9 | doubts & doubts

6.6K 645 234
                                    


✧*。

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

✧*。

kim taehyung'un monoton hayatında her şey bir anda toz pembeye dönüşmüş, minik feminen figürüyle park jimin fazlasıyla yer edinmeye başlamıştı.

artık, rüyalarında onunla buluşmasına gerek yoktu çünkü güzel çocuk bir telefon uzağındaydı. gereğinden fazla mutlu olan taehyung, onu bir saniye olsun yalnız bırakmıyordu. sürekli mesajlaşıyorlar, geceleri yatmadan önce araşıp birbirlerinin seslerini duymadan uyuyamıyorlardı.

mükemmel. her şey mükemmeldi. bu sandığının aksine binlerce kat daha kolay olmuştu. birkaç gündür kendi kendine 'keşke daha önce davranmış olsaydım.' diyor, harcadıkları onca zaman için içi gidiyordu.

her ders arasında jimin'in yeri belliydi. çalışkanlığıyla popüler ve yakışıklı olan taehyung'un yanı.

birlikte daha fazla vakit geçirdikleri için yalnız kalan arkadaşlarını da araya katmış, hep beraber takılmaya başlamışlardı. jimin, hoseok'u taehyung'un arkadaşı yoongi'yle tanıştırdığında ikili başta utanmış olsa da sonrasında iyi anlaşmaya başlamış, kaynaşmışlardı.

böylece taehyung'un ikinci planı da başarıyla sonuçlanmıştı. bu plan jimin'in çevresine kendini kanıtlamaktı. hoseok, jimin için biraz korumacıydı ve aralarında oluşan yakınlıkla taehyung'a kolayca güvenebilecek bir duruma düşmüştü.

enteresan bir şekilde namjoon'un taehyung, hakkında duyduğu garip şüpheler jimin ve hoseok ikilisinin aklından silinip gitmişti.

namjoon ise bu sırada evlerine sadece uyumak için uğruyor, vaktinin çoğunu dışarıda geçiriyordu. bu üzücüydü. jimin, onun kalbini kırdığı için derin bir üzüntü duyuyor, onu özlemesine engel olamıyordu. olanları taehyung'a anlatmamıştı. bilmemesinin daha uygun olacağı kararına varmış, ondan tek kelime açmamaya özen göstermişti.

evde geçirdiği vakitlerden birindeydi, jimin. az önce taehyung ile konuşmuş, birbirlerine iyi geceler dilemişlerdi. yatağında uyumaya hazırlanacakken evin dış kapısının açılma sesi duyulmuştu. jimin'in kapanan gözleri hızla aralandı. namjoon.

hemen yerinden kalkmış, civcivli terliklerini giyip kapısını açmıştı. yanılmamıştı. bu gerçekten de namjoon'du.

karanlık salonda görebildiği kadar elinde bir poşet vardı. ayakkabılarını çıkarıp arkasını döndüğünde jimin'in ufak tefek bedeniyle karşılaşmıştı. namjoon'un kalbi özlemle yanmaya başladı.

jimin, hemen konuşmaya atladı. "hey!" sesi odasında uyuyan hoseok yüzünden bir fısıltıdan fazla çıkmamıştı.

namjoon, kafasıyla ona selam verdi ve mutfağa doğru ilerledi.

jimin, onun bu soğuk tavrıyla buz gibi olmuştu. derin bir nefes alıp onun ardından gitti. namjoon, mutfağın ışığını açmış, jimin'in şimdi daha net görebildiği, içinde birkaç kutu ramen olan poşeti masaya bırakmıştı.

jimin, su ısıtmak için ocağın başına giden gence üzgünce bir bakış attı. "küs müyüz?"

namjoon, duyduğu yumuşak tonla onu gördüğü andan itibaren sarsılan gardını hızla düşürmüştü. çaydanlığa koyduğu suyu ocağa yerleştirdikten sonra omzunun üzerinden ayakta öylece bekleyen güzel oğlana baktı.

"hayır."

jimin, duyduğunun doğru olmadığını biliyordu fakat elinden daha fazla ne gelebilirdi ki? usulca namjoon'a yaklaştı ve onun sırtına sarılıp ellerini karnında birleştirdi.

"seni çok özledim, hyung." jimin'in sesi titremişti. namjoon pes etti ve karnının üzerindeki minik elleri kendi elleri arasına aldı.

