Bölüm 52; beyaz insan

Start from the beginning
                                    

"Ne olmuş onlara?"

"Çok güzeller efendim!" dedi Nico. "Yıllardır jakaranda çiçeği görmemiştim!"

Sesinde çocuksu bir neşe vardı. Jakaranda ve Nico birbirlerini küçüklüklerinden beri tanıyorlardı. Kuzey Krallığı'na beraber gelmişlerdi. Nico, Jakaranda ile birlikte Sınır Kurdu olması için gönderilen yirmi kişiden birisiydi. Belki bundan belki de Jakaranda'ya duyduğu yoğun saygıdan dolayı Nico onun yanında insanlığın geri kalanına karşı takındığı sert tavırları bir kenara bırakıyordu. Ama bu Jakaranda için geçerli değildi. Nico'nun söylediği bu şeye tepki bile vermedi ve buharın içinde öylece yürümeye devam ettiler.

"Jakaranda!" diye bağırdı Evan. "Buharın içinde görünmez oluyorsun bunu biliyor muydun?"

Havlusunu çıkartıp ayağını suya sokan Jakaranda "O zaman benim geldiğimi nasıl anlayabiliyorsun?" diye sordu. Evan gülmüş, "Herhalde görünmez falan olmuyorsun canım, lafın gelişi." demiş ve hemen yanındaki Daniel'e dönüp "Hiç şakadan da anlamıyor." diye fısıldamıştı. Daniel çok oralı olmamıştı. Boynundan aşağısını sıcak suyun içine daldırmış bir şekilde uzanıyor, kafasını havlusunu serdiği bir taşa yaslamış derin derin çektiği buharla ciğerlerini besliyordu. Belli ki sıcak su vücudunun her zerresini mayıştırmıştı. Jakaranda ve Nico'nun kendilerini sıcak suya bırakmalarıyla dinginleşmiş suda birkaç dalgalanma oluştu. Ardından ikisinin çıkarttığı garip rahatlama inlemeleri duyuldu ve gözün gözü görmediği ortam tekrar sessizleşti. Birkaç dakika sonra "Öleceğiz!" dedi Daniel. Herkes öyle baygındı ki kimse ağzını açıp ona nedenini bile sormaya teşebbüs etmiyordu. "Burada çok fazla kaldık!" diye devam etti Daniel. "Rahata çok alıştık! Yumuşadık! Artık kendimi hiç savaşabilecekmiş gibi hissetmiyorum!"

Gülüştüler. "Bugün buradan ayrılıyoruz Civciv! Kafandan bu saçma düşünceleri atsan iyi olur!" dedi Evan. Daniel elini suyun yüzeyine vurup sıcak suyu Evan'ın yüzüne sıçrattı. Evan gözlerini ovalarken kafasını yakalayıp "O zaman seni son kez boğayım demirci!" diye bağırdı. Ne olduğunu anlayamadan suya batan Evan, boğuk boğuk da olsa Daniel'in kahkahalarını duyabiliyordu. Yüzü suyun sıcaklığıyla kavrulsa da buna birkaç saniye içinde alıştı. Tekrar yukarı çıkmayı denese de Daniel omuzlarından iyice bastırıyordu. O da, daha da derine dalıp Civciv'i bacaklarından yakalayıp havaya kaldırdı. Sırtüstü suya çakılan Daniel kendini tekrar gösterdiğinde saçları yüzüne yapışmıştı. Evan onun suratına bakıp gülmeye başladı. Daniel gözleri önündeki sarı perdeyi kaldırmak için saçlarını tekrar kafasının tepesine attı. Suyun içinde becerebildiği kadarıyla Evan'a doğru koşuyor, Evan'sa kahkahalarla ondan kaçmaya çalışıyordu. "Uslu durun veletler!" diye bağırdı Nico. Kendince Jakaranda'nın önüne geçmiş, sıçrayan suları engellemeye çalışıyordu. Jakaranda'ya dönüp "Şunları boğup geleyim efendim!" dedi ve suları sağa sola sıçratarak koşmaya başladı. Boğuşmalarının bitmesi birkaç dakikayı buldu. Vücutların neredeyse uykuya dalıp gidecek kadar hafiflediği böyle bir ortamda daha fazla efor sarf etmek mümkün değildi zaten. Termal havuz yine sessizliğe bürünmüştü.

"On dokuz gün." dedi Jakaranda. "Amasia'nın uyanması on dokuz gün sürdü."

İnsanlar suyun içinde uzandıkları pozisyonları düzeltip seçebildikleri ölçüde ona doğru döndüler. "Geçen sefer yirmi yedi gün sürdüğünü söylemiştiniz." diye devam etti Jakaranda. "Arada sekiz günlük bir fark var, haksız mıyım? Bunun sebebini düşünüyorum."

Derin bir nefes alan Evan "Ben de tüm gün bunu düşündüm." dedi. "Kafamda iki tane teori var. Daha önce de söylediğim gibi birinci ihtimal şu; Amasia'nın uykuda kaldığı süre, iyileştirilen yaranın ciddiyetine göre değişiklik gösteriyor olabilir. İkinci ihtimal ise..."

DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)Where stories live. Discover now