2

225 85 97
                                    

            Dicle suyu bizi kendine çekmişti.Korktuğum ölüm, kapıyı çalmıştı.Cesetlerimizi bile bulamayacaklar ailelerimiz.Acaba bu Dicle nereye götürürdü bizi.Üç can üç fidan Dicle nehrin karanlıklarına gömüldük.Ruhumuzu teslim almıştı yaradanan.Artık ölüm korkusu bizi sarmayacaktı.Bir nevi huzura kavuşmuştuk.Belki de bazıların gitmek için can atığı ebedi hayata yol almıştık.

    Tam cennette, huzura kavuşacaktım ki bir el beni dürtü."Oğlum ne oluyor,niye bağırıyorsun.Kabus mu gördün?"dedi. Öyle bir korkmuştum ki gerçektende yuvarlandığımız sanmıştım. İki dakika sonra kendime geldiğimde "Yok bir şey Abı, galiba uykuya daldım." dedim.

    Şırnak'ın girişi tıpkı İdil'in girişleri gibi sıkıydı. Bizi gene sorgudan çektiler polisler.Sonra bıraktılar.Kalacağımız otel hemen yollun üzerinde olduğu için işimiz biraz da olsun rahattı.Şırnak tam bir yamaçtaydı.Hep engebeliydi.Ama otelden manzarası süperdi. Sabah havaalanından gördüğüm dağlar önümdeydi.Bu sefer ters taraftan onlara bakıyordum.Sonradan Cafer Abi'den öğrendiğim kadarıyla,o meşhur iki dağ bunlardı. Hep haberlerde duyduğumuz o dağlar.
      Buraya geldiğimiz gün bile Cizre'de şiddetli çatışmalar devam ediyordu.Cizre'nin ilk yasağıydı. Cizre çok önemliydi örgüt için. Onun için neredeyse şehrin her tarafına mayın döşemişlerdi. Mahallelerin hemen hemen  hepsini kapatmıştı hendeklerden.Şırnak'ta da bazı mahallelerde hendekler kazılmıştı.Biz otelimizden çıkmadık sadece yerel habercilerin getirdiği haberleri aktarıyorduk merkeze.Otelimizin bahçesinde canlı yayına katılıyorduk.Zaten gitmek istesekte izin yoktu ki. Cizre'ye girişler kapalıydı.
       Üçüncü günün sonunda üzerimdeki korkuları hepsini atmıştım.Rahat bir nefes almıştım.Bir sabah Cafer Abi uyurken ansızım otelden kendimi dışarı attım. Cafer Abi'nin ikazlarına rağmen kendimi tutmamıştım.Bu şehri gezmeliydim çok küçük bir yer olmasına rağmen gezmeliydim.Merakım ancak öyle gidebilirdi.Gelmemek için istifayı bile düşündüğüm bu şehir artık benim için tutkulu bir merak konusu olmuştu.Hendekleri ve gri elbiseli terörist dediklerimiz kişileri görmeyi çok istemiştim nedense.Ucunda ölüm olsa da böyle bir istek oluşmuştu.Yolda rüyama nasıl girdilerse şimdi de aklımdan çıkmamaya başladı.Adeta ayaklarım beni ölüme doğru götürmek istercesine beni şehiriçi aracına sürükledi. Nereye gideceğimi bilmeden atladım bu Şehiriçine.Gittiğimiz her caddeyi gözlüyordum.Hendek ve gri elbiseli kişileri arıyordu gözüm. On dakika sonra yollun aşağısındaki mahalleye baktığımda ara sokaklarda beyaz beyaz torbalar üst üste konulmuş çocuklar başlarında oynuyor gibiydiler.Durmak istedim.Ama duramadım.Başka sürprizleri arıyordum adeta.Şehrin diğer ucuna gittikten sonra Şehiriçi sanki aynı yolda geriye dönmüş gibi geldi .Sonra biraz yukarıya giden bir yol vardı oraya sarptı.Oraya girer girmez hemen gözümün önünde hendekler ve silahlı adamları göründü ara sokaklarda.Ama bunlar benim aradığım gri elbiseliler değildi.Her ara sokakta vardılar.Hemen çarşının ötesinde arada on metre var ya da yoktu.Ama insanlar hiçbir şey yokmuş gibi işlerine devam ediyorlardı.Bu duruma şaşırmamak elden değil.Korkularımı yenmiştim tam olarak.Şimdi merakımı giderme zamanıydı.Biraz sonra muavin "Heykel,meydan yolcuları kalmasın" dedi.Daha sabahın yedisiydi.Bende buranın şehir merkezi olduğuna kanaat getirdim ve indim.Burası Şırnak'ın kuş bakışıydı adeta.Yukarıda kalan bir iki mahalle dışında her yeri görebiliyordu buradan.Hele Cudi dedikleri dağın bütün ihtişamı gözlerinin önüne seriliyordu buradan.Atamızın heykeli vardı meydan dedikleri yerde. En fazla bir halısaha büyüklüğündeki bu yere bundan dolayı heykel diyorlardı herhalde.Ama neden Meydan dediklerini çözemedim o anda.Neyse gittim dışarıda üstü saçlarla örtülmüş bölüme oturdum.Oturur oturmaz mis gibi kokan kaçak çay önüme geldi.Üç gün içinde kaçak çaya alışmak zorunda kalmıştım.Çayımla oturan insanların sigara dumanları birbirine karıştı bir anda.Çayımı yudumlarken hemen yan tarafta,kahvaltı yapan beyefendi dikkatimi çekti.Düzgün giyimli,yakışıklı sayılan,sanırım memur olsa gerek,ama kravat takmamıştı.
     Kaçak çayımı yudumlaya yudumlaya içmeye başladım.Kaçak çay ile sigara bu manzaraya iyi gider diye paketimi cebimden çıkartım.Paketimden bir sigara çıkartarak dudaklarımın arasına yerleştirdim.Sonra elimi cebime atarken çakmağı unuttuğumu farkına vardım.Ben böyle ceplerimi karıştırırken yan tarafta kahvaltı yapan beyefendi:

GÜNEŞ DOĞUDAN DOĞAR; AMA BİZİ ES GEÇER!Where stories live. Discover now