"ben de seni, jiminnie." namjoon, kendinden bağımsız bir şekilde gülümsemeye başladığında ise kalbinin ısındığını hissetmişti.

jimin, onun arkasından çekildiğinde sonuna kadar açık olan ocak, çaydanlıktaki suyu hızla kaynatmış, mutfağı kaynamanın fokurtuları kaplamıştı. namjoon, çaydanlığı sapından tuttu ve kenara koydu.

jimin, ona yardım etmek için ramenlerin kapağını açmış masaya koymuştu.

"bana eşlik etmek istersin umarım." namjoon, çaydanlığı tekrar kavrarken ona bir bakış attı. jimin, dudaklarını açlıkla yalayıp kafasını aşağı yukarı sallamıştı. gece yarısı atıştırmaları hep onun favorisi olmuştu.

sıcak su ekledikleri ramenlerini de alıp balkona çıktılar ve mermere oturdular. namjoon, hemen cebindeki şık mavi paketten bir sigara çıkarmış, kalın dudakları arasına sıkıştırmıştı.

jimin ise telefonundan stairway to heaven açmıştı. sonrasında ise ramenine gömüldü.

"bensiz neler yaptın?" namjoon sigarasından derin bir nefes aldı ve çubuklarını, jiminle aralarına koyduğu kutusunun içinde gezdirdi.

jimin, baharatlı erişteyi ağzına tıkarken ona çevirmişti kafasını. onun çiğnerken şekilden şekile giren tatlı ağzı namjoon'un canına okumak istiyormuş gibiydi. esmer olan gözlerini kaçırıp yıldızlara bakmak için kafasını yukarıya kaldırdı.

"dersler için koşturup durdum ve arkadaşlarla takıldım. sen neler yaptın? neredeyse eve hiç gelmedin! seni ne kadar özlediğimizden haberin var mı?" jimin, biraz kızgın ve biraz da endişeli bir sesle sorunca namjoon'un dudağının kenarı kıvrıldı.

"hangi arkadaşlarla takıldın?" tüm soruları atlayıp buna takılan namjoon, çubuklarını ağzına götürdü ve ramenin eriştesinden tattı.

"ah... hoseok, yoongi ve t-taehyung-"

"yani taehyung senin arkadaşın? ve yoongi de öyle." namjoon, tek kaşını kaldırdığında sigrasının külü, ayaklarını sarkıttıkları balkondan aşağıya düşmüştü. namjoon, bir nefes daha almak için sigarayı dudaklarıyla buluşturdu.

"evet, birkaç haftadır iyi anlaşıyoruz."

namjoon, jimin'in dediklerine güldü. jimin, kendisini kesinlikle kıskanç bir adam olarak görüyor olmalıydı. kafasını eğip ramenine odaklandı.

"dikkat et, jimin. o herifi gözüm hiç tutmadı."

jimin'in unuttuğu şeyler, namjoon'un söyledikleriyle gün yüzüne çıkarken jimin, ağzındakileri bir an için umutsuzca yutmuştu.

"o iyi biri, joon. merak etme lütfen." jimin, ağzını cebinden çıkardığı peçeteyle sildi ve daha sonra onu namjoon'a uzattı. esmer olan peçeteyi almış ve o da baharatlı ağzını silmişti.

"öyle diyorsan."

bir süre sessizliği paylaşıp yemeklerini yediler. geriye sefil bir izmarit bırakan sigara kaybolup gitti.

"sana değer veriyorum, jimin ve sadece iyiliğini istiyorum. beni yanlış anlama lütfen."

jimin, gülümsedi ve kafasını uzatıp namjoon'un omzuna yasladı.

"teşekkür ederim hyung, iyi olacağımdan emin olabilirsin." dedi, jimin. rahatça gözlerini kapattı. fakat bir sorun vardı çoktan uyumuş olması gereken jimin'in uyanıklığını hisseden taehyung, jimin'den kilometrelerce uzakta olan yatağında çatık kaşlarıyla tavanı izlemeye başlamıştı.

'ne olur iç güdülerimin yanıldığını söyleyin bana.' biraz durdu ve aklında korkutucu sahneler yandı. jimin'in başkalarıyla geçlere kadar oturduğunu ve onsuz iyi vakit geçirdiği sahneleri kafasından atmak için yan döndü ve yastığına sarıldı. onun jimin'i ona yalan söylemezdi, şu an mışıl mışıl uyuyor olmalıydı.

*

bayramınız kutlu olsun şekerlerim, bol bol gezin tatlılarınızı yiyin ama şeker komasına dikkat! sizi seviyorum🍼❤

let me under your sin | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin