Gözlerimi devirdim. "Ah, eminim Miray buna çok üzülecek," dedim sahte bir üzüntüyle.

"Biliyorum ama yapacak bir şey yok. Standartlarım var. Her neyse, bu konu hiç konuşulmadı farz edelim. Kapiş?"

"Kapiş."

"Eee iş avı nasıl gitti?" diye sordu, konuyu değiştirerek.

"Uygun birkaç tane buldum. Başvurdum. Geri dönüş yapmalarını bekleyeceğim."

"Umarım en kısa zamanda yaparlar."

"Umarım," diye tekrarladım. "Aaa bu arada karnın açsa fazladan makarna var. Hâlâ sıcaktır, yapalı çok olmadı."

"Benim için fazladan mı yaptın? Yoksa arttı mı?"

"İki kişilik yaptım."

Kollarını iki yana açıp, "Kız, gel buraya sarılacağım," demesiyle gelmemi beklemeden ileri atılarak kollarının etrafıma sarılması ve beni göğsüne yaslaması bir oldu. "Bu evde kalman için harcadığım çabanın karşılığını alıyorum."

"Yemek yaptığım için mi?"

Reddetmedi. "Tabii ki yemeklerin için! Erkeğin kalbine giden midesinden geçer."

"Evin aşçısı oldum desene."

"Valla bana kalsa seni bu evin hanımı yapacaktım ama evlenme teklifimi kabul etmedin."

"Ah, benim şu aptal kafam!" diye numaradan sızlandım ve sırıttım.

Geri çekilerek beni serbest bıraktığında onun da sırıttığını gördüm. Ardından ayaklandı ve, "Bakalım makarnan da patatesli omletin kadar müteşemmel mi? Eğer öyleyse belki sana bir şans daha veririm," diyerek hızla salonun çıkışına, oradan da mutfağa yöneldi.

Arkasından, "Ne şansı?" diye seslendim.

Mutfaktan, "Kim bilir, belki bir evlenme teklifi daha ederim!" diye seslendi.


**


Banyonun aynasında kendime şöyle bir baktım.

Sarı saçlarımı tarakla tarayarak kuruttuğum için dalgaları kaybolup düzleşmişti. Normalde makyaj yapmazdım ama bugüne özel bir farklılık yapmıştım. Maskarayla boyadığım kirpiklerim uzayıp belirginleşmiş ve yeşil gözlerimi iyice ortaya çıkarmıştı. Elmacık kemiklerimdeki pembe tondaki allık yüzüme renk katıyordu, parlatıcı ise dikkati büyük ve dolgun dudaklarıma çekiyordu.

Güzel görünüyordum. Bu sürpriz değildi; makyajlı ya da makyajsız iki türlü de güzel görünüyordum. Ama bir karşılaştırma yapmam gerekirse bu halim normal halime göre daha derli toplu ve iş görüşmesine daha uygundu.

Evet, bugün bir iş görüşmesine gidecektim. Sonunda başvuruda bulunduğum mekânlardan biri geri dönüş yapmış ve görüşmeye çağırmıştı.

Hazır olduğuma kanaat getirdikten sonra telefonumu çıkarıp saati kontrol ettim. Otobüsün durağa gelmesine daha kırk dakikadan fazla vardı, tahmin ettiğimden hızlı hazırlanmıştım. Ne yapacaktım ben o kadar zaman boyunca?

Televizyon izleyeyim bari, diye geçirdim içimden.

Banyodan çıkıp salona gittim ve L koltuğa boylu boyunca yayılıp kumandayla televizyonu açtım. Bir süre kanalları zapladım ama bu saatte televizyonda kadın programlarından başka bir şey yoktu ve onlar da bana göre değildi. Yani izleyecek bir şey bulamadım.

Miray ve Cenk ne yapıyordu acaba? Bugün hava kötüydü, bu da demek oluyordu ki yüzde doksan dokuz nokta dokuz ihtimalle kütüphanedelerdi; tahminimce her zamanki gibi Miray kitap okuyor, Cenk de bilgisayarda oyun oynuyordu.

Miray ve Cenk de benim gibi şehir dışından gelmişti fakat benim aksime yurtta kalıyorlardı. Bu nedenle ders olmayan günlerde de - bugün gibi- birlikte zaman geçiriyorlardı; çoğunlukla okul sınırları içinde olmakla birlikte nadiren dışarı çıktıkları da oluyordu.

Onların yanına mı gitsem? diye geçirdim içimden.

Fikir aklıma yatınca hiç vakit kaybetmeden sırt çantamı alıp evden çıktım ve okulun yolunu tuttum.


**


Kütüphaneden içeriye girdiğimde Miray ve Cenk uzunlamasına masalardan birinin en sonunda, karşılıklı sandalyelerde oturuyorlardı. Tahminimi doğru çıkararak Miray kitap okuyor, Cenk ise bilgisayarda oyun oynuyordu.

Okulun ilk gününden bu yana geçen iki haftada Miray, Cenk ve ben birbirimizi kısa bir zamandır tanıyor olmamıza rağmen epeyi samimi olmuştuk. Sanırım şu anda yakın arkadaş olduğumuzu söylemek yanlış olmazdı.

Okuldaki her anımızı beraber geçiriyorduk; derslerde ve ders aralarında birlikteydik, derslerden sonra da takıldığımız oluyordu. Hava güzel olduğunda bahçeye çıkıyor, kötü olduğunda kütüphaneye gidiyorduk. Çoğunlukla Miray'la ikimiz kitap -Miray bana kitaplarını ödünç veriyordu- okurken Cenk bilgisayarda takılıyordu ve bazen de üçümüz birlikte konuşmaktan çenemiz yoruluncaya kadar sohbet ediyorduk.

"Selam gençler," dedim sandalyelerden birine otururken. İkisi de kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki sesimi duyunca irkildiler.


*


Not 2: Aslında bu bölümü dün yayınlayacaktım ama Wattpad'de bir sorun vardı. Bugün de erken saatlerde problem devam etse de neyse ki düzelmiş. Her hafta Cuma, Cumartesi ve Pazar Tİ'ye yeni bölüm yüklemeyi düşünüyorum, ne dersiniz? Evet diyenler bölümü oylayıp kendini göstersin! (Tekrar soruyorum çünkü önceki bölümün bildirimi birçok okuruma gitmemiş, dolayısıyla notumu okuyamamışlar.)

Not 3: Tenimdeki İmza dışında hangi kitaplarımı okudunuz, okuyorsunuz?

Ahali 1-2?

Ruhumdaki İmza?

Bende Son Durum: Servis Bekliyorum, Gözlerim Kapalı?

Not 4: Wattpad hesabımı ya da Instagram hesabımı @dem.irem takip ediyor musunuz?

TENİMDEKİ İMZA (İMZA SERİSİ #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin