi'nin tarafından güneşin beyaz karla buluştuğu o muhteşem manzarayla yüzüme çarpan bıçak gibi ayaz soğukluğunu hissettim.Gerçekten beyaz karla buluşan o güneşin yavaş yavaş yükselmesi insanı hayran bırakıyordu.Hemen içeri girdim fotoğraf makinemi aldım bu kareleri ölümsüzleştirdim.Sonra kolumdaki zaman belirteçe baktım.Saat daha yediydi.Eski saatte göre tam gitme zamanıydı.Havada tek bulut olmadığı halde öyle bir soğukluk vardı bilmeyen de sibiryadaydık.Hemen telefona sarıldım Serhat'ı aradım.Hava çok soğuk biraz geç geleceğim İsa dayıya ilet böyle, oda erken gelmesin.Serhat "tamam"dedikten sonra penceremı kapattım güneşi seyre daldım.
Saat dokuzu yirmi geçe otelden çıktım.Şırnak ısınmıştı.Güneşin etkisi ile yerden yükselen beyaz dumanlar gözle görülebilecek cinstendi.Hava ısındıkça buharlar daha da sık bir şekilde sigara dumanı gibi kıvrıla kıvrıla yükseliyordu.
İki üç gün sonra eski hayatıma döneceğim için çok mutluydum.Bu mutluluk hali ile şehir içine bindim.Gerçi işim elimden çıkmıştı ama hiç olmasa evime dönecektim.Daha on gün önce de burada oluşan haksızlıkları anlatmak için işimden olmuşken,bu kaçma sevinci de neyin nesi idi.Belki de en çok sevdiğim, abı dediğim kişinin ölümü sebep oldu bu duruma.
Bu düşüncelerden uyanınca baktım araç çarşıya gelmış.Ama daha heykel(meydan) dediğim yere beş yüz metre gibi bir mesafe kala:"müsait bir yer"dedim ve indim.Şırnak'ın çarşısı sayılan burası çok dar ve araçlara tek girişti.Yukarı taraf yamaçta kalan evler,aşağı taraf ise yokuş aşağı evler ve dükanlarla kaplıydı.Biraz yürüdükten sonra heykel tarafından gelen bir araç tek giriş olan bu yolla girmişti.Benim yürüdüğüm taraftan giden araçlar haklı olarak kornaya basıyorlardı.Tam ters giren aracın yanında insan kalabalığı vardı.İtişen,bağıran,sanki kavga ediyorlardı.Kalabalığın içinde kalmıştım.Zaten başka çıkış yollu yoktu.O itiş, kalkış ve bağrışların içinde belimde sert bir cisim hissettim.Arkama baktığımda uzun boylu,sakalı ve film aktörlerine benzeyen bir genç vardı.Onun yanında da hemen başka bir genç,belime bakmadan yoluma devam etmek istedim.Baktım biri koluma girdi ve:''Sesini çıkarsan senin için hiç iyi olmaz"dedi fısıltıyla.Tam "Ne diyorsun kardeşim" diyecektim belimdeki sertliği iyice hissettim.Arkama döndüğümde belime dayadıklerı namluyu gördüm.O an içime öyle bir korku düştük ki ne yap deseler yapacaktım.İkisi koluma girdi beni yukarıya doğru evlere doğru iteleyerek çarşı bildiğim sokaktan çıkarttılar.O sokaktan çıkarttıkları gibi dar ve ıssız bir sokağa girdik. Gerisini hatırladım.Tâki kapkaranlık bir bodrum katında ensemde ki acıyı hissederek kendime gelene dek.Bir yandan nerdeyım ne oldu bana diye dünüşürken aklıma beni çarşıda sesini çıkartmamakla tehdit eden o iki kişi geldi.O an ölürsem bu kes öleceğim,bu sefer kurtuluşum yok dedim kendi kendime. Biraz ötede sesler geliyordu.Kulaklarımı kabatırınca
"Emé tıj vin ajané dışmın bıkın"
"Emé bıminin héviya hevalé Koçer ."
Bu sesleri duydum.Kürtçe söylenen bu laflardan bir şey anlamadım.Ama beni çok iyi bir gelecek beklemediği her halinden belliydi.İyice kendime gelince buranın ne kadar korkunç bir yer olduğunu anca farkettim:Zifirikaranliktı her yer.Göz gözü görmüyordu.Bodrum gibiydi.Belki de bir dağın altında bir sığınaktı bilemem ki.Daha önce PKK'nın sığınaklarını görmemiştim ki tahmin yürüteyim.Ya düşündüğüm gibi bir dağın altında olan bir PKK sığınakı ise burası, annemin duaları bile nafile olacak diye düşündüm.İnsan nasıl böyle bir yerde yaşar ?Nasıl nefes alır? Burada baygın halde kaç gündür yatıyorum bilmem ama ayıkken iki gün kalsam her halde en fazla üç gün yaşarım.Zaten şimdiden nefesim daraldı.Öksürük geldi korkudan öksüremiyorum ve kendimi zar zor tutuyordum.Ama en sonda ölüm ile kalım arası arasındaki o çizgiyi geçtim ve öksürdüm.Öksürmem benim ölümdü diye düşünmüştüm.Zaten Öksürüp öksürmemle birlikte iki kişi keleşleri ile başıma dikildiler. Karanlıkta fazla farkketmemekle birlikte gri elbiseli değillerdi gibi.Çünkü elbiseler hiç geniş değillerdi.Tıpkı bizim gibi giyiniklerdi.Birbiriyle Kürtçe konuştular.Yüzüme feneri tutular "Kürtçe bilmem" dedim.Biri hemen"Şırnak'ta ne işin var lan?T.C ajanısın değil mi ?"dedi ve karnıma bir tekme fırlattı.Bir tane daha."Lan doğru söyle T.C ajansı mısın? Bak söyleyinceye kadar seni dövecem.Onun için ne kadar erken söylesen senin için o kadar iyi olur"habire tekme savuruyordu bana.Daha fırsat vermedi kendimi ifade edeyim.Üst üste vuruyordu.Yoruluncaya kadar öyle vurdu bana.Yanındaki de sesini çıkartmadı.Sonra "Maden T.C ajanı değilsen Şırnak'ta ne işin var?"dedi o bana sürekli vuran.Zar zor kendimi doğrultum"Gazeteciyim ben"dedim.
"Yalan konuşma senin gibi yüzlercesi var Kürdistan'da bazıları gazeteci kılığında,bazıları öğretmen, bazıları hemşire ve en başlarını da imamlar götürüyor.Hepiniz de T.C ajanlarısınız ,bunları bilmediğimizi sanmayın.Sende onlardan bir tanesisin."
"Vala ben onlardan değilim.Kendi başıma bir gazeteciyim.Bir araştırma için burdayim.Bırakın gideyim ailem beni düşünüyordur şimdi."
" Sus lan ajan değilmiş.Seni şurada şimdi gebertecektim ama benim üstlerim var yoksa sen çoktan gitmiştin diğer tarafa.Şimdi adam gibi itiraf et daha Koçer arkadaşımız gelmeden."
"Kim gelirse gelsin ben ajan falan değilim.Bırakın beni gideyim"

Sizce Yasin kurtulacak mı?
Yorum ve gerçek eleştirilerinizi esirgemeyin lütfen...

GÜNEŞ DOĞUDAN DOĞAR; AMA BİZİ ES GEÇER!Where stories live. Discover now