ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

678 64 145
                                    

Jin hemen kendini toparlayıp, sesizce arabanın üstünden indi ve hızlıca direksiyona geçti. Bu güne kadar hiç araba kullanmadığı halde, -babasını izlediği kadarıyla- gayet iyi sürüyordu. Bunu yapamaya kalkışırken aklından neler geçtiğini kendisi de tam olarak bilmiyordu. Ama tanrı Taehyung'u kaçırması için, ayaklarına kadar getirdiyse vardır bir bildiği. Diye düşünüp harekete geçti. Ayrıca bu fırsatı asla kaçırmazdı.

O sırada Taehyung'u -gerçekte- kaçıran adam, Bay Kim'in dediği yere fidyeyi almaya gitmişti. Arabasından fazla uzaklaşmamıştı. Bay Kim'e doğru yürürken, Bay Kim'in bakışlarından anlamıştı. Kısaca başını olumlu sallayıp, tam karşısında durdu.

Bay Kim'in gözü arabadaydı ve arabanın geri geri gitmesiyle ne yapacağını şaşırdı. Bunu fark eden fidyeci parayı alamadan başka bir yöne doğru koştu. Polis memuru, Bay Kim'in isteği üzerine uzaktan onları izleyecekti. Ne olduğunu anlamadan arabanın peşine düşmüştü. Tek başına olduğu için, geç kalmış ve arabayı gözden kaybetmişti.

İşte şimdi Kim Taehyung gerçekten kaçırılmıştı. Bay Kim, kimin kaçırdığını bilmedigi için, endişeyle polislere baktı. Böyle planlanmıştı. Başta kendisi kaçırdığı için pek önlem istememişti. Tereyağından kıl çeker gibi halletmeyi ve kimsenin duymasına gerek olmadığını düşünmüştü.

Ama bu planı Jin'e kolaylık sağlamış ve  rahatlıkla Taehyung'u oradan kaçırmıştı.

~~~

Uzun bir yolculuğun ardından, Jin arabayı ormanlık bir alanda durdurdu.
Taehyung'un kendisini gördükten sonra ki tepkisini merak etmişti. Bir süre başını direksiyona koyup, ne yapacağını düşünmeye başladı. Olaylar hızlı geliştiği için, akışına bırakmış ve sonrasını düşünmemişti.

Bir kaç dakikanın ardından şoför koltuğundan inip, çalılıklar arasında yürürken ayak sesi, sesiz ormanda yükseliyordu. Arabanın arka kapısına ulaştığında derin bir nefes alıp yavaşça kapıyı açtı.

Taehyung kapının açılmasıyla, gözlerini kısarak açtı ve karanlık olan etrafını incelemeye başladı. Ayın ışığı ve ateş böcekleri sayesinde, etrafını biraz olsun seçebiliyordu. Neler olduğunu silik bir şekilde hatırladığı gibi, gözleri korkuyla açılmış ve hızla kendini toparlamıştı. Başını kaldırıp karşısındaki adama baktığında, içindeki korku hissi yerini rahatlamaya vermişti. Nede olsa önceden arkadaşlardı.

O anda Jin de kendisinden korkup ürkmesin diye biraz uzaklaştı kapıdan. Ve Taehyung'u inceledi, uzun zaman sonra onun  bu kadar değişip, güzelleşeceğini tahmin etmemişti. Onu hep masum ve iyi bir arkadaş olarak hatırlıyordu. Hala da öyleydi.

Taehyung, Jin'i net olarak görmeye çalışırken, Jin şapkasının iç tarafına kaçan bir ateş böceği çıkartı.
Taehyung heyecanlı ve meraklı gözlerle Jin'i izlemeye başladı. Jin, Taehyung'un ilgisini çektiğini fark ettiğinde, bu oyununa devam etti. Ve şapkasının diğer ucundan da yeniden bir ateş böceği çıkartı.

Taehyung oturduğu yerden, öne doğru hafifçe kaydı. Gözlerini biran bile Jin'den ayrmadan. Taehyung bir anda etraflarında çoğalan ateş böcekleri sayesinde, Jin'i daha iyi görmeye başlamıştı. Ateş böceği çoğaldıkça, Taehyung'un midesindeki kelebekler de çoğalıyor ve kanat çırpıyorlardı.

Taehyung, Jin'i yeniden göreceğini düşünmemişti. Ama her gün ne çok istemişti, onu tekrardan görmeyi.

Taehyung, Jin'i uzun zamandır uzaktan değil de yakından gördüğü için mutluydu. Aklından geçenler, Jin'in nasıl bu kadar tatlı, güzel ve erkeksi bir yüze sahip olduğunu merak ediyordu. Kendi düşüncelerine dalan Taehyung, Jin arkasını dönüp yürümeye başladığında kendine gelebilmişti.

Aşkın dile ihtiyacı yoktur. TAEJİNWhere stories live. Discover now