Yanındaki adamları aşağıda bırakan Münevver, içeri girmeden önce etrafına bakmıştı. Carlo kameradan onları izliyordu. "Kurban içeri giriyor." diyerek Yetkin'e haber verdi. Münevver kapıyı açtıktan sonra içeri girdi. Ardından kapıyı kapattı. Arkasına doğru yani yatağa doğru döndükten sonra gördüğü manzara karşısında nutku tutulmuştu. "Murat?!" diyerek yatağa doğru koştu.

  Cinayet onun üstüne kalacaktı. Çünkü daha öncesinden onu öldüreceğine dair birçok kez tehdit etmişti. Hem de karısının ve çocuklarının gözü önünde. "Murat?" derken yatakta gözleri açık şekilde duran Murat'ı sarsmaya başladı. Murat'ın etrafına dizilmiş olan fotoğraflardan birini eline aldı şaşkınlıkla. "Ne yaptın sen?" diyerek diğer fotoğraflara bakmaya başladı.

"Herkes binayı terk etsin! Hemen!" dedi Ertem yükselen ses tonuyla. Burak hızlı adımlarla binanın önünden ayrılarak dışarı doğru ilerlerken, Miru ve Dilşah arka kapıdan çıkmışlardı. Carlo ise Dilşah'ların peşinden gitmişti. Melis ve Ateş ön kapıdan sakin bir şekilde ayrılıp karavana doğru ilerlemişti. "Dilşah, Miru ve Carlo, siz Pars'ın arabasıyla gidin. Melis, Ateş ve Burak. Sizde karavana gelin." dedi Yetkin. "Ben gidebilir miyim artık." diyerek Yetkin'e dönen Eslem, daha öncesinden kardeşinin yanına gitmesi gerektiğini Yetkin'e söylemişti. "Gidebilirsin Eslem." dedi Yetkin gülümseyerek.
...
ESLEM
  Kapıyı çalmadan önce derin bir nefes aldım. Bugün yaşadıklarıma hala inanamıyordum. İlk kez böyle bir şeye şahit olmuştum. Kusursuz işleyen bir planın içerisinde yer almak beni gururlandırmıştı. Dilşah'ın ve diğerlerinin performansı beni çok etkilemişti. Bu kadar başarılı olabileceklerini ummuyordum.

  Gözlerimi kapatıp düşüncelerini bir kenara bıraktım. Ardından kapıya üç kere sakince vurdum. Bir kaç saniye sonra kapı açıldı. Mahcup bakan gözlerimi kapıyı açan Ayşe'ye çevirdim. Ayşe gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı, sanki kendini sakinleştirmeye çalışır gibi. Hiçbir şey söylemeden içeri girdi. Kapıyı kapattım ve umutsuzca gözlerimi devirdim. Ardından bende onu takip ederek içeri doğru ilerledim. Ayakkabılarımı çıkartıp kapının girişine koydum. Salona doğru ilerlerken gözüm Abdullah'ın odasına takıldı. İçeride kimse yoktu. "Uyudu mu?" dedim kısık sesle. Ayşe ise beni umursamayarak salona girdi.

Arkasından içeri girdim ve kanepede yatan Abdullah'ı gördüm. Gözlerimi kolumdaki saate çevirdim. Saat 11:45 olmuştu. Doğum günü için hala vakit vardı fakat o uyuyordu. Onu uyandırmak istemiyordum. "Yarım saat oldu uyuyalı. İzin alamadın mı yoksa iş yerinden?" derken tekli koltuğa oturan Ayşe pembe pijamasının bel kısmını düzeltti. Ardından saçlarını tepesinde bağladı. "Benimki de soru. Almış olsan mutlaka burada olurdun." diye sitem etti. Dediklerini umursamayarak Abdullah'ın yanına gittim. Kanepenin yanına çöktüm ve ellerine dokundum. "Özür dilerim." dedim kısık bir sesle. Ardından üzerine örtülmüş olan ince pikeyi omuzlarına doğru götürdüm.

Abdullah'a yeniden çevirdim bakışlarımı. Yavaş yavaş göz kapaklarını açıyordu. Onu uyandırmıştım. Göz kapaklarını tam bir şekilde açtıktan sonra bana baktı anlamsız bir ifade ile. "Abla?" dedi uykulu sesiyle. "Canım." dedim gülümseyerek. Bana kızgın olduğuna emindim. Abdullah bakışlarını saate çevirdi. Ardından tekrar bana baktı ve aniden gülümsedi. Kaşlarımı merakla çattım ve onu süzdüm. "Ne oldu?"
"Ben bir karar aldım abla." derken yattığı yerden doğruldu. Elimden tutarak beni yanına çekti. "Ne kararı?" dedim meraklı bakışlarımla onu süzerken. Ve yanına oturdum. "Bundan sonra doğum günlerini kutlamayacağım. Seninkini de, Ayşe ablamınkini de. Hatta Dobra abiminkini de." derken ellerimle oynamaya başladı. Dobra diye bahsettiği kişi, Mısır'dan kaçarken gemide tanıştığımız gençti. Asıl adını bilmiyorduk ama ona o şekilde seslenmemizi istemişti. 19 yaşında olan Dobra ile hala görüşürdük.

KARA LİSTE-ÇETEWhere stories live. Discover now