14

3.6K 213 29
                                    

O günün akşamı

Ülkü ocağına girdiğim de toplantının daha başlamadığını gördüm, Salih amca yine tek oturup haberlere bakıyordu televizyondan. Bir çay alıp yanına oturdum.

Oğuz: Ne zaman gelsem elinde çayın, televizyon karşısında haber izliyorsun.

Salih: Karı dırdırı çekmekten bin kat daha iyidir.

İçimden ben çekmicem diye geçirdim...

Oğuz: Neden öyle diyorsun Salih amca? Zeynep teyze o kadar çok konuşmuyor ki.

Salih: Ah sen onun sakin haline bakma, evde beni çürütüyor. Bir de evde iki tane haylaz var. Büyüğü seneye yks girecek okulu taktığı yok, küçüğü daha okula bile başlamadı daha, 2 yaşında.

Oğuz: Neden 14-15 sene beklediniz Salih amca?

Salih: Büyüğüne güvendik, baktık o kafası Leyla aşık gibi geziyor, bi kızımız olsun dedik o da erkek oldu. Allah'tan abisi gibi değil, uslu.

Oğuz: O zaman umalım ki abisi gibi olmasın...
Abisi hangi okula gidiyor?

Salih: Şu mahallenin aşağısında bi Anadolu var ya...

Oğuz: Erdem Beyazıt?

Salih : Eh, evet oğlum orası.

Oğuz: Ben de o okuldayım Salih amca, hangi sınıf? İsmi ne? Çoğu kişiyi tanıyorum.

Salih: Demir Emre Korol, 11-D sanırım...
(Demir'e soyad yazmamıştım sanırım, yazdıysam da hatırlamıyorum...)

Oğuz: Salih amca... Benim çok mühim bir işim vardı, unuttum. Toplantıya katılamıcam, başkana iletir misin?

Salih: Tabi oğlum da iyi misin?

Oğuz : İyiyim, hem de fazla iyiyim.

Daha fazla ocakta oyalanmayıp dışarı çıktım. Bu öğrendiğim... Salih amca Demir'in babası olacak en yanlış insan be. Babasına bak oğluna bak bir de. Babasını severim ama oğlu, aşırı sinir bozucu. Sahile inip oturdum. Telefonum çalınca araya baktım.

Ulaş'ım!

Gülerek telefonu açtım, azar geliyordu.

Ulaş: Nereye kayboldun sen?! İşin vardı o zaman neden gözüktün? Başkan canıma okudu lan! Nereye kayboldun it?! Bir de  Mustafa Kemal Atatürk' ün ölüm günü hatırına hayatı ile ilgili belgesel yapıcakmışız.  

Oğuz : 10 Kasım değil mi? Neden erken yapıyoruz.

Ulaş : Oğuz beyin keyfi ile anca hazırlarsınız dedi. Of oğuz nerdesin? Yanına gelecem.

Oğuz: Gelme. Şuan yalnız kalmak istiyorum.

Ulaş: Yalnız kalmak istiyorsun, tamam ses etmem. Ama geleyim.

Oğuz : Tamam. Sahildeyim.

Telefonu kapattıktan sonra cebimde ki sigarayı çıkartıp yaktım. Ulaş'ı bekleyemezdim.

Sırf onu kırdım diye kutu yaptım ama değmedi. Sonra gelip seni seviyorum diyor, nasıl inanayım şimdi. Hele o babaya öyle çocuk...

Düşüncelerim ile boğuşurken yanıma bir beden kendini attı. Bir süre öyle sessiz durdu.

Oğuz: Ne zaman konuşmayı düşünüyorsun?

Ulaş: Sana geleceğim ama konuşmıcam demiştim.

Oğuz: Böyle de hiç çekilmiyorsun.

Güldü.

Ulaş : Hadi ya, hadi canım. Nasılmış çekilen halim?

Oğuz: Konuşunca, hiç susmayınca.

Ulaş: Depresyon sana yarıyor, hep böyle kal.

Oğuz: Al gırdın gırdın.

Ulaş: Neyi? Kafanı mı? Daha değil ama yakındır taş kafa.

Oğuz: Kalbim! Sevdiğim neler diyor bana!

Bir yandan gülüp bir yandan konuştu.

Ulaş : Susuluk yapma be.

Oğuz: Sence bunun imkanı var mı?

Ulaş: Yok.

Kolunu omzuna attı, eve gidene kadar öyle kaldık. Biz sustuk, deniz dalgaları konuştu. Ulaş benim başıma gelmiş en güzel şey olduğunu bir kez daha anladım. Kardeş kelimesini sonuna kadar hak eden biri.

OğuzOnde histórias criam vida. Descubra agora