DOKUZUNCU BÖLÜM

388 52 87
                                    

Jin, Jisoo'yla içmeye devam ederken başını kaldırıp Taehyung'a baktı. Ama Taehyung yanlarında değildi. Etrafına baktığında Taehyung'un yanlarında olmadığını fark etti.

Jin bilinçsizce bir anda dudakları "T-Tae." hayali bir şekilde oynamıştı, ama yine sesi çıkmamıştı.
Hoş sesi çıksa bile kimse duyamayacaktı o kalabalıkta.

Panik yapmamaya çalışarak etrafına baktı, ama Taehyung hiç bir yerde yoktu. Olduğu yerden bir hışımla satıcıya döndü. Kalbi deli gibi atıyordu. İşaretle dili ile -Taehyung'u- sordu. Satıcı omuz silkerek 'Bilmiyorum.' anlamında başını iki yana salladı.

Jin, Taehyung'u geçen her saniye bulamadıkça, içini koca bir korku kaplamaya başlıyordu. 'Nereye gitmiş olabilir.' diye düşünmeye başladı.

Jisoo'yu umursamadan hızla kalabalıktan uzaklaştı ve her tarafa bakmaya çalıştı. Yoktu. Hiç bir yerde yoktu. Vakit kaybetmeden geri dönüp geçtikleri bütün sokaklarda baktı. İç sesi 'Taehyung tek başına ve bunun sorumlusu sensin. Jisoo için Taehyung'u tek başına bıraktın!' Jin'e gerçekleri haykırıyordu. Jin nasıl böyle rahat davrandığına inanamıyor ve kendine kızıyordu.

Jin, Taehyung'un geçebileceği yerleri düşünerek gözüne kestirdiği bütün yakın sokaklara baktı. Orada da bulamayınca, ne yaptığını -Eve yaklaştığı için- bilmeden evine koştu.

'Beni bırakmaz. Hayır hayır. Beni bırakamaz. Ben artık yapamam sensiz Taehyung, lütfen evde ol. Tanrım lütfen evde olsun. Tek başına olduğu için başına bir şey gelmesin Tanrım.' İçinden inandığı Tanrıya yalvarıyordu. Aklında onlarca kötü senaryolar, geçiyor ve bu Jin'i korkutmaya yetmişti.

Kapının önüne gelip titreyen eliyle kapıyı açıp, içeri girdi. Belki evdedir diye, evin altını üstüne getirdi. Ama Taehyung'a dair bir iz yoktu. Gözleri rafın üstünde ki kutuya takıldı. Seri adımlar attı ve kutuyu alıp, kapağını açtığında içindekilerle anılar gözlerinin önünde canlandı. Taehyung'la birlikte saklambaç oynarlarken kulandığı kaynana dillini aldı. Evin kapısını bile kapatmadan hızla evden çıkıp, kaynana dilini üflemeye başladı.

'Birtanecik Taehyung'u eğer bu sesi duyarsa yanına gelir di değil mi?' İçinden kendi kendine teselli etmeye çalıştı. Ama sorduğu ve cevabını bilmediği bu soru yüzünden şuanda sokaklardaydı. Etrafına bakarak kaynana dillini üflüyor ve her tarafa bakmaya çalışıyordu. Birlikte saklanbaç oynadıkları alana kadar gelmişti ama yine yoktu.

   Jisoo, Jin'in arkasından hesabı ödemiş ve Jin'in evine gelmişti. Kapının açık olduğunu görünce içeri girip odalara baktı. Kimseleri göremeyince anahtarları alıp, Jin'i bulmaya evden çıktı.

Bir kaç sokak ötede Jisoo, Jin'le karşılaşmıştı. Jin, Jisoo'ya Taehyung'u arasını istemişti.
Jisoo garip bir şekilde sorgusuzca kabul etmiş ve aramaya başlamıştı.

Yarım saat veya saatte bir Jisoo, Jin'le sokak aralarında karşılaşıyordu. Jisoo, Jin'in sorgulayan bakışlarına karşı başını iki yana sallayıp 'Bulamadığını.' işaret dili ile anlatıyor ve ardından tekrar aramaya çıkıyorlardı.

Jisoo, Jin'in bu kadar korkmasına ve endişelenmesine ayrı bir şaşırmıştı. Sonuçta Taehyung küçük bir çocuk değil di ve kendi başının çaresine bakabilirdi.

O gece Jin gidebildiği bütün sokakları aramış, Taehyung'un gidebileceği yerlere bakmıştı. Sonuç onu bulamamıştı. Göz göre göre ellerinden öylece kayıp gitmesine izin vermişti. Jin kendini suçluyordu, Taehyung'a daha iyi göz kulak olabilirdi.

Saatlerce düşündü Jin, Taehyung'un kendi başına mı gitmiş, yoksa kaçırılmış mı diye. Ama iki seçeneği de kabul etmek istemedi.
Çok korkuyordu. Taehyung'un başına bir şey gelme olasılığı ve bir daha göremeyecek olma ihtimaline karşı, çok korkuyordu.

Aşkın dile ihtiyacı yoktur. TAEJİNWhere stories live. Discover now