Bunun üzerine Kerem'e soruldu yeniden, Kerem tekrar anlattı o geceyi. Ayağa kalkmış konuşan adamın hissizliği kanını dondurdu Bahar'ın. Bir perdenin arkasındaymış gibi bulanık gördüğü halde başını çevirip Sevcan ve Muhsin'e baktı. İkisinin de yüzü ağlamaktan kararmış, dünyadan kopmuş gibilerdi. Kerem'in ifadesi bittikten sonra avukatı söz aldı. İtirafla sabit görülen tecavüz ve hürriyeti tahdit suçu için ceza verilirken itiraf ederek işbirliği yapmış olmasının, genç kadınların araca kendi rızaları ile binmiş olmalarının ve olayın tüm taraflarının alkol almış olmasının göz önünde bulundurulmasını istedi. Bu kez ayağa kalktı Muhsin, haykırdı.

"Siz nasıl insanlarsınız? Sizin hiç mi vicdanınız yok?"

Sevcan ve Yavuz'un çabaları ile yerine oturtuldu Muhsin. Sevcan'ın gözyaşı bir an bile dinmemişti. Hakim "Sessizlik! Sessiz olmazsanız salonu boşaltmak zorunda kalacağım" dedikten sonra bile sürdü kızını kaybeden babanın isyanı. En sonunda sakinleşse de avukata öldürecekmiş gibi bakmaya devam etti.

Avukat önemsemedi. Cinayeti kabul etmeyen müvekkilinin ceza evinde psikolojisinin bozulduğunu ve tedaviye ihtiyacı olduğunu eklemeyi de ihmal etmedi.

Hakim heyetinin soruları, savcının soruları, avukatların iddiaları ve savunmaları devam etti. Kendisine soru sorulduğunda otomatik bir tavırla cevap verdi Bahar. Evet, duyduğu sesin Ufuk Ünlüer'e ait olduğundan emindi. Hayır, onu görmemişti. Evet, gözünü hastanede açmıştı. Hayır, arkadaşının ölüm haberini aldığında başına neler geldiğini bilmiyordu. Evet, içki içmişlerdi ama kendilerini kaybetmelerine sebep olacak kadar değildi. Hayır, okuldan tanıdıkları için onlardan zarar geleceğini düşünmemişlerdi, sadece aracı ıssız bir yere sürdüklerini fark ettiğinde çığlık atmış, onları durdurmaya çalışmıştı. Arkadaşı? O baygındı. Alkolden miydi? Çok mu içmişti?

Her şeyi ağır çekimde görüyormuş gibi hisseden Bahar, bu soruyla gerçeğe döndü. Duruşmanın başından beri bembeyaz olan yüzü öfkeden kızardı.

"Hayır, alkolden değildi" dedi neredeyse bağırarak, "Özden kalabalık ortamlardan sıkılır..." aniden gelen farkındalıkla "sıkılırdı" diye tamamladı cümlesini, ardından devam etti, "Defalarca toplu taşıma araçlarında okula giderken ya da gelirken tansiyonunun düştüğünü gördüm, havasızlık yüzünden. O akşam da mekanın kalabalığı yüzünden tansiyonu düşmüştü, fenalaştı, ambulansı aramaları için birilerini bulmaya çalıştım ama bulamadım. Ben de hava almasının iyi olacağını düşünüp dışarı çıkardım"

"Araca zorla mı bindirildiniz?" diye sordu Kadir'in avukatı.

Bahar başını kaldırdı, adama baktı.

"Hayır" dedi kararlı bir sesle, "Okuldan tanışıyorduk, bizi durağa kadar bırakacaklarını söyledikleri için herhangi bir şeyden şüphe etmedik"

"Yani araca binmiş olmanız tamamen sizin rızanızla gerçekleşti?"

Hakim araya girdi.

"Hem davacı hem de davalının ifadelerinde bu husus sabit zaten. Vaktimizi bunlarla harcamayın avukat bey, başka sorunuz yoksa yerinize geçin"

Avukat başını sallayarak yerine oturdu. Tutuksuz yargılanma taleplerinin kanuna ve vicdana sığmadığına dair bir konuşma yaptıktan sonra yerlerine oturan Celal ve Ferda'nın canı sıkkın görünüyordu.

Hakim heyeti cinayet silahının inceleme raporlarının gelmesi ve tanıkların dinlenmesi için mahkemeyi bir ay sonraya ertelerken, Kadir'in tutuksuz yargılanma talebi adli kontrol şartı getirilerek kabul edilmiş, Ufuk'un talebi ise reddedilmişti. Ufuk'un avukatı bu kararın çıkmasını beklemiyor gibiydi lakin Kadir'in avukatının yüzü gülüyordu.

BaharWhere stories live. Discover now