Başını ağır ağır bana çevirdi. "Eğlenceni bozmadım ya güzelim?"

Somurtup elimi elinin altından güçlükle çektim. "Bozdun," diye homurdandım bu duruma fazlasıyla bozularak. Kalemimi aldım ve soruyu çözmek yerine kitabımın köşesini karalamaya başladım.

Daha sonra silecektim.

Bu sefer beni inceleyen oydu, onun yaptığı gibi sadece kitapla ilgilendim. Soru çözmüyordum belki ama karalamam da fazlasıyla önemliydi. Çizgileri belli bir düzenle çiziyordum, bozulmamalıydı.

"Düş Gözlü?" diyerek bana seslendi ama oralı olmadım. Neye kızdığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Can sıkıntısındaydı. Başka açıklaması olamazdı.

Arşın yavaşça iç çekti. "Ben yanında olmasaydım çalışacaktın değil mi?" diye sordu huzursuzlukla. "Seni bu şekilde etkilemek istemiyordum."

Kalemimin hareketleri yavaşladı. Yüzümün yanına dökülen saçlarımın arasından ona baktım. "On ikinci sınıfın konularında eksiğim var," diyerek sıkıntıyla ofladım. "Çalıştığım konularda soru kaçırmamak için iki kaynak çözmem yetiyor. İstisnalar tabii ki var ama çoğu derste üçüncü, hatta dördüncü kaynağa geçtim Arşın."

Ne demek istediğimi anlamadığı yüzünden okunuyordu. Bozulan karalamayı bırakıp vücudumu ona doğru çevirdim. "Her gün ders çalışmak zorunda değilim, tatil yapabilirim," diye devam ettim sözlerime. Bunu genelde yapmazdım ama bu yapamayacağım anlamına geliyordu.

Hem o gün yaklaşıyordu ve kafamı derslere vermek gittikçe zorlaşıyordu.

"Çalışmak istemiyor musun yani?" Başımı salladığımda hâlâ huzursuz duruyordu. "Belki Talha bugün çalışacak?"

Talha'nın okul birincisi, benim de ikincisi olduğumu biliyordu demek ki. Omuzlarımı silktim. "Çalışırsa çalışsın. Talha'yla sandığın gibi bir rekabet içinde değiliz. Onun sözel dersleri benden daha iyi olduğu için birinci zaten."

Bu doğruydu. Sayısal derslerde hemen hemen aynı notları alırdık ama iş sözel derslere gelince çuvallardım. Onun sözel dersleri de iyiydi ama bunu kullanıp beni ezmezdi. Aksine sınav haftasından önce notlarını tıpkı Sultan ve Nisan gibi benimle paylaşırdı ve çıkacağını düşündüğü soruları da özellikle söyleyip bana yardım ederdi.

"Ders konusundan fazlasıyla sıkıldım," dedim suratımı buruşturarak. Beni çok iyi tanıyan biri bunu söylediğimi duysaydı şaşkınlıktan felç geçirebilirdi.

Ellerimi bacaklarımın üstüne koyup oturduğum yerde hafifçe kıpırdandım. "Sen tabii çözmek istiyorsan çöz," dedim kirpiklerimin altından ona masumca bakarken.

Çözmek isterse o beynini gizleyen kafasını ısırabilirdim.

Cevabını kitapların ikisini de kapatarak verdiğinde mutlulukla gülümsedim. Gülümsememle birlikte yüzündeki huzursuz ifade yok oldu ve gamzelerini göstererek karşılık verdi. "Sıcak çikolatayı bitirecek misin yoksa hemen kalkalım mı?" diye sordu bedeni gevşerken. İçeceğime hiç dokunmamıştım ama istediğim sıcaklığa geldiğini umuyordum. Bu yüzden kupaya iki elimi sarıp onu dudaklarıma götürdüm. Arşın kahvesini kaşla göz arasında bitirmişti, bana eşlik etmek için ikinciyi sipariş ettiğinde aramıza tatlı bir sessizlik katıldı.

Küçük küçük yudumlarla sıcak çikolatayı bitirmeye çalışırken gözleri çözemediğim bir şeyden dolayı parladı. Yanaklarımın pembeleştiğini hissettim. Gözlerimi nefis içeceğime çevirdim.

"Yüsra?" Tanıdık ama duymayı beklemediğim bir ses, sessizliği yanımızdan kovduğunda başımı sesin geldiği yöne çevirdim. Soner masanın karşısında dikilmiş, çoğu zaman siyah gibi gördüğüm keskin gözlerini üstüme dikmişti.

BOY HIRSIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin