4 | i tried to write your name in the rain

8K 818 401
                                    

✧*。

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

✧*。

ders jimin için öldürücü derecede yavaş geçmişti. bir an önce amfiden çıkıp temiz hava almak istiyordu. elleri her yazı yazmak için kalemle buluştuğunda titriyordu çünkü taehyung'un yakıcı bakışlarını üzerinde hissediyordu. ki yanılmıyordu da, taehyung elini yanağına yaslamış kendinden başka hiçbir şeye odaklanmamıştı. bu jimin'i heyecanlandırıyordu.

"loreen." dedi taehyung durup dururken. bu jimin'in yerinde sıçramasına neden olmuştu. onun sesini bu kadar yakınından duymak aklını başından almıştı. şaşkınca ona çevirince yüzünü taehyung'un fazla uzağında olmadığını fark etmişti.

"a-anlamadım?" jimin, taehyung'un erkeksi suratına büyülenmişcesine bakarken taehyung parmağını jimin'in defterine uzatmış ve bir yazının üzerinde durdurmuştu.

"taehyung yazmışsın fakat bu loreen olacak." taehyung, boğuk bir tonda gülünce jimin ısının yanaklarına yükseldiğini hissetmişti. dehşetle defterine baktı ve son birkaç cümlenin dalgınca yazılmış olan 'taehyung'lardan oluştuğunu gördü. ne yapacağını şaşırmış bir şekilde öylece dururken yerin yarılmasını ve kendisini içine çekmesini istemişti. 

"ben-" jimin bir süre saçmaladı ve sonrasında ise elini anlına vurdu. "üzgünüm, sadece çok uykusuzum ve ne yaptığımı bilmiyorum."

"sorun değil. hoşuma gitti, yani ismimi yazman." taehyung'un gülümsemesi daha da büyürken profesör dersin bitmiş olduğunu söylemişti. öğrenciler toparlanmaya başladıklarında jimin hala kızarmakla meşguldü. defterini titreyen elleriyle kapattı hemen. 

jimin, sadece utangaç bir şekilde gülümseyebilmişti. hiçbir şekilde taehyung'a bakamıyordu ve esmer genç zevkten dört köşe olmuştu. jimin'in kendisinden hoşlanıyor olduğu gün gibi ortadaydı ve geriye hiçbir engel kalmıyordu. 

"gitsem iyi olur." jimin, çantasını da kaptığında taehyung da onunla beraber ayağa kalmıştı. 

"hoşça kal jimin, tanıştığıma memnun oldum." ah, tanrım... taehyung öylesine güzel gülüyordu ki jimin kendini yere bırakmak ve sıraların üzerinden çarpa çarpa amfinin aşağısına kadar düşmek istiyordu. 

"ben de, görüşürüz." jimin daha fazla bu ortamda bulunmak istemeyerek sarsak adımlarla merdivenlerden aşağıya inmeye başlamıştı. geride kalan taehyung, onun bu tatlı hareketlerine bitmişti. alt dudağını ısırıp elini ensesine attı. onun güzelliği ve tatlılığı sağlığı için koca bir tehditti. 

ne kadar onun peşinden gitmek ve evinin camından neler yaptığını izlemek istese de jimin'e dinlenmesi için zaman tanımak istedi. arabasına doğru yürürken onun yaptıkları aklına geliyordu ve taehyung'un aşırı abartılı gülümsemesi dudaklarını terk etmiyordu. 

kahretsin! jimin, o mink elleriyle kendi adını yazmıştı! bu koca bir rüya gibiydi. sanki jimin, kendi isteğiyle ve taehyung'un hiçbir etkisi olmadan kendisine geliyordu ve bu inanılmaz derecede güzeldi. 

direksiyonu kendi evine kırdı. üniversiteden oldukça uzakta ormanın içinde saklanan bir evi vardı ve taehyung burada tek kalıyordu. bazen yoongi elinde yemek paketleriyle geliyordu fakat genelde esmer genç yalnız takılmayı seviyordu. bu onun doğasında vardı. 

"yoongs, sanırım benim güzel bebeğim beni seviyor." taehyung, omzuyla sağ kulağı arasına sıkıştırdığı telefonuna doğru şakıdı. karşı hattaki yoongi, sevinçli nidalar koparmıştı.

"tanrı aşkına kulağımda bağırma şöyle, ben bile bu kadar çıldırmadım! evet -yanına oturdum ve tüm ders boyunca şekilden şekile girmesini izledim." taehyung, çantasını evin herhangi bir yerine fırlattı. 

"profesörü dinlemek yerine defterine benim ismimi yazıp durdu, tamam bu beklenmedikti fakat orada çığlık atacağım sandım!" taehyung koltuğa kendini bıraktı ve rahatça yayıldı.

"tamam haklısın, onu seviyorum."

taehyung kıkırdadı, fakat kıkırdaması fazla sürmedi. 'onu seviyorum.'

eli gövdesinin üzerinde sabit dururken yavaşça aşağıya doğru kaymış ve bacak arasındaki yükseltiye gelmişti.

"yarın bakabiliriz." dedi. hala yoongi ile konuşuyordu. elini sertçe erkekliğine bastırdığında ise yüz kasları gerilmişti.

"hoşça kal." telefon kapanıp omzundan koltuğa düşünce kendini yeni gerçekliğine dönmek için zorladı. bacakları arasından kendine bakan jimin'i hayal etti. o ve onun kahrolası kırmızı dudaklarını pantolonunun üzerinde gezinirken hayal etti, baksırını aşağı çekiştiren o terli pembe avuçları, her hareketinde etrafa saçılan sarı bukleleri ve utangaç ses tonunu.

'taehyung, yine tüm duyguları karıştırıyorsun.' kafasından geçen şey buydu. kendine daha hızla dokunurken ya da daha fazlası için boğukça inlerken mahvoluyordu.

let me under your sin | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin