15

58 24 24
                                    

Taksiye binerken beş dakika sonra gene oteldeyedim.O beş dakika içinde binlerce düşünce geçti aklımda.O yoğun ve acımasız düşünceler içinde en çok İsa dayı ile yemek yiyemediğim aklımdan çıķmıyordu.Oysa yarın buluşup Haci Lokman BİRLİK'in hikayesini anlatacaktı bana.İçimde bir sıkıntı oluşmuştu.Bu sıkıntı ile lobiye çıktım.Cafer Abı yemek yiyiyordu.Birlikte yemeğimizi yedik. Her şeyi hazır olduğu için acele etmedi.Cafer Abı bana bakarak:
"Yasin sana bir şey diyeceğim itiraz etme.Biliyorsun seni kardeşim gibi seviyorum.Onun için ne söylesem iyiliğin için söyleyeceğim."
"Tamam Abı söyle".
"Ama itiraz etmeyeceksin."
"Tamam söz itiraz etmem.Sadece bana deme 'şimdi sende hazırlan gel.'Çünkü gerçekten bunu yapamam.Şirnak'ta daha yapacağım işler var.Ama zamanı gelince döneceğim."
"Biliyordun bunu diyeceğimi ondan böyle konuştun."
"Yok inan,Abı gerçekten Şirnak'ta daha öğrenmem gereken şeyler var.Yoksa sizi kırmam."
"Tamam da Allah etmesin sana bir şey olursa ben ailene ne derim?"
"Abı ailemin haberi var.Meraklama sen" dedim.
Yemekten sonra Cafer abı odasına çıktı,daha önce hazırladığı valizini getirdi.Biraz daha lobide sohbet ettikten sonra çağırdığı taksici ile havalimanına doğru yol aldı.Ne kadar ısrar ettiysem de onunla havalimanına kadar gitmeme izin vermedi.O yola çıktıktan sonra odama çıktım.Bilgisayarı açtım.Gene Cizre'nin o Facebook sayfasını açtım.Bir kaç haber okuduktan sonra Helbestvan adındaki kullanıcı gene Şiirle içini dökmüştü.Ama bu sefer bölgeyi değil Türkiye'de bir hiç uğruna toprağa düşen fidanlara atıfta bulunmuştu.

Ne zaman bitecek bu acılar?
Yetmedi mi bunca can,bunca viran?

Neyin uğruna gidiyor bu canlar?
Neyin uğruna kin güdüyor insan oğlu insan?

Bir annenin feryadı neden olmuş sıradan ?
Yoksa insanlık mı ölmüş bu diyardan?

O anne ki,tek feryadiyle dağları yıkar.
Kuzusu için,gece gündüz içinden ağlar.

Kolay mı yirmi yıl gözü gibi bakmak?
Sonradan bir hiç uğruna tabutuna sarılmak.

Sonbaharda düşen yapraklar misali,
Canlar düşüyor kara toprağa bu aralar.

Hiç mi hiç düşünmez mi insan?
Bu gidenler,hepsi candır can.

Bak topraklar bile kana doydu.
Sen neden doymuyorsun kana ey insan!

Şehirler yakılıp, yıkılıp viran oldu.
Gökler halimize ağlar durdu.

Ne zaman susturulacak bu feryatlar?
Ne zaman gelecek bize baharlar?
Ne zaman oyun oynar bizim çocuklar?

