11.Bölüm

1K 37 0
                                    

Valide Sultan, Ümmühan Sultan daireden çıktıktan sonra içeriye Kayra Sultan girdi:

"Geçmiş olsun sultanım. Haberinizi yeni işittim. Sıhhattesinizdir umarım..."

"Ağrılarım hat safhada. Otur şöyle, seni bekliyordum zira."

"Dinliyorum sultanım."

"Yıllar evvel bu saraya ilk geldiğinde sana bir kader biçmiştim. İsmini, dinini, kaderini ben belirledim senin. Bu sana saadet getirdi. Kudretli bir sultan oldun Kayra. Bu parmağımdaki irice zümrüt yüzük ki kudret yüzüğüdür. Yanlızca kudretli sultanlar takabilir. Benim vaktim dolmak üzere hissediyorum. Her ne kadar son hadiseler sebebiyle aramız bir hayli açık olsa da sevdim seni Rus cariye Alice Russel. Benim masalım burada bitiyor. Lakin her son yeni bir başlangıçtır. Bu başlangıcı sana bahşediyorum Kayra. Bu kudret yüzüğü artık senindir. Sende ileride gelinin eğer kudretli bir sultan ise bu yüzüğü ona teslim et."

Zümrüt yüzüğü Kayra'nın avuçları arasına bıraktı. Kayra'da parmağına geçirdi bu kudret yüzüğünü. Geri çekildi Kayra Sultan. Birkaç dakika sonra da sadık hizketkarı Fidan Kalfa içeriye girdi:

"Sultanım...Merakımı mazur görün lakin hekimler sürekli girip girip çıkıyor. Haremdekiler hasta olduğunuzu konuşurlar."

"Allahım bildiğini kulundan saklayacak değilim. Rivayetler doğrudur Fidan. Ölüyorum..."

"Öyle söylemeyin sultanım. Elbet vardır bir şifası devası..."

"Şifa deva istemiyorum Fidan. Benim tek arzum beni cennet bahçesinin bir köşesinde bekleyen ruh eşime, bir yüzlü şehzademe kavuşmak. Bırakın alsın Azrail canımı."

"Bu sarayda siz kimileri için iyi kalpli bir güler yüzlü bir melek, kimileri içinde kötü kalpli bur cadı. Gülüşünüzde sakladığınız cenneti farkeden az sayıda kullarınızdan biriydim sultanım."

"Harem sana emanet Fidan. Şehzadeleri her türlü şerden koru kolla."

"Merak etmeyin sultanım."

"Âlâ. Belki de son kez uyumak istiyorum Fidan, çekilebilirsin."

Dizlerini kırarak geri çekildi. Valide Sultan zorlayarak kendini ayağa kalktı. Bir mektup kaleme aldı:

"Sönmek üzere olan bir meşale benim hayatım. Dile kolay 50 sene geçti ömrümden. Bu saraya ilk geldiğimde daha 17 yaşında gençliğinin başında bir kızdım. Annesinden babasından koparılmış bilmediği masallarda anlatılan o büyük saraydaydım. Ne yapacağımı bilmiyordum o zamanlar. İtalyanca lanet etmiştim sarayın her bir köşesine. Bir gün seni hünkara takdim edeceğiz dediklerinde korkudan kanım buz kesmişti adeta. Ama sonra Murad'ın aşkının sıcaklığı ile erimişti kalbimdeki buzlar. Hayatımın en saadetli yılları onun yanında onunla birlikte geçmişti. Elbet bu saadetin bir bedeli olacaktı. Önüme dizilmeyen düşman, hanedan üyesi yoktur ki bana rahat nefes aldırmadılar. Hepsini altettim hepsini mağlub ettim. 4 evlat vermiştim hanedana. Mehmed, Ömer, Derya ve Simay... Hepsinde babalarından ve benden bir iz taşıyorlardı. İlk benden giden Ömer'im oldu. Bir illete bulaşmıştı. Veba dedikleri çaresiz bir illet. İlk onu kaybetmiştim. Onu kaybettiğimde kışım gelmişti. İçimde kopan her bir fırtınanın sebebiydi bu. Oğlumu kaybetmenin acısıyla kendimi onun naşının olduğu Bursa Sarayına kapattım. Günlerce Dualar edip mevlüt okuttum. Oğlumun mezarında ağladım defalarca. Onun acısının üzerine  Murat ta hastalanınca payitahtta döndüm. Onun da basında günlerce bekledim lakin onu da kaybettim. Yetmezmiş gibi yas bile tutamadım. Oğlum tahtta çıkmıştı, ve arkasından ağlamak münasip değildi. Ben Valide Dilay Sultan...Tüm acisini kederini içinde yaşayan kor ateşlerin içerisindeki odundum. Gül bahçesindeki diken de oldum bu dünyada, Bir tomurcuk gibi yeşerip bir çiçekte oldum. Benim tüm hayatım Sultan Muradın aşkının nişanesi olan şiirlerdeki mısraların şairinin ahenk dolu rüyasından ibaretti."

Tahtın Sultanı ~1 |TAMAMLANDI| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin