3

132 59 109
                                    

"Hayal mayal hatırlıyorum, silah sesleri o kadar şiddetli geliyordu ki, bilmeyende iki devlet çatışıyor.Gece köy nöbetine kalan babam daha iki saat önce girdiği yatakta fırlayarak çıktı ve 'silahım nerede hemen getirin' diye seslendi. Annem ise şaşkın şaşkın bakıyordu ve ''daha yeni geldin bey nereye ''diye sitem ediyordu.Ama babam annemi dinlemeden silahını aldığı gibi fırladı.Annem ise yerinde öylece kalakaldı ve daldı.Belki de eşinin bir daha dönmeme korkusu sarmıştı bedenini çünkü adeta heykel kesilmişti.Belki de eşinden daha çok altı çocuğunu yetim kalmasından korkuyordu.Bilemezdik çünkü daha çocuktuk.En büyüğümüz on yaşında olan üç kız ,üç erkeği nasıl büyüteceğini belki de daha ağır basmıştı anneciğimin yüreğine. Hele hele o dönemde özelikle bölgemiz sefaletle boğuşurken . Daha köylere yeni o senelerde elektrik enerji vermişken, yollar yeni yeni yapılmışken...

İşte o zamanda silah sesleriyle tanıştım.1989 senesiydi. Komşu köyle toprak sistemin dayadığı ağalık yüzünde kan davalıydı köylülerimiz.İşin kötü yanı iki köyde aynı candan aynı kandan geliyordu.Aynı aileden geliyorlardı. Zamanla büyüklük için anlaşmazsızlıklar çıkartmışlar.Sonrada ikiye ayrılmışlar ve birbirinden yedi kilometre uzaklıkta yerleşim yerleri kurmuşlar.Bu seferde büyüklük mücadelesi bitmiş sınır paylaşmama sıkıntısı yaşanmıştır.Sınırlar için bir birlerini vurmuşlardı, çatışmaların başlangıcı 1970 'lere kadar dayıyordu.O günden bu yana kadar biri kadın, elli yedi kişi birbirlerinden öldürmüşlerdi. İşin ilginç yanı topraklarda ne tapu ne de resmi bir şeyleri vardı.Tıpkı büyük devletlerin birinci dünya savaşındaki gibi sadece birbirlerini sömürme peşlerindeydi adeta.Kan davası böylece süregelmişti ta ki 1989'e kadar.

Gel gelelim o güne : O gün komşu köy neredeyse köyümüzün içine girmişlerdi.O kadar azgınlaşmışlardı ki köyün etrafın ateşe verdiler. Beli ki amaçları köyü yakmaktı.Çoluk çocuk herkesi öldürmekti.Belki de annemi bir heykel haline getiren bu durumu sezmesiydi.Sonradan püskürtüldüler. Onlar köylerine döndüler bizimkiler de evlerine. Ama beli bir süre sonra kadınların hawarları (çığlıkları) kulakları çınladılar.Bizim aileden uzaktan amca oğullardan birini vurmuşlardı.Rahmetli olmuştu. Daha yeni evlenmiş pırıl pırıl bir gençti. O da kör bir kurşuna gitmişti.Neyin kavgasıydı? Niçin bu insanlar birbirlerini öldürüyorlar? Ne o gün ne de daha sonra hiç bir anlam veremedim gitti.Çünkü hiç bir sebep insanın canını almaya muktedir değildi benim kitabımda.Daha dört ya da beş yaşındaydım bunları yaşadığımda, hayatımda bir saniye bile unutmadım unutmamda imkansız.İşte çatışma, savaş böyle bir şeydi.Yıllar sonra çocuklarımın da aynı kaderi yaşayacağını nerden bilebilirdim ki, ama bu sefer kan davası yüzünden değil, başka bir sebepten .

Daha o yaşta gözümden kaçmayan bir şey vardı.Babama sorduğumda '' Ne bileyim müdahale etmiyorlar işte oğlum ''dediğinde o katı ve otoriter babamın gözlerinde yaşlar süzüldüğünde, bazı şeylerin bizim için ters gittiğini anlamıştım.

On gün sonra bizim aile köyden göç etmeye karar verdi. Ve hepimiz hep birlikte önce Van gölü kenarında bir yerine konakladık.Sonra da Batman'ın Beşiri ilçesinde bir köye yerleştik ama geçici olarak.Çünkü hepimiz hayvancılıkla uğraşıyorduk. Hayvanları otlaması için kışın sıcak yerlerde olmalıydık, yazın ise soğuk yani yaylalarda olmamız gerekiyordu.

Aileden bazılarımız hayvanları satarak Batman merkeze yerleştiler.Biz, yanı babam ile amcalarım ve onların amca çocuklarında göçebe hayatına devam ettiler.O sene adını hatırlamadığım Beşir'in yezidi köyünde huzurlu ve güvenli geçirdik.Bu arada bize yedinci kardeşte gelmişti.O kadar sevinmiştik ki yeni kardeşimize hiç elimizden atmıyorduk.Kışı bu köyde geçirdik .Okula da ilk defa burada tanıştım.Siyah önlük siyah çanta ile tam on kilometre yürüyerek okul okumaya o sene başladım.Ama hiç yorulmadım o kadar uzun yollu yürümekle çünkü bir amaç için gidiyorduk oraya.

GÜNEŞ DOĞUDAN DOĞAR; AMA BİZİ ES GEÇER!Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora