Bölüm 40; korkma, ben yanındayım

Start from the beginning
                                    

"Dediğim gibi onlardan bir haber almadım ama eğer bir cadı bize ulaşabiliyorsa bir şeyler ters gitmiş olmalıydı. En güçlü savaşçılarımdan bir ekip kurdum ve onları bulmaya gönderdim. Ama bu plan tam bir bozgunla sonuçlandı. Size Cadı Avcıları'ndan geriye pek bir şey kalmamış olduğunu söylemiştim. Adamlarım Cadı Avcısı yerine bir taş buldular."

Kral, salonun uğultusunu yaracak bir şekilde sesini yükselterek "Evet bir taş!" dedi.

"Kasabada o kardeşlerin güçlerine kendimizce isim vermiştik. KOR, SİS ve KUM. Bulduğumuz taşın en büyük kardeşin güçlerini taşıdığını çok daha sonra öğrendik. Cadı Avcıları'na ne oldu bilmiyorum. Hala hayattalar mı bilmiyorum. Onlardan tekrar haber alabilecek miyiz onu da bilmiyorum. Ama şu anda elimizde KOR TAŞI var. Cadılara karşı kullanabileceğimiz büyük bir koz bu."

Güney Krallığından bir sözcü ayağa kalkıp "Planınızın fiyaskoyla sonuçlandığını bahsetmiştiniz ama şimdi de Kor Taşı'nı elde ettiğinizi söylüyorsunuz." dedi.

Kral başını salladı ve "Hikayeme devam edeyim o zaman." dedi.

"Adamlarım Cadı Avcıları'ndan birisini buldu ama ondan geriye sadece bir taş kalmıştı. O plan için dört kişi göndermiştim. En güçlü ve en korkusuz savaşçılarımdı onlar."

Evan, Daniel, Amasia ve Chibi. Kralın kuracağı bir sonraki cümlenin kalplerine ok gibi saplanacağını biliyorlardı.

"O dört savaşçımdan birisinin bir cadı olduğunu nereden bilebilirdim ki."

"Ne?!" diye bağırdı Jakaranda.

"Nasıl oldu bilmiyorum ama cadılar aramıza bir ajan sokmuşlardı. Bu ajan göreve kendini dahil etmeyi başarmış, savaşçılarımdan birisini öldürmüş ve Kor Taşı'nı çalmıştı."

Salon şok olmuştu.

"Cadılar diğer ırklar gibi üremezler. Onların bebekleri olmaz. Onlar bebek olarak doğmazlar. Nasıl görünüyorlarsa ve hayatları boyunca nasıl gözükeceklerse o şekilde doğarlar. Yani yetişkin ve güzel bir kadın olarak. Ama ismi İris olan o cadı farklıydı. Onu savaş yetimi olarak Yuva'ya getirdikleri günü hatırlıyorum. Küçük bir kız çocuğuydu. Gözleri öfkeyle bakıyordu. Bu öfkenin insanlara karşı olduğunu nereden bilebilirdim ki? Onun çocukluğunu biliyorken cadı olmasından nasıl şüphelenebilirdim ki?"

Kral bu cümleleri salona değil sanki Evan ve diğerlerine söylüyordu.

"Cadı Kor Taşı'nı aldı ve çok daha sonra anladığım bir sebepten onu bir insanın içine koydu. Küçük bir kızın. Güney Krallığı'ndan bir kız."

Amasia titremeye başlamıştı. Anılar beynine hücum ediyor, kalbi sanki İris onu avucu içine almış da sıkıyor gibi acıyordu. Onun kötü kahkahalarını kulaklarında duymaya başlamıştı ki elinde bir sıcaklık hissetti. Başını çevirdiğinde Evan'ı gülümseyerek ona bakarken buldu.

"Korkma." dedi. "Ben buradayım."

Amasia derin bir nefes çekti, başını salladı ve önüne döndü. "Biliyorum."

Kral konuşmaya devam ediyordu. "Prens Jakaranda." dedi. "Bir Sınır Kurdu olmayı bırakıp krallığınıza döndüğünüz günü hatırlıyor musunuz?"

Jakaranda kafasında parçaları çoktan birleştirmişti. "Krallığımdan bir kasabanın tamamen ortadan kaybolduğu haberi gelmişti." dedi Prens. "Ardından birkaç kasabada da aynı şey oldu. Kaç asker gönderirsem göndereyim geriye küllerden başka bir şey kalmıyordu."

DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)Where stories live. Discover now