Yazılan bu Şiiri okurken gözüm ağırlaştı ve yatakta süzülmüşum öylece.Kaç dakika geçti kaç saat oldu bilemem ama telefonumun sesiyle uyandım.Uykulu uykulu baktığımda Yasemin yazılıyordu."Hayirdir inşallah" dedim kendi kendime.Sonra " Alo" dedim.Alo der demez karşı taraf:"Yasin bir saattir nerdesin belki yüzde defadır seni arıyoruz.Neden cevap vermiyorsun şu lanet telefonuna?"
"Neden,ne oldu ki? uyuyordum"dedim sakin sakin ."Cafer abı kaza yapmış haberin yok mu " dedi Yasemin.Bunu der demez dondum kaldım. "Nasıl yani? Daha on dakika önce yanımdaydı.Şaka etmiyorsun değil mi Yasemin?"
"Ne şakası ? İstanbul'dan yolla çıktık cenazeyi almaya geliyoruz."
"Ne! Cafer Abı ölmüş mü?"
"Evet maalesef vefat etmiş."
O an bir sessizlik oldu telefonlarda.Belki Yasemin konuşuyordu da ama ben hiç bir şey duymuyordum. Kilitlenmişti tüm uvuzlarım.Ölüm böyle bir şeydi işte.Adını duymak bile insanı ürkütuyordu.Korkusundan buraya gelmek istemeyen ben ,öte taraftan buraya gelirken tehlikelere aldırmadan ve ölümün "ö"sünü düşünmediğini gösteren bir havada olan Cafer abı ölüme gitmişti.Bu nasıl bir hayat böyle!Demek ki hiç tehlike olmadan da ölüm kapıyı çalabiliyordu.Demek ki ölüm öyle bir an ve öyle bir zamanda da gelebiliyorduki insanın hiç hayalinde yokken bile.Ben ölümü hep savaş, hastalık ve tehlikelerle eşleştırmiştım nedense.Sonra bende o araçta olabilirdim.Ben de şuan tabuta olabilirdim.Çünkü on dakika önce Cafer abı onunla gitmem için ikna etmeye çalışıyordu.İkna etmediği için mi bilmem ama onunla havalimanına gitmeme de razı olmadı.Bunların biri olsaydı şimdi bende Cafer abı ile birlikte Cenneteydim.
Bunları düşünürken :"Yasin orda mısın,Neden konuşmuyorsun?"sesiyle irkildim.Ne kadar sessiz kalmıştım bilemem.Kendime gelir gelmez :"Burdayım Yasemin.Cenaze nerde? Oraya gideceğim siz yetişinceye kadar "dedim.O da:"Kaza Cizre'nin girişinde olmuş.Büyük ihtimal Cizre Devlet Hastanesi'ne kaldırmışlar"dedi ve telefonu kapattı.Yasemin telefonu kapatır kapatmaz anahtarımı aldığım gibi resepsiyona gittim.Anahtarı onlara verirken "Odayı kimseye vermiyorsunuz ben gelinceye kadar.Eşyalarım içerde bir kaç gün gelmeyebilirim.Acil işim çıktı"açıklamasını yaptım ödeme mi yaptıktan sonra dışarı çıktım.Hemen bir taksiye atladım.Her ihtimale karşı önce Şırnak Devlet Hastanesine gittim.Sordum herhangi bir cenaze gelmemişti oraya.Sonra Cizre'ye yol aldık.
Yolla çıkarken olay demek en az bir saat önce olmuştu.Ben Yasemin'e on dakika önce demiştim ama öyle değilmiş.Cizre buradan kırk beş kilometre uzaklıktaydı olay Cizre girişinde olmuş ise bu demek oluyor ben en az bir saat uyumuşum.Sonra saatte baktım.Saat üçe geliyordu.Cafer abı saat bir civarlarında çıkmıştı tam iki saat uyumuştum demek.Bunları düşünürken telefondaki cevapsızlara baktım.Belki elli cevapsız vardı . Hiç birini arayacak halde değildim.Dağ gibi adam dediğim kişi şuan tabuta ben ise onun cenazesini görmeye gidiyordum.Geldiğimizde bana: "Korkma yanındayım ,hiç bir şey olmaz" demişti.Ama o giderken yanında olmamak çok ayıp oldu şimdi ona.
     Cizre'de cenazesi  bir gün bekledikten sonra baba ocağı Ergani'de defnedildi.Kanalın bütün çalışanları oradaydı.Anem ile babamda Cenazaye katılmıştı.Cenazesi defnedildikten bir gün sonra bizimkiler döndüler.Ben arkadaşlarla dönerim bahanesi ile babamı ikna etmiştim.Halbuki Şırnak dönecektim.Öyle planlanmıştım aklımda.İhsan Bey ile kanal çalışanları üç gün taziyede kaldıktan sonra Cafer abinin eşiyle son kes görüştükten sonra İstanbul'a dönmek için hazırlık yaptılar.İhsan Bey ile hiç göz göze gelmemeye çalıştım taziyede.Kırgındım açıkçası.Bunu Yasemin'i her gördüğümde dile getiriyordum.
      Cafer abi ardından üç çocuk,boynu bükük bir kadın bıraktı.Yirmi beş yıl önce taşınmıştı Cafer abi İstanbul'a vasiyeti üzerine cenazesi Ergani'de defnedildi.En büyüğü on iki yaşında üç çocuğun geleceğini düşündükçe Cafer abının bu çocuklar için ne kadar değerli olduğunu anladım o an.Ve kendi kendime dedim ki:"Herhalde ben hiç evlenmem.Şayet evlenirsem bile çocuk yapmam.Çünkü ben ardımdan yetim kimse bırakmak istemem."
    İhsan Bey bu üç çocuğun geleceği için ailesine bir söz verdi mi bilmem ama babasızlık yolunu kaybetmiş bir yabancı yolcu gibi.İşleri zordu.İçim yanmıştı ilk haberi duyduğumda.Ama şimdi o ateş tüm bedenimi sarmıştı.Ve bedenim ilmik ilmik kül oluyordu.Çok zor bir durum olduğunu daha da anladım.
      Kanal çalışanları İstanbul'a dönerken ben Şırnak'a dönmek için Diyarbakır gittim.Biletimi kestim .Üç saat sonra otobüse binecektim.Benim için çok değerli bir hayat son bulmuştu.Ama diğer tarafta yarım bıraktığım hikayeler vardı Şırnak'ta.Daha İsa dayı bana Hacı Lokman BİRLİK'in hikayesini anlatacaktı."Yarın aynı yerde görüşürüz"demiştim yanından ayrılırken.Hayat işte bir saniye sonra nefes alışverişlerimizin nasıl olacağını bilmediğimiz halde bazı yerlerde kesinlik ifadesini kullanıyoruz.Garip değil mi? O gün gitmediğim gibi Serhat'ı da arayıp "gelemem" dememiştim.Bunlar gözümün önünde geçerken,telefonumu aldım Serhat’ı arayacaktım.Baktım Babam aradı:
      "Yasin nerdesin oğlum?”
      "Diyarbakır'dayım Şırnak'a döneceğim."
       "Olmaz hemen İstanbul'a dönüyorsun.İtiraz istemiyorum."
        "Ama baba benim oradaki işlerim daha bitmedi.Hem eşyalarım otelde kaldı.Onları da almak için gideceğim.Bir iki günlük işim kalmış onları halledip döneceğim.
        "Olmaz yasin hemen İstanbul'a dönüyorsun.Eşyalarını bir şekilde alacağız.Anen çok endişeli senin için hemen dön yoksa kadıncağiz kalpten gidecek"dedi.

Uzun bir aradan sonra yeni bir bölüm.Yorumlar ve votalarınızı eksik etmeyin.Lutfen önerilerinizi de yazın.Yazin ki daha mükemmel bir hikaye olması için hep birlikte çalışalım.

Sizce Yasin İstanbul'a mı dönecek yoksa Şirnak'a mi gidecek?

GÜNEŞ DOĞUDAN DOĞAR; AMA BİZİ ES GEÇER!Where stories live. Discover now