37 | homecoming

3.3K 374 125
                                    

✧*。

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

✧*。

"benim için seferber oldunuz, derslerinizden kaldınız ve düzeniniz bozuldu. kendimi size nasıl affettirsem bilemiyorum." jimin, avucundaki bira bardağıyla kafası eğik bir şekilde konuştuğunda saat gece neredeyse on ikiye geliyordu.

dışarıda bir yerlerde hepbirlikte buluşmuş, bir şeyler yemişlerdi. bu bi nevi 'kurtuluş partisi'ydi. dün mahkeme sonuçlanmıştı. artık hayatında taehyung diye biri yoktu. o gitmiş, verdiği hasarlar geride kalmıştı.

bayan park, kırışıklıkların yer edindiği suratını eline yaslamış ve güzel oğluna gülümseyerek bakmıştı. jimin, onun gözünde bir savaşçıdan farklı değildi. birbirine geçirdiği elini kaldırıp ufak bir öpücük kondurdu.

"aynı şeyleri senin de yapacağından eminim, jiminnie." hoseok, çikolata kaplı çerezlerden ağzına atarken konuşmuştu, arada çerezlerden 'sevgilisi' yoongi'nin ağzına da uzatıyordu.

jimin, kendini bir yandan oldukça şanslı hissediyordu. oradan hiç kurtulamayabilirdi ve bedenini yıllar sonra bulurlardı fakat jimin o zaman nefes almayı çoktan bırakmış olurdu. her şeye rağmen cesur olabildiği ve böyle dostlara sahip olduğu için çok şanslıydı. jimin, tanrılarına şükretti. o, çok yalnız olabilirdi.

"çok teşekkür ederim. siz çocuklar- benim her şeyimsiniz." jimin, yaşlarla dolan gözleriyle onlara bakmıştı. namjoon, birasından yudum alırken neleri atlattıklarını düşünmüştü.

jimin, kırılgan bir oğlandı. hassas, duygusal ve oldukça düşünceli. namjoon, onu bu hale getiren adamdan ölesiye nefret ediyordu. elinde olsaydı onu bir kaşık suda boğabilirdi.

namjoon, ortamı yumuşatmak adına birasını havaya kaldırdı. "her şeyi geride bırakalım. sağlığına ve gelecek olan güzel günlere içelim!"

diğerleri de bardaklarını kaldırıp ortada buluşturduğunda ortamı tatlı şıngırtı sesleri doldurmuştu. sonra hepsi biralarından bir yudum aldılar.

"pekala, gidecek gibi duruyorsun. gerçekten gidecek misin?" hoseok, merak edilen konuyu gündeme getirince namjoon'un yüzü bir anda düşmüştü. bunlar, duymak isteyeceği şeyler değildi. jimin'in burada, gözünün önünde olması her şeyden iyi olurdu fakat hoseok'un ona dediklerini düşündü. 'iyileşmesine izin vermeliyim.'

jimin, ilk önce annesine bakmış sonra yine arkadaşlarına dönmüştü. kafasını ağır ağır salladı.

"jimin'in eve dönmesi daha iyi olacak. babası da onu çok özledi. artık onu uzaklara gönderebileceğimi pek sanmıyorum." kadın buruk bir ifadeyle konuşmuş ve jimin'in elinin arkasını okşamaya devam etmişti.

"fakat lütfen yapabilirseniz busan'da bizi ziyaret edin. oğlum siz olmadan yapabilecek biri değil." gözleri kaybolana kadar gülümsediğinde yoongi, jimin'in tamamen annesine benzediğini fark etmişti. gözlerinin şeklinden, gülüşünün kıvrımına kadar annesinin bir kopyası oluşu oldukça sevimliydi.

let me under your sin | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin