Bölüm 59; BİLDİĞİN TEK ŞEY İNSANLARI KÜÇÜK GÖRMEK!!

Comenzar desde el principio
                                    

"UMARIM BU GÖRDÜĞÜN ŞEY BENİ YENEMEYECEĞİNİ ANLAMAN İÇİN YETERLİ OLUR!! ÇÜNKÜ ZAYIF VARLIKLARIN AMANSIZCA BANA SALDIRMA ÇABALAMASINI SEYRETMEKTEN HİÇ HAZ ALMIYORUM!!"

Gulyabaninin endişelenmesine gerek yoktu çünkü aralarındaki güç farkı Lulu'nun kafasında net bir şekilde oturmuştu. Bu sebeple ne yeni bir ok kurmaya ne de başka bir mücadele emaresi göstermeye yelteniyordu.

"SÖYLEDİKLERİNDE HAKLIYDIN KÜÇÜK KIZ!! SEN VE ARKADAŞLARIN BURAYA ASLA GELMEMELİYDİNİZ!!"

Ona doğru yavaşça ilerleyip kıkırdadı.

"BURADA!! BENİM ORMANIMDA HEPİNİZ AVCUMDAKİ ÇAKIL TAŞLARI GİBİSİNİZ!!"

Lulu çatırdamaya başlayan ağaçlar ve sarsılan yerle ürpermeye başlamıştı. Ağaçlar bir parmağın eklem yerlerinden bükülmesi gibi üzerine kapanmış, her yer kararmıştı. Tekrar aralandıklarında gulyabaninin söylediği gibi onun avcunun içindeydi. Zaten uzun boylu olan kadın şimdi devasa ebatlardaydı. Gülüşü havayı titreştiriyordu. Lulu sağır olmamak için kulaklarını kapattı. Sera'nın avuç içinde korkuyla diz çökmüştü.

"YA DA AYAĞIMIN ALTINDAKİ BÖCEKLER!!"

Lulu'yu yere bırakmış, o çığlıklar atarak düşmeye devam ederken ayağını üzerine basmıştı. Lulu derin bir nefes alarak gözlerini açtı. Ormanda, gulyabaniyi ilk gördüğü yerde aynı şekilde dikiliyordu. Sera, tam önünde çömelmiş bir vaziyette kendisine bakıyordu. Bu pozisyondayken bile kendisinden uzun olan varlık, Lulu'nun kalbine ciddi bir korku zerk etmişti. Küçük kız arbaletini yere düşürmüş, kollarını titreyen bedenine sarmıştı.

Gulyabani uzun ve sivri tırnaklarını onun çenesi altına sürterek "SENİ KÜÇÜK ZAVALLI ŞEY!!" dedi. "GERÇİ SEN, BU ORMANDA OLMASAN DAHİ ÇOK ACİZSİN!! ÖYLE DEĞİL Mİ?!"

Lulu uzaklardan gelen ayak sesleriyle korkuyla başını çevirdi. Bu yeri sarsan adımlar ona tanıdık geliyordu. Gümbürtünün gittikçe yakınlaşması ile yere davrandı ve düşürdüğü arbaletini aldı. Kafasını kaldırdığında gulyabani gitmişti ama ağaçları kopartarak gelen bir trol ona doğru koşuyordu. Elinde ise daha önce savaştıklarının taşıdığına benzeyen, trollerin büyük ağaçları devirip taşlarla yontarak şekil verdikleri silahlarından vardı. Lulu cebinden çıkarttığı mavi şeritli bir oku arbaletine takıp trole sıktı. Devasa yaratık silahını kendi önüne çekip okun ağaca saplanmasını sağlamıştı. Lulu derince bir nefes çekip koşmaya başladı. Sık ağaçların yavaşlattığı trol ona yetişmekte biraz zorlansa da aralarındaki mesafe gittikçe kapanıyordu. Bu sürede Lulu yeni bir oku takmış ve silahını kurmuştu. Aniden durup, kendine elini uzatsa yetişecek kadar yaklaşan trolün bacak arasından geçmiş, bu arada da yaratığın uçkuruna bir ok sıkmıştı. Acıyla bağıran trol elindeki sopasını öyle bir savurdu ki dört ağacı olduğu gibi yerinden söküp attı. Lulu sopadan kaçınsa bile devrilen ağaçların birisinin altında kalmıştı. Bir çığlık atıp elini baldırına götürdü, bacağı ağacın dallarının birisiyle yer arasına sıkışmıştı. Trolün kendisine doğru öfkeyle haykırdığını görünce bacağını bırakıp başını çevirdi. Trol zehrin vücuduna yayılmasıyla bacaklarını hareket ettiremez hale gelmişti ama ellerini yere saplayarak, ağaçlardan tutunarak sürünüyor, Lulu'ya doğru yaklaşıyordu. Lulu hızla arbaletine uzandı ve belinden çıkardığı yeni bir zehirli oku silahına taktı. Kırılan bacağının ve ezilen etinin acısını tamamen unutmuş bir şekilde arbaleti kuruyordu. İşlemin tamamlandığına işaret eden tık sesi duyulunca nişan aldı ama yetişememişti. Trolün yumruğu tepesine indi.

Gözlerini açtı bu sefer de etrafı mavi kürklü maymunlarla çevrilmiş vaziyetteydi. Bacağı sağlamdı, vücudu da ezilmemişti. Ama arbaleti yoktu. Dallarda kıpırdaşan ve kendini yırtarcasına çığlıklar atan hayvanların üzerine çullanması an meselesiydi. Belindeki küçük palayı çekti ve bir sel gibi üzerine akan maymun sürüsünün içine daldı. Pençeler, yumruklar ve dişler hissediyor, onlarca vahşi mahluk tarafından çekiştirildiği için kolları ve bacakları kırılıyordu.

DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora